Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Bu Sorunun Yanıtı Yok...
- Bilim Kilisesi mi?..
- El Sıkışmanın "Felsefe"si
- 26 Ağustos mu Daha Önemliİ?.. Yoksa 30 Ağustos mu?
- İnsan Hakları Tuzağına Karşı Aşı Geliştirme Zorunluluğu
- 24 Temmuz'u Fark Etmenin Önemi…
- Kirletilmeye Çalışılan “Resmi” Kavramı
- Yeni Anayasa Tasarısının Şifresi…
- Terör Konusunda Yakıcı Gerçekler
- Öfke ve Gerginliğin Potansiyel Değeri
- İnsan Hakları İdealinin Bugünkü İçeriğine Dikkat!
- Kutlu Olsun!..
- Sosyalizm, Sosyal Demokrasinin Dinamosudur
- Sıra Kubilay'ı Yargılayanlara Geldi
- Yolun Sonu Şimdiden Gözükmüştür
Ya Ayrışıp Yok Olacağız ya da Birleşip Kurtulacağız…
Kendine özgü bir “Egeli” kültürü var mıdır?
Vardır.
Peki ya Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Doğu ve Akdeniz kültürü?..
Vardır.
Sözünü ettiğimiz bölgelerimizin yemekleri farklıdır, halkın konuştuğu şive farklıdır, türküleri farklıdır… Farklıdır!
Hatta bırakınız bu koca koca bölgeleri…
Daha da dikkatli bir gözle ve “ayrıştırıcı” bir amaçla baktığınız zaman iki komşu kent arasında dahi bir takım sosyolojik ve kültürel farklılıkların ayrımına varabilirsiniz.
Peki, ne diye bu saydığımız tüm yöreler ayrı ayrı devletler kurmuyorlar?..
Toprak talebinde bulunmuyorlar?
Sıra oraya da gelecek mi, diyorsunuz?..
İşte mesele budur… Kurgulanan dış kaynaklı siyasetler işte bu hassas noktayı hedeflemektedir.
Gelinen bu noktadaki amaç önemlidir…
Siz bir bütünü parçalamak mı istiyorsunuz?..
O zaman, o bütünün içindeki farklılıkların altını çizersiniz.
Siz üniter devleti yok etmek mi istiyorsunuz?..
“İnsan hakları” sloganını vitrinize yerleştirir, insanların ayrıştırıcı özelliklerini bir tarafa istif eder, biriktirirsiniz…
Sonra bu biriktirdiğiniz sözde niteliksel farklılıkları keskinleştirmek için politikalar oluşturur, stratejiler belirlersiniz.
Ama niyetiniz bunun tam tersi yönde ulusal birliği sağlamak [ve güçlendirmek] ise, kültürel farklılıkları kaynaştıran, ortak özellikleri öne çıkartan ve toplum içinde yaşayan tüm insanları ortak bir kültürel paydada bir araya getirerek, birleştiren bir yol izlersiniz.
Kurtuluş Savaşı’mızın stratejisi bizler için sonsuz bir tecrübe kaynağıdır.
Sözünü ettiğimiz tecrübe birikimi, tam bağımsızlık yönünde yürütülecek olan mücadelenin [adeta] laboratuarıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, halkı bölen ve ayrıştıran bir politika izlemiş olsaydı, yıpranmış, yoksul ve harpten çıkmış bir halkı topyekûn “milli” kurtuluş savaşı vermeye yönlendiremezdi.
Halkı bir araya getiremezdi.
Birleştiremezdi…
Emperyalizme karşı yürütülecek mücadele, halkı ayrıştırarak değil, birleştirerek verilebilir…
Halkın ayrıştırılması siyaseti, emperyalizmin ve onların işbirlikçilerinin siyasetidir.
Bu politika, onlar için ne kadar tutarlı ve doğru ise, bizler için de o ölçüde tutarsız ve yanlıştır…
Bizi [ancak] birleşmek kurtarır.
Bölmek ise, [geri dönüşsüz] felakete götürür.
Meselenin aslı ve esası en yalın şekli ile, budur.
Faruk HAKSAL
- Faruk HAKSAL içeriği
- 11154 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder