Yeni Anayasa’nın İçeriği Sanki Devlet Sırrı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Israrla ve tekrar tekrar yazıyoruz:

Yeni anayasa için destek isteniyor. Ancak anayasa tasarısının bir tek maddesi bile açıklanmış değil… Yeni anayasa için görüş isteniyor. Ama ortada,  yeni anayasa tasarısı denebilecek bir çalışma yok.

Peki, bu koşullarda neye destek isteniyor?

Hangi anayasa tasarısı için görüş isteniyor?

Önce siyasi partilerden, sonra şundan bundan ve en sonunda da sivil toplum kuruluları ile “tarikat”lardan görüş istendi…

Olmayan bir tasarı hakkında düşünceler talep edildi…

Ama bu gelişmeler içinde en trajik olanı, görüş istenen kişi ya da kuruluşların en son sırasına yüksek mahkemelerin konulmasıdır…

Yani Yargıtay’a en son kalemde başvurulmuştur.

Danıştay’a en son aralıkta görüş sorulmuştur.

Anayasa Mahkemesi bu sıralamada kendisine ancak son sıralarda bir yer bulabilmiştir.

Bu trafik içinde sıra Sayıştay’a gelebilmiş midir, bilemiyoruz.

Bu gelişmeler hukuk devleti ilkesinin ülkemizde rafa kaldırıldığını ortaya koyan önemli bir örnektir…

Bir ülkenin en yüksek yargı organları, o ülkenin temel esaslarını bir hukuk metni olarak belirleyecek olan çalışmalar konu olduğunda en son akla geliyorsa, yeniden kendisine çeki/düzen verilecek olan anayasanın bu ülkeyi nereye götüreceği belli ve belirlidir.

Belli ve belirli olan yerin hukukun egemenliğinin hükümran olduğu bir alan olamayacağı ise, daha bugünden ortaya çıkmış durumdur.

Hal böyle iken bu ülkenin insanı, yargı kurumları, demokratik kitle örgütleri ve [iktidar dışındaki] siyasi partileri, içeriğinin ne olduğu devlet sırrı gibi saklanan bir anayasa “çalışması” gündeminin içine sürüklenmişlerdir.

Bu gündem, yıllar yılı dost olarak iyi ilişkiler içinde olduğumuz Suriye’ye muhtemel bir saldırı evresinde oluşturulmuştur.

Kapı komşumuz İran’a karşı giderek hızlandırılan saldırı stratejisinin sıcaklığı ile eş zamanlı gelişmektedir.

Ortaya atılan bu içeriği belirsiz gündem aynı zamanda, hayat pahalılığını, rekor üstüne rekor kıran cari açık çıkmazını halkın gözünden kaçırmak için kullanılmaktadır.

Yok edilen demokrasinin, tahrip edilen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan saygınlığın ve yürürlükten kaldırılan hukuk devleti ilkesinin üstünü çizme uğraşı içinde fokur fokur kaynatılmaktadır.

Ve yaratılan ortamda ve ön görülen süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaklaşık bir yol boyunca [içinde ne olduğu açıklanmayan] yeni anayasa çalışmaları ile nefes tüketmeye yönlendirilmiş bulunmaktadır.

Bu satırları okuyan kimi kişi, “biz bunların hepsini biliyoruz, peki ya sonra?..” diye soracaktır, biliyoruz.

Ama bu soruyu soranlar sanıyoruz ciddi biçimde yanılmaktadırlar…

Çünkü Türkiye halkı bu gerçekleri bilse, ülke bu soruları yaşamak zorunda kalmaz…

Önümüzdeki acil görev, bu gerçeklerin halka anlatılması ve sosyal ve siyasi bilincin geliştirilmesidir.

Ayrıca bilmek yetmez… Bilinenlerin uygulanması gerekir.

Kimilerinin dediği gibi, ülke sathındaki baş ağrısının giderilmesi aspirin tedavisini aşmış durumdadır.

Çünkü ağrı kesicilerin sağlayacağı uyuşturucu etki ülkenin hiçbir sorununu çözme yeteneğine sahip değildir.  Ve ayrıca yutulacak ilacın yan tesirleri beklenmedik ek zararlara neden olabilecek bir bileşim içermektedir…

Faruk HAKSAL

faruk.haksal@politikadergisi.com

Yorumlar

İLK ÜÇ MADDE DEĞİŞEMEZ

  • anayasanın ilk üç maddesine ,
  • dokunan veya değiştirmek isteyen olursa.
  • türk halkı bunu affetmez ve karşı direniş hakkını kullanır.
  • türk halkının dünyada gidecek ve yaşayacak hiç bir yeri yoktur.
  • anadolu topraklarında bin yıldır türkler yaşamış ve yönetmiştir.
  • bundan sonrada binlerce yıl yaşayacak ve yönetecektir.
  • bundan kimsenin şüphesi olmasın.
  •  
  • türkiye cumhuriyeti vatan toprakları.
  • NE MUTLU TÜRKÜM diye gurur duyanların tek ülkesidir.
  • bu böyle devam edecektir.
  • ___________köylüüü

Yemek pişirilmeden önce hazırlanması gerek!

