Politika Dergisi 29 Haziran-1 Temmuz 2010 Bülteni

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ozan Örmeci, Yazılarıyla Dergimizde Olacak...

Uşak Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde öğretim görevlisi olarak akademik kariyerini sürdüren; kitaplarıyla, makale ve araştırmalarıyla genç kuşak aydınların önemli isimlerinden olan Ozan ÖRMECİ, bundan sonra “Politika Dergisi” okurlarıyla da çalışmalarını paylaşacak.

Ozan Örmeci Hocamıza aramıza katılmayı kabul ettiği için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Örmeci’nin yazılarına buraya tıklayarak ulaşabileceksiniz.

Devamını oku

Prof.Dr. Ata Atun da Politika Dergisi'nde!..

Politika Dergisi’nde uzunca süredir “konuk” olarak yazıları yayımlanan, Kıbrıs politikaları konusunda deneyimli ve yetkin bir bilim insanı Prof. Dr. Ata ATUN da, çağrımıza olumlu yanıt vererek Politika Dergisi’nin “yaşlanmayacak” yazarları arasında yerini almıştır. Son dönemde KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş EROĞLU’nun “Politika Danışmanı” görevine de atanan Prof. Atun, Dergimizin yanı sıra birçok Türkiye ve KKTC kaynaklı sitede de yazmaktadır; hem o yazılara hem de Hocamızın hiçbir yerde yayımlanmamış yazılarını Politika Dergisi’nin sitesinde ve/veya aylık dergisinde bulabileceksiniz.

Devamını oku

Pax Ottomana

Türkiye ve Ortadoğu halkları için ölü doğmuş bir hareket ve akımla gündemimiz yine meşgul ediliyor. Son yıllarda iç ve dış siyaset kulislerinde Yeni Osmanlıcılık’ın adı anılır oldu ve bu doğrultuda söylemler, haritalar, planlar ortaya çıktı. Bunlardan en çok ses getireni CIA’ye yakınlığıyla bilinen Stratfor düşünce kuruluşundan George Friedman’ın gelecek 100 yıl öngörüleri ve 2050’ye ait Ortadoğu haritalarıdır. Bu haritalara göre Türkiye’nin bugünkü sınırları Osmanlı’nın sahip olduğu eski sınırlara çekiliyor. George Friedman’ın öngörülerini kendi ağzından anlattığı bir yazıyı ekte verdim. Ayrıca Friedman’ın bununla ilgili bir kitabının kapağını da ekte göstermiş bulunuyorum. Friedman için ‘Gölge CIA’ diyenlerin sayısı az olmamakla birlikte kendisi ABD dış politikalarında bir danışman konumunda. CIA merkezlerinden çıkan bu tür haritaların amaçlı olarak sızdırıldığını ve amacının kamuoyunu atılacak ileri adımlara hazırlamak olduğunu düşünüyorum. Strafor düşünce kuruluşu Yeni Türkiye haritasını ABD tam da Afganistan’da yardıma muhtaçken ve Irak’ta batağa saplandığı anlaşıldıktan sonra ortaya koydu. Öte yandan ABD’nin bu işgallerle dünya çapında yarattığı büyük öfke ve ekonomik krizin sorumlusu olması durumunu da göz ardı etmemek gerekir. Bütün bunlar düşünce kuruluşlarında yani dünya politikalarının yazılıp çizildiği yerlerde Büyük Ortadoğu Projesi’nin sonlanıp sonlanmadığı ile alakalı soruları gündeme getirdi. BOP, ABD’nin son dönemdeki uzun vadeli en önemli projelerinden biri. Bu iki projenin de haritalarını ekte göstermek istedim.

Devamını oku

Ortadoğu'da Stratejik Hesaplar ve Değişim Rüzgârı

   Birbirinden, farklı yaşam biçimleriyle ayrılan ve sayıları çok olan insan toplumları, canlı ve ön insanın yaşadığı zamanlardan beri var olmuştur dünya.

   Dünya tarihi boyunca uygar toplumun karmaşık yapısına ve ilk toplumun ortaya çıktığı zamanlardan günümüze kadar, dörtten çok birbirinden faklı uygarlıkların bir arada var olduğu görülmemiştir. Amerikan yerlilerinin yaşadığı yeni dünyada birbirinden faklı uygarlık sayısı üçü dahi geçmemektedir. Yeryüzünün birbirinden iyice ayrılmış bölümlerinde neler olup bittiğini birlikte akılda tutma çabası bazı olayları değerlendirip bazılarını da es geçmemize neden olacak olsa da kuşbakışı olarak bakmamıza bilgi edinmemize olanak verecektir.

