YARGIYA GENELKURMAY BAŞKANI KADAR SAYGILI OLMAK

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Murat KUTLUOL

Önceki gün malumunuz Ergenekon soruşturmasının 12. dalgasında, eski ve yeni üniversite rektörleri ile çağdaş yaşamı destekleme derneği, çağdaş eğitim vakfı, 68’liler vakfı Atatürkçü düşüce derneği gibi yerlere sabah saatlerinde baskın yapılmış ve söz konusu yerlerin yöneticileri gözaltına alınmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız savcılarınca yürütülen bu soruşturmanın 12. dalgası da diğer 11 dalgada olduğu gibi, gözaltına alınanların yakınları tarafından protesto edilmiş, soruşturma hükümetin bir baskısı olduğu ve dahası CHP genel başkanı Deniz Baykal’ın dediği gibi ‘Hükümet siyasi bir darbe yapmaktadır, hatta bu bir savcılık darbesidir’ sözünü haykırabilmişlerdir. Oysa Ergenekon soruşturması, ilk günden olduğu gibi bugünde bağımsız Türk yargısı ve mensupları tarafından yürütülen soruşturmadır. Bu soruşturmaya hoşuna giden gitmeyen herkes saygılı olmalı, davanın sonuçlanmasını beklemelidir. 12 Eylül darbecileri, darbe gerekçelerini oluşturmak için üniversiteleri kullanmadılar mı? Sendikaları, dernekleri darbe için yönlendirmediler mi? Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyetinin ne kadar gizli kapaklı dolapları varsa, bunların kapağını hepimiz, hep beraber, Ergenekon soruşturması sayesinde öğrenmedik mi? Soruşturmayı sürdüren savcıların, samimiyet ve cesaret derecesine bakarsanız, bu hain planların içine AKP’de bulaşsa, onunda peşine düşecekleri açık değil mi? 2003 ile 2004 yılları ve sonrasında planlanan darbeler için üniversitelerin ve sivil toplum örgütlerinin senaryoda nasıl yer alacağı bütün belgeleriyle ortada değil mi? Darbelerde tank ve top ateşi kullanılmadı gerekçesi ile 28 Şubat’a postmodern darbe adını veren yine sizler değil misiniz? Demek ki toplu konvansiyonel silahlar kullanılmadan da darbe yapılabiliyormuş. O halde neden ısrarla gerçekleri gizliyor Atatürk ve laiklik arkasına saklanıyorsunuz. Siz, Atatürkçü geçinen, Türk Milleti’ne zulüm ve eziyet planları yapanlar, siz özde değil sözde laiklik yandaşları, artık gerçekleri görme zamanınız geldi. Hepinizin maskesi bir, bir düşüyor. Bir batağın içindesiniz, çırpındıkça iyice batıyorsunuz. Sakın ama sakın saplandığınız bu bataklığa Türkiye Cumhuriyeti’ni de sürüklemeye kalkışmayın. Fikirleriniz başka, taraf olduğunuz düşünceleriniz başka, hayat tarzınız başka olabilir ama birlikte yaşadığımız bu Türkiye topraklarında hepimizin amacı, bağımsız ve her açıdan güçlü bir Türkiye oluşturmak olmalıdır. Dünkü, Genelkurmay Başkanı Orgenaral başbuğun mesaj yüklü konuşmasının her kelimesi, iyi analiz edilmelidir. Konuşmasında demokrasi vurgusu yapan Başbuğ, laikliği her şeyin önüne alıp, demokrasiyi ihmal eden anlayışla konuşmadı, Hatta bir asker olarak demokrasiye saygının gereği olarak sivil otoriteye bağlılığa vurgu yapması alkışlanacak sözlerdi. Orgeneral Başbuğ, 28 Şubat sürecinde mütedeyyin kesimi aşağılayan ve bütün dindarları irticacı gören ve yok etmeye çalışan sakat yaklaşımının aksine, silahlı kuvvetlerin dine olan saygısına, dinin ordumuz için moral kaynağı olduğuna ve ilk defa bir askerin ağzından, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘’Peygamber Ocağı’’ olduğuna dikkat çekti. Samimi inanan insanlarla dini istismar edenler ayrımını sağlıklı bir şekilde ifade etti. Üstelik bu konuşmayı 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın önünde yapması da çok anlamlıydı. ‘Türkiye halkını’ olgusuna vurgu yapan bu konuşma elbette ki Başbuğ’un kişisel görüşleri değil, Genelkurmay Başkanlığı’nın kurumsal görüşleriydi. Onun içindir ki bu konuşma, tarihi bir konuşmadır. Konuşmanın verdiği mesajlara bakıldığında sözde değil özde bir konuşma olduğu ve samimiliği anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsettiğim yargının eleştirilmesine ve siyasallaşmasına Orgeneral İlker Başbuğ’un önemsenecek cevabı vardı. Hukuku sınır olarak göstermesi, aslında her kesime mesaj niteliğinde idi. Ergenekon davası hakkında, Ergenekon yanlılarına dolaylı olarak hukuku ve yargıyı referans göstererek yol gösterdi. Başbuğ, bir diğer önemli noktanın ise teröristin görünürlüğü sebebiyle çoğu zaman, sorunun bütününü kavramak yerine sadece terörist odaklı analizler yapılması olduğuna dikkati çekerek, böyle yaklaşımların terörle mücadele sürecinin uzamasına neden olabileceğini vurguladı. Ayrıca Terörle mücadele, devlet tarafından topyekûn şekilde, millî gücün bütün unsurları (güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel eğitim ve sağlık dahil propaganda ve uluslararası) kullanılarak, koordineli ve etkin bir şekilde yürütülmesini önerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden duymaya mahrum kaldığımız ifadeleri dile getiren Başbuğ, TSK’nin Cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan demokrasi rejimine bağlı ve saygılı olduğunu, demokrasi ve laiklik arasında çok sıkı bir ilişki olduğunun görülebileceğini, laiklik ilkesinin demokrasi ile çatıştığını iddia etmenin de sağlam bir temele dayanmadığını ifade etti. Başbuğ, Ergenekon Atatürkçülerine de cevap niteliğinde ifadesi gerçekten üzerinde durulması gereken bir konudur. Atatürkçülüğü şöyle anlattı Başbuğ; Ebedi Başkomutanımız Atatürk'ün entelektüel düşünce yapısına, nelerin etki ettiğini iyi incelemelisiniz. Atatürkçü Düşünce Sistemi, ne yapılmasını anlatan bir ideoloji değildir. Akıla ve bilime dayanarak nasıl karar verileceğini gösteren bir dünya görüşüdür'' diye konuştu. Bu konuşmasıyla Genelkurmay Başkanımız, bir milat oluşturmuştur. Bu tarihi konuşmadan sonra umarım ve temenni ederim ki, Türkiye Cumhuriyeti, tüm kurumlarıyla koordineli çalışacak, dosta ve düşmana birliktelik izlenimi verecek, üzerine yapışan sülüklerden hızlı bir şekilde kurtulacak, demokrasinin tüm kurallarıyla işlemesine zemin hazırlanmış olacaktır.