 

Sevgili Haksal,

Ülkemizde bu senenin 12 Haziran'ında seçimler yapıldı ve AKP 3. dönemde de % 50 oyla kazandı. AKP seçim kampanyasında seçmene zaman zaman halka "Yeni Anayasa" dan bahsetti. Fakat seçmen AKP'ye 327 milletvekili tanıyarak TEK BAŞINA Yeni Anayasa yapma yetkisi vermedi. Esasen "Yeni Anayasa" yapmak halen yürürlükteki anayasamıza aykırıdır. Çünkü Anayasamızın ilk dört maddesi değiştirilemezdir. Dolayısı ile anayasanın ancak ilk dört madde dışında kalan diğer maddeleri değiştirilebilir. Ancak hiç bir zaman anayasa ve yasa tanımayan AKP, hukuku çiğneyen hatta bu nedenle hükümlü olan AKP illa da Yeni bir Anayasa yapmakta ısrarlı!

Seçimlerin üzerinden henüz altı ay geçti. Yeni Anayasa için mecliste komisyonlar kuruldu. Meclisteki Muhalefet partileri, "Yapıcı olamayan Muhalefet" eleştirisinden korkarak komisyonlara katıldılar.

RT Erdoğan Yeni Anayasanın bir yıl içinde yani en geç 2012 Haziran ayına kadar tamamlanması gerektiğini söyledi. Bu bile AKP'nin nasıl bir dayatma ile yeni Anayasa yapmaya çalıştığının kanıtıdır. Sizin de çok haklı olarak belirttiğiniz gibi henüz ortada tartışabilecek bir metin de yoktur. Neden? Çünkü AKP önce toplumun, kamuoyunun nabzını yokluyor ve aynı zamanda da kendisinin Yeni Anayasa'ya istediği maddeleri sokabilmesi için çaktırmadan bazı konuları tartışmaya açıyor.

Bu konular farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve farklı kişiler tarafından tartışmaya açıldığı için ilk bakışta sanki "Yeni Anayasa" ile bir alakası yokmuş gibi görünseler de, aslında buz gibi "Yeni Anayasa" ya AKP'ce toplumu ve kamuoyunu hazırlamak için yaptırılıyorlar. Önce "Atatürk" ile başladılar. Yok efendim, Atatürk diktatörmüş. Daha sonra Atatürk ve CHP ‘Dersim Katliamı(!) ’nın mezalimi olarak ilan edildiler. Bu arada ana muhalefet partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu, Soros ‘cu TESEV' in kurucusu olduğuna dikkat çekilmesi de ihmal edilmedi vs. Öte yandan ülke de Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetiliyor; “Demokratik ve Hukukun Üstünlüğüne” dayanacak bir “Yeni Anayasa” yapacak olan Yüce Meclis kısmen devre dışı bırakılmış durumda.

Suriye ile çekişmeler de aslında doğrudan "Yeni Anayasa" ile ilgili. Bu konu çok geniş ayrıntıyı gerektiriyor ama ben kısaca açıklamaya çalışayım:

Suriye'nin ya bölünmesi ya da yönetimi tamamen ABD ve AKP taraftarı ‘Müslüman Kardeşler’ in eline geçmesi gerekiyor. Eğer bunu başarırlarsa, o zaman Türkiye'nin ‘Yeni Anayasa’sına yerleştirilecek "Bölgesel Özerklik" bir anlam kazanacaktır. Çünkü o koşullarda ancak AKP taraftarı Suriye ve AKP dostu Barzani yönetiminde özerk Kuzey Kürdistan, geçmişte "HATAY" gibi, gönüllü olarak Türkiye'ye katılabileceklerdir. Böylece Yeni Osmanlılık gerçekleşecektir. Bu gelişme Tayyip'in rüyası olduğu gibi emperyalizmin de BOP 'taki temel hedeflerinden biridir. Çünkü emperyalizm Türkiye, Irak ve Suriye'deki Üç Özerk Kürt bölgesini böylelikle Osmanlıcılık tavuğunun altında kuluçkaya yatırarak Kürtleri birleştirip ilerde Bağımsız bir Kürt devletin kurma hazırlığını yapmış olacaktır. Neticede plan bu. Olur mu Olmaz mı gelişecek siyasi koşullara bağlı elbette!

Özetle AKP'nin maksadı, Cumhuriyetimizin kurucusu önder M. K. Atatürk ve partisi CHP hakkında bu karalamalara dayanan tartışmalarla toplumda psikolojik olarak Atatürk veya Kemalizm aleyhine olumsuz bir iz bırakmaktır. Bu tartışmaların aynı zamanda "ön koşulsuz ve ideolojisiz Yeni Anayasa" başlıklar altında yapılan diğer tartışmalarla birlikte yapıldığı anımsanırsa, o zaman gerçek Yeni Anayasa yapıcılarının gerçek niyetlerinin "Atatürksüz" bir Anayasa olduğu rahatça anlaşılacaktır!

Yani sizin anlayacağınız, önce toplum ve kamuoyu Atatürk'ün eseri olan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti aleyhine; devleti eyaletlere, özerk bölgelere ayırmak maksadıyla onun tekillik ve bütünlük yapısı aleyhine iyice pişirildikten sonra anayasa metni tartışmak için masaya konacaktır. Şu anda Türkiye "Yeni Anayasa" bağlamında bu süreci yaşamaktadır. Saygılarımla!

 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.