Yasal Süreç Kim Hakkında Başlatılacak?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bu ülkede artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var. Bildiğimiz Çevre Bakanlığı’nın ismine yeni eklenen kavram: “Şehircilik…” Ve işte bu yeniden kotarılan Bakanlığın çiçeği burnunda yeni Bakanı üç-beş gün önce Van depremzedelerine evlerine girmelerini önermişti.

Sonra ne oldu?

Yeni bir deprem daha oldu Van’da ve bugünkü sayısıyla 26 kişi daha öldü.

Başbakan bu konuda şöyle konuşuyordu:

"Vanlı kardeşlerimize böyle bir öneride bulunanlar hakkında yasal süreci başlatıyoruz!.. Bu konuda tavizimiz yoktur. İster üniversite hocası olsun, ister yetkili, yani kim olursa olsun hakkında yasal işlemleri başlatacağız."

Şimdi gelin bu kısa üç cümleyi aklımızın ucuyla biraz kurcalayalım…

Her şeyden önce Başbakan: “Yasal süreci başlatacağız.” buyuruyor…

Demokratik bir hukuk devletinde “yasal süreci” kim başlatır?

Yanıt: Cumhuriyet savcılarıdır.

Sayın Başbakan’ın dilinden düşürmediği “kuvvetler ayrılığı” ilkesine göre bu böyledir. Yani yürütme organı olan hükümet kendi işine bakacak. Adalet mekanizması ise, hükümetten bağımsız bir biçimde ve kimseden emir ya da talimat almadan kendi işini sürdürecektir. Ama Bay Başbakan [hukuk devleti söylemlerinin arasından] yasal süreci kendisinin başlatacağından söz edebilmektedir. Demek ki artık bu ülkede davul savcı ve hâkimlerin elinde, ama tokmak Sayın Tayip Erdoğan’ın iki dudağının arasındadır. Tokmağın davula vurulmasından çıkan gürültünün ise, adalet olarak algılanması istenmektedir. Başbakan’ın televizyon kanallarında ağzından dökülen diğer cümlede ise, yasal sürecin “kim olursa olsun” herkese karşı işletileceğinden söz edilmektedir. Bu “herkes”in kapsama alanı içinde şehircilik Bakanı da var mıdır?.. Yok mudur?

İkinci nokta da budur.

Peki, bir Başbakan’ın kendi hükümetinde bizzat kendisinin görev verdiği bir kişi hakkında yasal süreç başlatmasının siyasi ve idari sonuçları neler olabilir?

Bu sorunun yanıtı içinde birkaç şık bulunmaktadır:

1- Böyle bir olgu hayata geçirilirse yapılması gereken ilk iş, ilgili bakanın istifa etmesidir. Yani Sayın Başbakan’ın yasal süreci başlatmadan öncelikle ilgili Bakan’ın istifasını istemesi ve bunu sağlaması gerekir.

2- Öte yandan ülkemizde yasal süreç ancak sıradan vatandaşlar hakkında başlatılabilmektedir. Milletvekili olan bir Bakan’ın, bilindiği üzere dokunulmazlığı vardır. Söz konusu dokunulmazlığın kaldırılması için ise, bu yöndeki bir önergenin TBMM başkanlığına verilmesi, gündeme alınması ve oylanarak dokunulmazlığın kaldırılması gerekir.

Bütün bu prosedürü Sayın Başbakan bilmemekte midir?..

Bilmektedir.

Bu konu sanıyoruz Sayın Başbakan’ın en iyi bildiği konuların başında gelmektedir. Çünkü bizzat kendisi de dokunulmazlık zırhı içinde siyaset yapmayı sürdürmekte ve hakkındaki dosyalar Meclis Başkanlığı’nın sumeninin altında “çıkmaz ayın son perşembesi”ni beklemektedir.

Peki, Tayip Erdoğan nasıl böyle konuşabilmektedir?

Ve neden bu sözleri söyleme gereğini duymaktadır?

Çünkü Sayın Başbakanımız, Türkiye halkını, irdelemeyen, sorgulamayan ve hesap sormayan bir kitle olarak algılamakta ve böyle görmek istemektedir.

İrdeleyen, sorgulayan ve hesap soran halk kesimlerinin ise, haklarında “yasal süreç başlatılarak” susturulabileceğine güvenmekte ve bu konuda da kendinden emin gözükmektedir.

İşte yaşamakta olduğumuz sorunların özü bu nokta gizlidir.

Türkiye halkının önemli bir bölümü irdeleyen, sorgulayan ve hesap soran bir aydınlığa eriştiğinde “kendisine layık olan” bir yönetime nasıl olsa kavuşacaktır.

Mesele buradadır.

Faruk HAKSAL

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.