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

değişiyoruz ulusalcılar değişiyoruz.anlayın bunu

genelkurmay başkanımızın yaklaşımı eminim lailkik ve atatürk üzerinden geçinenleri hayal kırıklığına uğratmıştır.alışmışlar sivil iktidarın azarlanmasına .ama ordumuz değişen gelişen türkiye de konumunu çok iyi anlamış. yani sivil iktidarın emrinde olduğunu.demokrasi ve din vurgusu ve modern sosyolog weber den alıntı yapması gerçekten takdireşayan.demokrasiyi, yargının bağımsızlığını ,temel hak ve özgürlükleri ,darbesiz bir türkiyeyi arzulayan herkes ergenekon terör örgütünün savcısı olmak zorunda .bu vatandaşlık görevidir.savcılıkdan kasıt yargıyı etkileme değil yargıyı etkilemeye çalışanı engelleme.murat bey çok güzel bir analiz tebrikler.

Tek Tek Cevaplıyorum...

1) Tayyip Erdoğan, ben bu davanın savcısıyım diyerek,davanın tarafı olduğunu herkesten önce ortaya koymuştur.

2)12 Eylül darbecileri, darbe yapacak ortamı oluşturmak için üniversiteleri,sendikaları değil "Gladyo"yu kullandılar. Bunlar ise halen ortalıkta dolaşan bir takım güç odakları ve faşist çetelerdir. (Örn: M.Yazıcıoğlu,Fethullah,A.Türkeş v.s)

3)Ergenekon'un içinde Tayyip Erdoğan ile ilgili cümleler geçmekte ve bir rüşvet alışverişi de yer almaktadır. Fakat kimse Tayyip Erdoğan'ın kapısını çalmamıştır.

4) Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesince tescillenmiş bir partinin iktidarda olması legal midir?

5)Bize laiklik yandaşı diyorsan,tarafını seçiyorsun demektir. Siz ancak senin yaptığın gibi toplumu kamplara ayrıştırmayı bilirsiniz. Demokrat Parti'nin "Vatan Cephesi" uygulaması gibi.