Devamını oku

Batı'nın Osmanlı Üzerindeki Oyunlarının Türkiye Uzantıları (III)

Bu yazı dizime başlarken Kıbrıs’ın yakın tarihini araştırmak üzere başladım. Sebep sonuç ilişkilerine baktıkça daha gerilere gittim. “Kıbrıs’ı İngilizlere neden kiraladık?” “Ruslar Osmanlı’ya hangi bahaneyle savaş açtı?” gibi soruları sordukça Mora İsyanı’na kadar gittim. Tarihte her zaman bir kırılma noktası vardır. Osmanlı’nın Kıbrıs’ı kaybetmesi ve iyice güçsüz duruma düşmesinin kırılma noktası olarak Mora İsyanına kadar geri gitmek zorunda kaldım. Her şey bir isyanla başlamıştı... 1821’de başlayan isyanın sonuçları, yaklaşık 50 yıl sonra Osmanlı’nın tükenme noktasına gelmesine yol açtı… Şimdi de bir isyan var, Türkiye sınırları içerisinde... 30 yıldan beri Türkiye’nin politikalarına yön veren... Türkiye’deki isyanın da dış destekçileri mevcut. Şimdiki isyanın da en büyük dış destekçisi, stratejik ortağımız! Çıkarlarımızın örtüştüğünü iddia ettiğimiz bir ülke... Osmanlı zamanında da İngiltere Osmanlı’nın stratejik ortağı ve çıkarları örtüşen bir ülkesiydi... Osmanlı’nın Mora İsyanında yaptığı hataların aynılarını şimdiki hükümetlerin de yapıyor olması, inanın insanın içini acıtıyor.

Devamını oku

Apo Açılımı

2000’li yılların başı... Abdullah Öcalan’ın asılmaması doğrultusunda mutabakat imzalanmış... Bunun üzerine arkadaşım bana şu soruyu yöneltiyor;

“Apo asılmayacakmış, bu konuda ne düşünüyorsun?”

Hiç tereddüt etmeden şunu söylüyorum: “Demek ki serbest bırakılacak!”

Arkadaşım şaşırıyor, alaycı bir şekilde gülümsüyor ve “Amma attın haa, saçmalıyorsun, idam edilmedi diye neden serbest kalsın ki?” diyor. Ben de o zamanki gelişmelere paralel bir açıklama getiriyorum:

 “Bak görürsün... Bir kişi asılmadıysa, serbest kalması için her zaman bir umut vardır. Eğer biz yaşarsak veya Apo yaşarsa, en geç 2015 yılına kadar serbest bırakılacak...”

Devamını oku

Rusya'ya Karşı Renkli Devrimler ve Sivil Darbeler (1): Washington Darbe Yapmak için Bir Yöntem Mükemmelleştiriyor

“Oy sandığını ve sivil muhalefeti kullanarak demokrasiyi inşa etme işi artık öylesine ustaca uygulanıyor ki, operasyonlarımız başkalarına seçim kazandırmak için başvurulan bir modele dönüştü.”

(Ian Traynor)
Londra Guardian, 26 Kasım 2004

 

Vaşington Darbe Yapmak için Bir Yöntem Mükemmelleştiriyor

Devamını oku

Borçlandırma ve Özelleştirme Üzerine Bir Söyleşi

Borçlandırarak Batırma Tuzağı

Fizikte, yokluktan bir şey var edilemez. Dışarıya hiçbir mal satma; ama dışarıdan her şeyi satın al! Üstelik gümrük duvarlarını da kaldırdın. Neyle alacaksın? Nasıl alacaksın? İçeriden borç alacaksın, o bitince sana dışarıdan borç verecek IMF. Senin daha fazla borç alabilmen için sana yardım edecek. “Şöyle yap, böyle yap da sana daha fazla borç vereyim ki, daha fazla piringıl al!“ Faizini ödemek için, piringılı almak için aldığın borcun faizini ödemek için ve daha daha piringıl alabilmeye devam etmen için. Böyle basit şeyler için IMF seni borçlandırıyor. Ondan sonra faizini ödemek için bir daha borçlandırıyor. Borç katmerleşiyor.

Devamını oku

Kriminoloji

Suç, sözlük tanımıyla “törelere, ahlak kurallarına ve yasalara aykırı davranış, cürüm” anlamına gelmektedir. Kriminoloji ise, Fransızca “Criminologie” kelimesinden dilimize girmiş, “toplumsal bir olgu olarak suç ve suçluluğu inceleyen bilim” anlamındadır. İnsan doğası konusunda yapılan felsefi tartışmalar bir yana dursun, insanoğlunun toplumsal yaşama geçtiği günden bu yana toplumsal normlar, kurallar haricinde hareket eden insanlar daima varolmuş (bunun aksini kanıtlayabilecek “ilkel komünizm” şeklinde Marksist literatürde yer bulan kabile yaşamları halen bulunmaktadır) ve suç, toplumsal yaşamın istenmeyen ancak bir türlü de önlenemeyen bir unsuru olmuştur. Ayrıca suç, bir çok felsefi ve ideolojik doktrine göre insan doğasının ve toplumsal yaşamın asla önlenemeyecek bir unsuru kabul edilmesine karşın, suç oranlarının koşulların değişmesiyle beraber artıp azalabilmesi, suçun aslında yok edilebilecek en azından azaltılabilecek bir fenomen olduğunun ipucunu bizlere vermektedir. İnsan hayatının ve özgürlüğünün aslolduğu ya da olması gerektiği modern dünyada suçla mücadelenin başarıyla sürdürülebilmesi için suç oluşumuna neden olan koşullar ön yargısız olarak incelenmelidir. Kriminoloji bilimi bu noktada medeniyetin ve insanoğlunun en büyük yardımcısıdır. Tarih boyunca kriminoloji biliminde değişik perspektifler hakim olmuş ve suç oluşumunun nedenlerini ve çözüm yollarını anlamaya çalışmıştır.

