Türkiye Gelişmiş Ülkelerin Çöplüğü mü?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Özcan NEVRES

   28 Kasım günü Bergama'da; Ovacık köyü düğün salonunda, Ovacık Altın Madeni İşletmesi’nin mevcut atık barajına ilave yapılmak istenilen ikinci atık barajıyla ilgili halkı bilgilendirme toplantısı yapıldı. Halkın bilgilendirilmesini engellemek isteyen firma, salonu çalışanlarıyla doldurdu. Böylece, Çevre İl Müdürlüğü temsilcileri Bergama halkına bilgi verme olanağı bulamadan, toplantıyı sona erdirmek zorunda kaldılar. Oysa İzmir, Dikili, Ayvalık, Edremit, Kozak ve Bergama'dan gelen çeşitli sivil toplum kuruluşu üyeleri, yapılacak ikinci atık barajının yöreyi nasıl tehdit edeceğini tartışacaklardı. Gergin bir atmosfer içinde, çevreciler altın madeni işçilerinin yuhaları arasında bildirilerini vermek zorunda kaldılar. Böylece, verilen bilgiler güme gitti. Peki, bu olayda devlet neredeydi? Çevrecilerin bildirilerini görüşmeyi engelleyenlere neden engel olmadılar? Olmadılar; zira Türkiye'nin gelişmiş ülkelerin çöplüğü olmasına göz yumanlar var.

   Değerli okurlarım; lütfen bu yazıyı dikkatle okuyunuz. Gelişmiş ülkelerin tümünde altın madeni işletilmesi yasaklanmıştır. Bu yüzden, altın madeni işleyen şirketler, faaliyetlerini az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelere kaydırmışlardır. Altın madeni çıkarılan ülkelerin hiçbiri zenginleşmemiş ve aksine daha da fakirleşmişlerdir. Siyanürün neden olduğu ölümcül hastalıklar ise yanlarına kâr kalmıştır. Dünyanın 2020 yılına kadar plastik kullanımını yasaklama kararı almasına rağmen; Organize Plastik Sanayi, Menemen’de kurulmaktadır. Dahası; gelişmiş ülkeler, kimyasal atıklarını ülkelerinin topraklarına gömmektense, az gelişmiş ülkelere göndermektedirler. Gönderdikleri ülkelerden biri de bizim güzel ülkemiz Türkiye’dir. Gemi söküm tesislerinin çevreye ne kadar büyük zarar verdiğini bilen ülkeler, gemilerini söktürmek için Foça Çakmaklı’daki Gemi Söküm Tesislerine göndermektedir. Dünyanın en gelişmiş teknolojilerine sahip olan ABD’nin bile, gemi söküm işini Türkiye’ye havale etmiş olması çok anlamlı ve düşündürücüdür. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği ve sağlıklı yaşamaları için, bu gibi tesislere karşı gerekli mücadeleyi vermeliyiz. Gelişmiş ülkelerin çöplüğü olmaktansa, orman ve tarım zengini olmak için çalışmalıyız.

   Tarım için çalışmalıyız, ama nasıl çalışacağız? Zira en verimli tarım alanlarında hava alanları, fabrikalar yapılıyor. Halen Ergenekon davası yüzünden gündemden düşmeyen Silivri Cezaevi dünyanın en verimli arazileri arasında yer alan Silivri Ovasında bin dönümlük bir alanda kurulmuştur. Oysa Anadolu’da nice tarıma elverişsiz araziler var ve o verimsizlik yüzünden fakirlik içinde yüzen insanlar yaşıyor. Eğer, o cezaevi böyle bir yerde kurulmuş olsaydı; fakir insanların yaşadığı o bölgeye hayat verirdi. Bu sayede, on binlerce fakirimiz iş ve aş sahibi olurlardı.

   Ovacık Altın Madeni İşletmesi nasıl bir alanda çalışıyor? Bilindiği gibi; bitkilerin akciğeri, yapraklarıdır. Ovacık Maden İşletmesi’nde her gün tonlarca toprak kazılıp işleniyor. Çıkan tozlar, Türkiye'nin en verimli ovalarından biri olan Bakırçayı Havzası’ndaki ovayı olabildiğince etkiliyor. Üstelik bu tesis, yeraltı su kaynaklarını da olumsuz etkiliyor. Bu işletmede maden bittiğinde, geride; arıtılamayacak ve etkisi yüzlerce yıl yok olmayan bir siyanürlü atık havuz kalacaktır. Bu yetmiyormuş gibi, ek olarak, ikinci bir havuz yapılmak isteniliyor. ÇET raporlu bu altın madeni işletmesi mahkeme kararlarına rağmen halen çevresini kirletmeyi sürdürüyor. Kapandıktan sonra da havuzdaki buharlaşma yüzünden havayı kirletmeyi sürdürecek ve insanları kanser riskiyle yaşamalarına neden olacaktır.

   Aliağa’da da ÇET raporlu hurda demir işleyen fabrikalar var. Bu fabrikalar, antik şehir Kyme üzerinde kurulmuş olan gemi söküm tesislerinde sökülen gemilerden çıkarılan hurda demirlerini potalarda eritip çubuk ve kütük demir imal etmektedirler. Çevrecilerden gelen baskılar yüzünden, bu fabrikalar gündüzleri filtrelerini kullanmaktalar, geceleri ise filtreleri devreden çıkararak çevrede çok büyük kirliliğe neden olmaktadırlar. O fabrikalar yüzünden bölgenin en çok domatesini üreten Bozköy Ovasında tarım ölmüştür. Helvacı beldesinin ve Menemen’in ovalarını da verimsizleştirmiştir. Bu fabrikaların neden olduğu kirlilik yetmiyormuş gibi, aynı bölgede ithal kömüre dayalı elektrik üretme tesisleri kurulacaktır. İlk kurulacak olan tesis için üç yüz zeytin ağacı, izinsiz olarak kesilmiştir. Zeytin ağacı geç yetişen, çok uzun ömürlü bir ağaçtır. En verimli dönemine yirmi beş yılda ulaşır ve asırlarca verimliliğini sürdürür.

   Bu tesisler, turizmin en çok gelişmesi mümkün olan Gencelli ve çevresini oldukça olumsuz etkilemektedir. Zaten, Eoly birliğinin en büyük site devleti olan Kyme harabeleri hurda söküm tesislerini kurmak için gözden çıkarılmıştı. Kyme, döneminin en büyük limanıyla Anadolu'nun en büyük ihracat kapısıydı. Eoly birliğinin önemli devletlerinden biri olan Egamus’ta toplanılan tahıl ürünleri Kyme devletinin limanına taşınır ve oradan Avrupa ülkelerine taşınırdı. Ne yazık ki döneminin en büyük şehir devletinin kalıntıları, bu gemi söküm tesisinin karanlığında yok olup gidiyor. Her korumasız tarihî kalıntılarda olduğu gibi…

   Acı ama gerçek; gelişmiş ülkeler kendi değerlerini ve güzelliklerini yok etmemek için çevreye büyük zararlar veren tesislerini az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelere taşıyorlar ve bu ülkeleri çöplük gibi kullanmayı sürdürüyorlar. Radyasyonlu varillerini bile gizlice güzelim Karadeniz sahillerine atmakta dahi bir sakınca görmüyorlar. Hem de radyasyonun insan sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğunu bile bile…

<?xml:namespace prefix = o /> 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

[Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 10’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 10’u indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.