6)Din gereklidir diyen İlker Başbuğ anayasal suç işlemiştir. Türkiye'de ki hiçbir asker islam dinine mensup olmak zorunda değil. TSK, Peygamber Ocağı olmadığı gibi, sömürü altındaki ülkelere ,bir zamanlar yaptığı savaşım ile anti-emperyalist önderlik yapan devrimci bir örgüttür. Türk ordusunda Müslüman olmayanlar da askerlik yapmaktadırlar.

7) Ergenekon iddianamesini okumadan davayı nasıl yorumlayabiliyorsun?

Sen bu yazıdklarına kendin inanıyormusun ? Yoksa fikri olmayanları kandıracağını mı sanıyorsun?

hamd olsun peygamber ocağı

evren bey türk ordusu peygamber ocağı bunu kabul et .çünkü sizden fazla kalmadı.bazen bu devrimci umutlarınız gözlerimi yaşartıyor .istiyorum türk ordusunda sizi mutlu etmek adına 11 tane devrimci ve kominizmi hayal eden asker bulunsun .tahmin ediyorum sayısı onu geçmiyordur.ezurum da acınacak halde olanlara canım çıksın derler .evet enver bey size canım çıksın

Saçmalamak

Bu nasıl bir hitap tarzı nasıl bir kafa yapısıdır anlamakta güçlük çekiyorum. Hani demokrasiden yana idin? Madem demokrasiye inanıyorsun neden farklı görüş sahiplerini siz azınlıksınız diye aşağılıyorsun? Bunun adı mı demokratlık?

Adımı bile doğru söyleyemez iken her konuyu biliyorsun ve şahane ahkam kesiyorsun.

Türk Ordusu,peygamber ocağı Evren bunu kabul et :) Bu nasıl bir cümledir,anlayabilmiş değilim. Sen ya askere gitmedin,ya hiç dayak yemedin...

Ah demokrasi geldiysen üç kez kapıyı vur!

Üç kez kapı vurulur,
Kim o?

- "Demokrasi"

Soruşturma geçiren kişilerin daha mahkeme kararı olmadan "suçlu" ilan edilmesi bir yana. Hiç bir hukuk devletinde hukuksuzca yapılan soruşturmaya müsade edilmez ve bu hukuksuzluğa taraf olunamaz.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yaptığı yıllık değerlendirme toplantısında ki açıklamalar üzerine konuşanların çoğu içeriği anlamamk üzere ayak diriyor.

Açıktır ki; TSK Cumhuriyet ve Atatürkçü Düşünce Sistemi ve Laiklik, Ulus-devlet, üniter-devlet konusunda taraftır.

Benim şahsım adına önceden beri dikkat çektiğim Yurttaşlık kimliği çerçevesi sabit kalarak bunun dışında etnik bir ayrışmaya izin verilmemesi konusunda TSK yine taraftır.

Konuşma metnini incelerseniz dediğinizin aksine TSK ile Sivil iktidar arasındaki ilşkinin TSK'nın sivil iktidara bağlı olduğu değil sorumlu olduğu, TSK'nın sivil iradeye bağlı olduğu dillendirmesi tekrar gözlenir.

Bu şu demektir ki; TSK iktidara bağlı değil, Sivil iradenin Tecellisi olan TBMM'nin ordusudur yani milletin. Sivil iktidar dahi o sivil iradenin kaynağının emrinde ve onun hizmetindedir. (Hizmet edermi? Etmez mi? Ne kadar eder, doğru mudur, yanlış mıdır? Ayrı bir konu.)

Bu iki unsurun ilşkileri sorumlu oldukları alanlarda karşılıklı uzmanlıklara saygı ve alınan/alınacak olan kararlarda bu çerçevede Devlet dediğimiz ortak iradenin doğru düzgün işleyebilmesi için ve bu devletin fertlerinin daha huzurlu , güvenli, refah seviyesi yükselerek mutlu yaşayabilmeleri adına gereklidir mesajı vermiştir ki bu mesajı verirken yararlandığı kaynaklar başta bir sosyolog olan WEBER'in Kapitalizm'in işleyişinden kaynaklı yarattığı bireyin toplumsal anlamda sonunu "Demir Kafes" te hissetme nitelemesi göz ardı edilmiştir.

Weber'e göre; Devletin ekonomik sistem tercihlerinde şayet kapitalizm neoliberal politikalar ve serbest piyasa ekonomisi ise bireylerin varacağı noktadır "Demir Kafes".

Anlaşılan odur ki eğer bu ironi gerçekse sonuç doğrudur(!)

