Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Atatürk'ü Anlamak Atatürk'ü Unutmaktır
- Kirletilmeye Çalışılan “Resmi” Kavramı
- İnsan Hakları Tuzağına Karşı Aşı Geliştirme Zorunluluğu
- Ulusalcılık, Laiklik ve Demokrasi
- İnsan Hakları İdealinin Bugünkü İçeriğine Dikkat!
- Yeni Anayasa’nın İçeriği Sanki Devlet Sırrı
- Kadın Hakları, Feminizm, Özgürlük ve Eşitlik
- Uzlaşma Komisyonunun Varlık Nedeni
- Başbuğ, Hukuk Devleti, Çelişkiler ve Barzani
- Bu Sorunun Yanıtı Yok...
- Milli Görüş, Milli Duyuş, Milli Duruş İçin...
- Danıştay'ın İdeolojisi (!)
- 12 Eylül’ü Önemli Kılan Unsur
- Teşhis, Hedef ve Görev...
- Anadolu İhtilali ve 27 Mayıs Devrimi…
Yeni Anayasa Tasarısının Şifresi…
Türk toplumu uzun yıllardır sistemli bir dönüştürme stratejisinin hedefi halindedir.
Yeni Anayasa çalışması ise, bu dönüştürme eyleminin hukukunu oluşturmak için gündeme getirilmiştir.
Yeni Anayasa tasarısı sanki bir Devlet sırrıdır.
Ama bu tasarıyı oluşturan temel kavramlar, usul usul, yavaş yavaş ve alıştıra alıştıra topluma zerk edilmekte, kültürümüze yıllar önce ekilmiş bulunan tohumların toplumda oluşturdukları tomurcuklarla ustaca birleştirilmeye çalışılmaktadır.
Nedir bu temel kavramları?
Vatandaşlık kavramının yeniden tarif edilmesi.
Laiklik ilkesinin yeniden tanımlanması.
Üniter Devlet sisteminin yeniden şekillendirilmesi.
Milli Devlet kavramının çağın gereklerine göre yeniden yapılandırılması.
Diyelim ki, yeni Anayasa “projesi”nin tesis etmeye çalıştığı temel kavramlar bunlardır.
Şimdi bu kavramların ifade ettiği anlamları kısaca gözden geçirelim:
Vatandaşlık kavramında yapılmak istenen değişiklik, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımlamasının değiştirilmesidir.
Amaç, Türk sözcüğünü, vatandaşlık kavramı içinde yer alan herhangi bir etnik öğe seviyesine indirgemek ve Türkiye Cumhuriyeti halkının tümünü kapsamasının önüne geçmektir.
Bu ne için gereklidir?
Çünkü bu gidişatın doğrultusunda varılmak istenen esas nokta, üniter devleti, federasyona dönüştürmektir.
Öte yandan merkezi yönetim karşısında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi stratejisi ile de aynı amaca hizmet edilmekte, federasyon sistemine giden yolda, federe yapılanmaların etnik gruplar temelinde güçlenmeleri için her türlü kolaylık ve destek sağlanmaktadır.
Kültürel farklılıklar öne çıkartılmakta, “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” ilkesinden yararlanılmaya çalışılmakta ve merkezi otoriteden ayrışılması yönünde atılan her adıma arka çıkılmaktadır.
Ve bütün bu gelişmelerin her biri “insan hakları” perdesi ardında sürdürülen dış destekli politikalarla örtüşerek gelişmektedir.
Laiklik ilkesi, kültürel köklerinden koparılmakta ve tam aksi yönde bir tanımlama ile,
inanç özgürlüğü maskesi altında din kurallarının toplumsal yaşama egemen olması biçimindeki siyasetin rotasını oluşturmaktadır.
Üstelik bu noktada dikkati çeken diğer bir husus, laiklik ilkesini yeniden tanımlama önerisini ortaya atan siyasi partinin, Anayasa Mahkemesi kararıyla, laiklik karşıtı eylemlerin odağında yer almakta olduğudur.
Yıllardır sürdürülmekte olan bir diğer kültürel saldırı ise, milliyetçilik ilkesine ve o noktadan hareket ederek de, esas hedef olan Milli Devlet kavramınadır.
Milli Devlet kavramı, emperyalist sömürüye karşı o ülkenin halkının çıkarlarının korunması anlamına gelen [kültürel alanda] son derece önemli bir savunma silahıdır.
Peki, milliyetçilik ilkesini çağ dışı ilan ederek yok etmeye çalışanların amacı ne olabilir? Ve bu son derece önemli kavramın Türkiye’nin yeni Anayasasından sökülüp atılmasını talep edenlerin niyetinde neler vardır?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran partinin 6 adet ilkesi vardı…
Laiklik, bu ilkelerin en başında yer alıyordu.
Halkçılık, devletçilik ve milliyetçilik bu ilkelerin vazgeçilmezleri arasındadır.
Esasen bu üç ilke emperyalist sömürüye karşı alınmış önlemlerden ibarettir ve Milli Devlet’in tuğla taşlarını oluşturur.
Cumhuriyetçilik ilkesi ise, halkın gerçek egemenliğini ifade etmektedir. Kültürel emperyalizmin medya kanadında görev üstlenen “liberal görüntülü” kalemşorları tarafından piyasaya sürülen “2. Cumhuriyet” akımının temel düşman olarak bu ilkeyi hedef alması ise, anlamsız bir gelişme değildir. Çünkü bu akımın savunucularının temel hedefi, 6 OK’da ifadesini bulan ilkeler ve bu ilkelerin oluşturduğu gerçek cumhuriyet idealidir.
Geriye kala kala bir tek “Devrimcilik” ilkesi kalıyor…
İşte bütün bu ilkeler de ancak devrimcilik ilkesini, Atatürk devrimciliğini, sözde değil özde benimsemiş bir halk tarafından korunabilir.
İşte yeni Anayasa hamlesinin yok etmek istediği gerçek öz, 6 Ok’tur…
Yani Cumhuriyetimizi kuran temel esaslardır.
Ancak yaşadığımız bu karanlık süreçte acı olan, bu altı ana esasın bir bayrağı süslemekten öteye geçememekte olması ve değişik yönlerden esen rüzgârlara göre bir oraya/ bir buraya, dalgalanıp durmasıdır.
Faruk HAKSAL
- Faruk HAKSAL içeriği
- 10044 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder