Türkiye ve Sparta’da Toplumun Savaşçı Öğeler Üzerinden Karşılaştırılması:

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Onlar, 300 tane değillerdi. Meşhur 300 Spartalı filmini geçenlerde bir kez daha izledim. Bir inanç uğruna mücadelenin çözümlemesi olarak karşımıza çıkan filmden sonra, Türkiye üzerine düşünmeye başladığımızda çeşitli benzerliklerle karşılaşıyoruz.

Spartalılar savaşçı bir topluluktu. Kadınları bile sert erkekten hoşlanıyordu ki filmde de bu tema işleniyordu. (Romantizm, Sparta’da yoktur repliği.) çocukluktan beri elinde kılıç ile “savaş sanatını” öğrenen Spartalılar, bilindiği üzere Termofil savaşında Perslere karşı savaşmışlar ve sayıca da çok olan Perslere karşı kaybetmişlerdir. Büyük komutan Leonidas, savaş meydanında hayatını kaybetmiş; Sparta için bir ilk olarak insanların ağıtları ve gözyaşları arasında gömülmüştür.Zira Spartalılar savaşa ölümü en kutsal ölüm olarak görürlerdi.

Sparta’da savaşçı ruhun bu denli güçlü olmasını, Aristoteles Politika eserinin II.kitap 9.bölümünde eleştirir. Eleştirirken, “Spartalıların kaybettiği nokta; erdemlerden yalnızca birisi olan askeri erdemi seçmeleriydi. Oysaki erdemlilik bir bütündür, herhangi bir parça diğerinden üstün olamazdı” cümlelerini kullanır. “sizler savaşçı bir millet olmayı seçtiniz, barış içinde yaşamak size aykırı. Barış döneminde bile askeri eğitim alıyorsunuz, topraklarınızı işlemiyorsunuz, sonra da savaşa gidiyorsunuz. Maliyenizin güçlenmesi ile çökmesi çok hızlı oluyor. Oysaki onu korumak ve üretimi arttırmak gerekir. Topraktan çıkan atalarımızın düştüğü hatalara düşmek bu devirde geri kalmışlıktır.” Derken de yaşadığı dönemi aşkın bir tahlil yapabilmiştir.

Gelelim Türkiye ile Spartalıların benzerliklerine. Aslında bir ülke üzerinden çözümlemeye kalkışmak da sınırlarımızı daraltır. O yüzden tarih boyunca Türklerin “dört nala geldiğimiz Uzak Asya’dan” bugüne hep savaşçı ruhu öne çıkarılmıştır. Göçebe ruh ile yaşayan Türkler, bağımsızlıklarına düşkünlüğünü savaş meydanlarında elde etmeye çalışmış, Atilla’dan bugüne bir göç hikayesinin kurgulandığı, Batı’da “eğer yaramazlık yaparsan, seni Türklere veririm” diyen annenin yetiştirdiği çocuğun kafasında barbar olarak gösterilen bir toplumun adı olmuştur.

Türklerin üzerindeki bu kötü algının aşılamaması oryantalizm eleştirilerinde Türklerin odak noktası haline gelen, post modernizm denilen, özünde ne post olan ne modern olan garip akımın sonucudur. İslamı kabul ettikten sonra kurulan Türk devletleri, özellikle Anadolu coğrafyasında tonla savaş görmüş, özel ordular, kapı kulu birlikleri, tımarlı sipahiler ve benzeri yapılarla güvenlik kavramını askeri bir boyuta çevirmiştir. Nihayetinde Osmanlının tüm devirlerinin savaşlarla geçmesi ve savaş sonucu yıkılması da dikkat çeken bir durumdur. Yeri gelmişken, Osmanlı’nın Ertuğrul Gazi ile kurulup, son ismin de şehzade Ertuğrul olduğunu söyleyelim.

Milli mücadele süreci, 1.dünya savaşı, Çanakkale savaşı da artık savaşmaktan bıkmış bir milletin eşsiz bir lider ile son savaşının ürünüdür ki Çanakkale savaşı, yıllardır savaşan Türklerin, taktik ve pratik olarak dünya literatürüne girmiş üzerine taktik görülemeyen; Amerikan deniz piyadelerine ders olarak okutulan savaşıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaşa dair yaptığı tespitlerle çağın çok çok ötesine geçen bir liderdi. O kadar savaşı kazanan bir lider olarak, savaş meraklısı değildi. Nitekim “zorunlu hal olmadıkça savaş, bir cinayettir” sözü ile ülkenin kurucu idaresinin savaş algısına bakışı, ve faşizmi reddedişi ortaya çıkarken, bugün Havana’daki parkta “yurtta barış, dünyada barış” söylemi de dünya siyaset bilimi literatüründe yerleşik savaş düzenini ve çığırtkanlığını yerle bir eden söylem olarak tarihte yerini almıştır.

Türk siyaseti, çok partili döneme geçtikten da yine savaşçı nitelikler üzerinden yürümüştür. Bir savaş örgütü olan NATO’ya 1952 yılında girmek için, 1950 yılında Türk ordusunu tarafı olmadığı bir savaş için Kore’de Amerika’ya peşkeş çekmek, dönem siyasetinin en büyük sıkıntısıdır. Peşi sıra gelen ihtilaller hala savaşçı ruhun silinmediğinin göstergesiydi.

1980 ihtilalinin yarattığı işkencehaneler; Mamak, Metris, Ulucanlar, Sağmalcılar solcular için laboratuar haline dönüşürken; Diyarbakır cezaevi egemenin boyunduruğu altında ezilen bir toplum yaratmanın derdindeydi. Diyarbakır cezaevi komutanı Esat Oktay Yıldıran’ın iti Joe ya miralay gibi saygı duydurulmaya çalışılması, bir itin koğuş denetimine çıkması, mahkumlara fare yedirilmesi, jop sokulması ; tam da bugün terör örgütü PKK’nın neden o dağlarda gezip can aldığının ilk gerekçelerindendir.  Savaş hiç bitmedi bu coğrafyada. Çünkü savaşı özellikle isteyen bir yapı hep var oldu. Yerine göre derin devlet, yerine göre geniş devlet.

Türklerin Spartalılarla olan benzerliği bu noktada da ortaya çıkıyor. Elphorlar’ın yönlendirmesiyle savaşa giden Spartalılar, Arkadia’larla toplumsal olarak iyi, askeri olarak dengeli hatta karşı karşıya kalmış ilişkiler kurmuştu. Her ne kadar 300 Spartalı filminde Leonidas’ın Arkadialarla savaş giderken karşılaştığında geçen diyalog doğru olmasa da genel hatlarıyla aralarında bir sıkıntının olduğu bilinmekteydi. Buna karşın Spartalılar ile Arkadialalılar kız alıp vermişler, aynı tanrılara inanıp, aynı dönemlerde ayin yapmışlar, aynı coğrafyada yaşamışlar.

Ne kadar benzer değil mi?

Savaşı DNAmıza kodlamış bir milletiz. Barış döneminde, sabit düşmanlara sahibiz. Ermeniler, Kürtler etnik düşmanlığın, Aleviler ve Yahudiler dini düşmanlığın, LGBTT kimlik düşmanlığının, kadına şiddet de varlıksal düşmanlığın “barış” dönemindeki ikilemli potansiyel bozukluklarıdır.

Ulusalcıların, kafatasçı gibi gösterilmesi saçmalığı ergen psikolojisi çerçevesinde değerlendirilebilecek nitelikte olup, tüm barışçı savaşların temel kırılganlığının sebebidir.

Spartalılarla tek farkımız ise şu:

Onlar kendini var edecek savaşı kaybettiler, biz ise yok olacağımıza kesin gözüyle bakılan savaşı kazandık!

Daha güçlü söylemek gerek: YURTTA BARIŞ CİHANDA BARIŞ!

Herkese iyi bayramlar...

 

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.