K.Marx bunu meta fetişizmi ve "Yabancılaşma" olarak tanımlarken kapitalist işleyiş içerisinde J.Shumpeter 'de kapitalist işleyiş tarzının işlediği toplumlarda "sosyalist" bir gelecek noktasına kadar götürür fakat sosyalizmi tercih edip etmemesi meselesinden değil Kapitalizmin doğası gereği bu sonuca varır ve bu konuya dikkat çeker. (Bu kapitalist sistemin kendine çeki düzen vermesinin gereği olarak anlaşılabileceği gibi, kapitalist sistemin sosyalizme varacağı gerçeği olarak da anlaşılabilir)

Bu ek bilgiyi verdikten ve "atlanıldığı" anımsatmasını yaptıktan sonra:

Aslında Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı açıklamada farklı bir dil kullanılmış olsa da söylemlerin geçmiş söylemler ile farklı olmadığı görülür.

Bazı konulara konjonktürel yaklaşım geliştirildiğini söylemek mümkündür:

1- Türkiye Halkı söylemi dillendirmesi: Ki bu zaten Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Millet nedir sorusuna verdiği yanıttır. Bununla TSK'nın ırkçı bir Türkçü olmadığını dile getirmiştir.

2-Serbest Piyasa söylemi ki TSK adına bu dillendirme üzerinde durulması gereken en önemli konudur o konuşmada.

Bunun dışında dediğimiz gibi TSK adına gerçekleşen tüm söylemler farklı bir dil tutturulsa da aynıdır. Aynı olması da doğaldır. TSK'nın varlık nedeni budur zaten.

TSK bu anlamda Cumhuriyeti, Ulus Devleti, Uniter yapıyı, Laikliği, Atatürkçü Düşünce Sistemi içerisinde algılayıp gelişen şart ve durumlarda koruma ve kollama adına buna göre konumlanmaya devam edecektir denmiştir.

Siz duyduklarınızı yada okuduklarınızı nasıl yorumlamışsınız konuya dair? Anla(ma)mak (!) mümkün değil...

tane tane bakınca belki anlaşılır!

* Birinci paragrafta bahsi geçen tüm örgütler ve rektörler(bir iki liberal dışında) Atatürkçü. Bir tane irtica ve ya hükümet taraftarı yok. Kendi elinizle bizim söylediğimizi yazmışsınız

* 30 yıllık siyasetci ve hukukcu olan Baykal, Yar-Sav,neredeyse tüm baro başkanları ve üyeleri, emekli yargıtay danıştay hakimleri-savcıları, eski bakanlar, eski başbakan, Cumhurbaşkanı, neredeyse tüm sivil toplum örgütleri, emekli askerler... uygulamaların hukuk dışı ve dayanaksız olduğunu söylüyor ve ıspat ediyorlar; ancak siz hala 'Ergenekonla şu kapıyı araladık, yok bunu anladık, şunu gördük..' afedersiniz de ne anladınız? ne gördünüz? Ben bu gevelemelerden bir şey anladığınızı anlamadım.

* Sanki kırk yıllık hukukcusunuz, iddianameyi de baştan sona hatmetmişsiniz... Size, varsa o kadar vaktiniz iddianameyle hiç uğraşmamanızı onun yerine anayasayı okumanızı öneririm.

Özellikle şu kısımda kontrolden tamamen çıkmışsınız :)

''Siz, Atatürkçü geçinen, Türk Milleti’ne zulüm ve eziyet planları yapanlar, siz özde değil sözde laiklik yandaşları, artık gerçekleri görme zamanınız geldi. Hepinizin maskesi bir, bir düşüyor. Bir batağın içindesiniz, çırpındıkça iyice batıyorsunuz. Sakın ama sakın saplandığınız bu bataklığa Türkiye Cumhuriyeti’ni de sürüklemeye kalkışmayın...'' hede hödö..

Af buyurun da kim çırpınıyor, kim batıyor? Dikkat edinde batan Akp olmasın. Deniz feneri soygunundan sonra istikamet karanlıkta zor tayin olur. Bodoslamadan toslayıverirler, can simidi atanda olmaz... Önce fareler gibi kendi yandaşları teknelerini terkeder.

* Öyle net ifadelerde bulunmuşsunuz ki sanki sözde Ergenekonla proje aşamasında berabermişsiniz. Sanki komplo planlarını beraber organize etmişsiniz. Örgütün içinde olanlar bile sizin kadar emin olmasalar gerek yaptıklarından ve yapacaklarından.

Yalnız keşke birde mantıklı, akademik dayanaklarınız olsaydı. Elinize yandaş medyadan ezberlenmiş içi boş lakırtıları, bir de son yılların en trajik-gereksiz-alakasız-adeta suçlu psikolojisi barındıran-bıçaksırtı kelamlarla gereksiz dönemeçlere giren Genel Kurmay açıklamasını almasaydınız.

Yargı siyasallaştırıldı

Günümüzde bağımsız yargıdan söz edenlerin aklından şüphe ederim.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.