Yeni YÖK taslağının özeti: Her yere YÖK

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Üniversitelerin özgürlüğü, bir toplumun temel özgürlük şartıdır. Türkiye Üniversiteleri, özgür bilimin uzağında konumlanan duruşu itibarıyla bilimselliği olmayan, İngilizce'den aktarımı bir bilim olarak kabul eden yapısıyla nev-i şahsına münhasır tip olarak karşımızda durmaktadır.

 

12 Eylül 1980 sonrası, üniversiteleri kontrol altında tutmak ve kontrollü, cici bilim üretmek için icat edilen YÖK, o günden bugüne bilimsellikten uzak yönüyle dikkat çekmektedir. Birçok reform ile "günün ideolojisine ayak uydurmaya çalışan" YÖK, gelinen noktada bilimi öteleyen bir kurum olmuştur.

A kavramını, A hocasının bakışıyla, A kaynaklarıyla irdeleyip A'nın doğruluğunu sınamaya bilim diyen Türkiye üniversite zihniyeti, tek tipliğini burada da göstermiştir. Doktora dahil, kendi düşüncelerini yazamadığınız, "sen bunu düşünemezsin" nidaları ile "düşünülmesi gereken" çizgiyi öne çıkaran üniversite zihniyeti son kertede bilimden uzak kalmıştır. 

Öte yandan, üniversitenin temel bileşeni olan öğrenciler için de durum parlak değildir. Yalnızca teorik bilgilerin verilip nitelikli işsiz mezun olarak karşımıza çıkan öğrencilerin varlığı Türkiye'de genç işsizliğinin zirve yapmasına sebep olmaktadır. Öğrencilerin iş bulamamasındaki temel gerekçe şüphesiz üniversite eğitiminin tutarsızlığıdır. Burada yeri gelmişken söyleyeceğimiz husus ise bu tutarsızlığın sorumluluğu akademisyenlerde de değildir. Bir akademisyenin haftalık 40 saate varan ders yükü ile arda kalan zamanda akademik çalışma yapması mucizedir. Sorun sistemsel bir sorundur. Haliyle akademisyen, ders mi anlatacak, sınav kağıdı mı okuyacak, bilimsel çalışma mı yapacak, makale mi yazacak sorununu çözmediğimizde bu durumun, öğrenciye yansıması kaçınılmaz olmaktadır.

Evet üniversitelerde sorun vardır. YÖK bunu fark ederek, çeşitli adımlar atmayı düşünmektedir. Kamuoyuyla paylaşılan yeni YÖK taslağı ile kendi çözümünü ortaya koymuştur. Peki bu taslak ne öngörmektedir?

İlk olarak, YÖKün üniversiteler üzerindeki ağırlığını "sözde" kaldıran YÖK, Üniversite Konseyi diye bir birimi öngörmektedir. Köklü üniversitelerde kurulacak olan Üniversite Konseyi üniversitelerin yönetim, bütçeleme, karar alma, rektörü seçme gibi olağanüstü yetkilere sahip bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. YÖK elindeki yetkileri Üniversite konseylerine devretmektedir. Bu da, her üniversiteye bir YÖK kurulmasına olanak sağlamaktadır. Yeni açılan üniversiteler içinse üniversite konseyi kurulmayacak, bu kurumun yetkileri merkezi gücü arttırılmış olan ve YÖK'ün yeni ismiyle karşımıza çıktığıTürkiye Yükseköğretim Kurulu'na devredilmiştir. Üniversite Konseyleri'ne o şehrin vergi rekortmeninin üye yapılması da bilimin ticarileşmesinin ilk adımıdır.

Yeni tasarıyla Anonim Şirketlere üniversite açma hakkı tanınarak, devlet ve vakıf üniversitelerinden sonra 3.yol olarak Özel üniversiteler artık mümkün hale gelmektedir. Bu da, üniversite eğitiminin var olan (!) kalitesini daha da düşürecek hal almaktadır.

Bilgi lisanslama ofisi kurmayı da ön gören yeni tasarı üniversitelerin, piyasanın istediği, ihtiyacı olan bilgiyi satılabilir hale getirmektedir. Yani, bir büyük fabrika istediği üretim için, para karşılığında bilgiyi üniversiteden satın alabilir hale gelecektir. Bu durum anayasada açıkça belirtilen, üniversiteler kar amacı taşıyamaz maddesine aykırıdır.

Yeni YÖK taslağı, asistanları ve öğretim görevlisi kadrolarını da lağvetmektedir. Hali hazırda 50/d diye bilinen madde ile asistanların iş güvencesinden yoksunluğu bilinirken, bu konuda bir düzenleme yapmadan, 52/3 ve 57/6 maddelerince iş güvencesi, kadro alımları neredeyse imkansız hale geliyor.

Taslakta Üniversitelerin temel bileşeni olan Öğrencilere yer verilmemesi de dikkat çekici bir ayrıntıdır. Öğrencinin haklarına ilişkin, bilgiye erişimine ilişkin bir düzenleme olmamasına karşın var olan öğrencinin hangi hallerde suç işlemiş olacağının ayrıntılı anlatımı yeni taslağın da öğrenciyi bir tehdit olarak gördüğünün açık kanıtıdır. Türkiye Öğrenci Konseyi diye oluşturulan ve gücü olmayan bir yapı ile bugünkünden farkı olmayan düzenleme öğrenciyi yine umutsuz vaka, kontrol edilmesi gereken, potansiyel sakıncalı olarak tarif etmektedir.

 

Bu taslağın, tüm yükseköğretim birimlerine "biz düşündük bunları yazdık, hadi siz de görüşünüzü bildirin, gerekirse revize ederiz" mantığıyla sunulması da eleştirilecek başka bir konudur. 

Özet olarak verilmeye çalışılan Yeni Yök taslağına ilişkin yazılabilecek çok fazla durum vardır. Bu yazıda ele alınan, öne çıkan temel sorunlardır. YÖK'ün tamamıyla kaldırılması, bilimsel özgürlüğün olmazsa olmaz koşuludur. Üniversiteler, öğrencisinden akademisyenine, rektöründen çalışanına bir bütündür. Ve bu bütün öz yönetim birimlerini oluşturacak güçtedir. 

 

İlker Ekici

 

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.