Zamanın Gösterdikleri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Süleyman GÖK

 


Uzun zamandır yazı yazmıyordum. Bu sorunun birçok nedeni vardı. Gerek özel, gerek ise genel olarak kategorize ettiğim zaman genel nitelikteki nedenlerin ağırlığı daha çoktur. Bunların başında, günümüzde hemen herkesin yazma hevesli olduğunu, bilgi sahibi olunmadan yazma yeteneği olan birinin iyi bir yazar olmasının mümkün olmayacağını düşündüğüm için yazmadım. Bu süre zaafı içinde kendimi geliştirici, birçok konuda bilgi sahibi olmaya önem verdim. Çünkü, biliyoruz ki değişmeyen tek şeyin değişimin kendisidir.


Bu yüzden bu kararımı bir süre uyguladım. Daha sonra ülkemizde öyle ibret verici olaylar oluyor ki daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi adeta bir akıl tutulması içindeyiz. Bu yüzden toplumsal sorunları çıplak gözle, objektivist bir yaklaşımla analiz etme fırsatımı yakaladım. Zaman bana çok şey gösterdi. Zamanın katilleri -ki bunlar geçmişte bir takım odaklar tarafından maşa olarak kullanılmış kişiler- günümüzde kahramanlar gibi karşılanmaktadır. Hayret verici olaylar yaşanmaktadır. Hukuk Devleti ve Yargı Bağımsızlığı ilkesinin yıpratıldığı, demokrasi adı altında herşeyin mubah sayıldığı, herkesin ağzında bir tatlı söz olan bu kavramların gerçek anlamından çok, çıkarlara hizmet ettiği bir devirde yaşıyoruz ne yazık ki…

   Gündemimiz çok geniş ve kapsamlı. En son yazımda da bahsettiğim gibi ve bir sonraki yazımda yer vereceğime söz verdiğim Tekel İşçilerinin durumları hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Bu ülkenin gelişip, kalkınması için sadece iş adamlarına ihtiyaç yoktur. Bazı şeylerin gerçekleşebilmesi için, üretim yapılabilmesi için emek faktörüne ihtiyaç vardır. Sanayi Devriminden sonra emek faktörüne olan ihtiyacın yerini makine ve gelişen teknolojiler almaya başlasa bile en önemli etkendir emek faktörü. Bugün tekel işçilerinin direnişini, grevlerini ve haklarını demokratik yollarla araması bazı kesimleri olduğundan fazla rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığın nedenini anlamış değilim. Çünkü, demokrasiden bahseden kişilerin bu tür direniş eylemlerine karşı slogan üretmesi, süreci baltalaması gibi etkenler çağdaş demokrasilerde yaşanmamaktadır. Kaldı ki ülkemizde demokrasinin D si uygulanmamaktadır. Bugün ağzından demokrasiyi kim eksik etmiyorsa bilinki orada bir sorun vardır. Demokrasi ile tekel işçilerinin eylemleri arasında doğru bir orantı olduğunu söylüyorum. Bu doğru orantı şudur:

 

Demokratik bir ülkede grev ve lokavt hakkı, gösterişi yürüyüşü hakkı, temel hak ve özgürlüklerin korunması, sendikalaşma gibi anayasal haklar vatandaşlara yani bizlere tanınmıştır. Bizler de bize tanınan hakları yeri geldikçe anayasa ve hukuk sınırları içerisinde kullanmakta doğal yetkiliyiz. Kimse buna karşı çıkamaz ki demokrasi diye bağıranların hiçbirinin çıkmaması gerekir. Tekel işçilerine karşı girişilen bu eyleme sonuna kadar karşı çıkıyorum. Bu ülkede artık parası olanların sözü geçmektedir. Başbakanımız diyor ya; yetimin hakkını tekel işçilerine yedirmem, fakat oğlu Bilal’ın gemisinde, damadının kanalında, Deniz Fenerinde onca yetimin hakkı, kimsesizlerin hakkı ve kendi açımdan söylüyorum benim hakkım yok mu? Gerçek Müslüman olan birisinin ve ağzından dini terimleri düşürmeyen bir devlet büyüğümüzün bunları unutması beni çok şaşırtmaktadır. Doğrusu, İslami terimle konuşsak olursak, Allah diyor ki: Benim yanıma “Kul Hakkı” ile sakın gelmeyin. Fakat, bizi yönetenler sadece bu dünyayı düşünerek iş yaptıkları için öbür dünyayı unutuyorlar. Bizlerden, yoksullardan alınan dolaylı veya doğrudan vergilerin hangi iş adamlarına, hangi yandaşlara gittiğini ve bunun açıkça kul hakkı olduğunu söylemem herhalde ağır kaçmaz. Çünkü bazılarına göre demokratik bir ülkede yaşıyoruz ki o zaman bende saygı sınırları içerisinde eleştiri yapma özgürlüğüne sahibim.

 

   Diğer bir konu ise bazı medya organları tarafından ne tesadüftür ki hep aynı taraftan gelen haberler ve bu haberlerin nasıl, nereden ve hangi amaçla ortaya çıktığını sorgulamadan inanan kesimlerin varlığı ile karşı karşıya olduğumuzdur. Bir kesim bazı haberlere hemen inanıyor. Niçin? Çünkü, kendi görüşlerine, eylemlerine aksi bir davranış. Ağızlarında yeni bir kavram var. Milletin iradesi. Güzel çok güzel bir kavram fakat kendileri millete ne kadar güvenmekteler. Eğer millete bu kadar çok güveniyorlarsa kaldırın dokunulmazlıkları, kaldırın siyasi partiler kanunundaki seçim barajını ki görelim o zaman kim ne kadar oyla gelmektedir. Bugün %10 seçim barajının olduğu ülkemizde kimse demokrasiden söz etmesin. %9 oy alan bir partinin baraj altında kalıp milletvekili çıkaramadığı bir ülkede bir partinin %47 alıp ben millet iradesi ile geldim demesi bazı kesimleri çok sevindiriyor ama aklı başında,  objektif, bütün görüşleri sorgulayabilen ve tek bir düşünceye körü körüne bağlı olmayanlar tarafından ibretle takip edilmektedir. Hukuk dışı dinlemelerin olduğu, hakimler ve savcılar üzerinde ağır baskıların olduğu bir süreçten geçmekteyiz. İşte zaman bana bunları gösterdi.

 

   Yazımı daha fazla uzatmadan ve diğer yazılarımda gündemle ilgili farklı konu ve detaylara inerek yazmaya devam edeceğim. Çünkü biz, bu ülkede korku imparatorluğunun olduğunu, sesimizin kesilmek istendiği, bizim gibi düşünen insanların bir şekilde apolitik yapılarak elimizi kolumuzu bağlamak istediklerini biliyoruz. Bizler meydanı bu katillere ,bu aymazlara bırakmayacağız. Elimizde hangi güç, hangi kudret varsa onlarla savaşacağız. Bizim silahımız budur. Bütün okurlarıma aydınlık günler, yarınlar diliyorum…

'Düşüncelerini değiştirmeyenler sadece ölüler ve delilerdir.

 


 

Yorumlar

Tebrikler kardeşim çok güzel

Tebrikler kardeşim çok güzel bir yazı olmuş..

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.