Devamını oku

Ahlâk Üzerine Birkaç Söz

Engels şöyle yazıyordu: “Bugün, bu us egemenliğinin, burjuvazinin idealize edilmiş egemenliğinden başka bir şey olmadığını; o zaman ilan edilmiş bulunduğu biçimiyle ölümsüz adaletin… burjuva adaletinde bulunduğunu... biliyoruz.”

Kapitalizmin “evrensel ahlâk” olarak sunmaya çalıştığı normlar, ilkeler, değerler vb. ölçütler aslında özel mülkiyetin korunması üzerinedir. Çünkü kapitalist üretim ilişkilerinin temel çekirdeği özel mülkiyettir. Bu nedenle, özel mülkiyet ilişkilerinin her şeye damgasını vurduğu sınıflı toplum gerçekliği içerisinde “evrensel ahlâk”tan söz etmek mümkün değildir. Ancak bu durumun, böylesi evrensel insanlık değerlerinin hiçbir zaman oluşmayacağı anlamına da gelmemelidir. Gerçek ahlâk ancak, insanlar arasında eşitliği fiilen gerçek kılacak olan toplumsal ve maddi koşulların nesnel olarak gerçekleştiği zaman oluşacaktır. Bütün insanların aynı ahlâki değerlere sahip olabilmeleri, sınıfların ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Ancak o zaman bütün insanlar için aynı ahlâk anlayışı geçerlilik kazanacaktır.

Devamını oku

Son Dönemde PKK-Cemaat İlişkisi

“Demokratik açılım” çalışmaları ile birlikte özellikle örgütün tasfiyesinin amaçlandığı söylemleri paralelinde PKK sorumluları tarafından yapılan Fethullah Gülen grubu/Nurcu kesimi hedef alan açıklamaların gündemi epey meşgul ettiği biliniyor. PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Murat Karayılan’ın ve Cemil Bayık’ın Fethullah Gülen cemaatinin ileri gelenlerine “Kürt halkına düşmanlıktan  vazgeçin” çağrısı yaptıkları ise PKK’nın her zamanki tehditkar tavrını gözler önüne seriyor. Bu arada “Karayılan Gülen cemaati kurumlarına saldırı talimatı verdi” yönünde çıkan haberlerin doğru olmadığını söyleyen Karayılan, “Gülen cemaati Kürtlere, hareketimize düşmanlık yapıyor, saygısız yaklaşıyor. Şiddet içerikli bir talimatım olmadı. Kaldı ki yaparsak bunları bölgeden sileriz” diyerek görüşlerini açıkça beyan ediyor.

Devamını oku

"Ne Oldu Bize?" / "Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan!"

“Kemalizm, küçük burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında, anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden Kemalizm soldur. Milli kurtuluşçuluktur.”[1]

 Ya millet?

“‘İttihat ve Terakki’nin resmi, Kemalistlerin gayri resmi ideologu’ Gökalp’e göre ulus; toplumsal grupların en gelişmiş olanıdır. Eğitimde, kültürde, duygularda ortaklıktır.”[2]

Lakin duygularda ortaklığın olmadığı zamanlar da vardır. 12 Ocak 1963’te TBMM’de “Komünizm ile savaş komisyonu” kurulması kararlaştırılmış ve o tarihlerde MTTB* bir bildiri yayımlayarak:

Devamını oku

Drajeler (1)

Bugün (dün) Dünya Emekliler Günü. Şaka gibi değil mi?

Habertrük emeklilerin toplandığı bir mekâna gitmiş, kutluyor! Adamlar da önce “Haberkrüt’e bizi hatırladığı için çok teşekkür ediyoruz diyorlar uzunca, ne de olsa yaşları biraz ileri ve vakitleri çok, girizgâhı uzun tutuyorlar. Bunlar hiç kesilmeden yayınlanıyor ama ne zaman ki emeklilerimiz Hükûmet’e olan sitemlerini, yapılan maaş zamlarının insan haysiyetine yakışmadığını, AİHM’da açtıkları davaları filân anlatmaya kalktıkları anda “ama süremiz doldu” deyip lâflarını ağzına tıkanıyor.

***

Devamını oku

Sosyalizmin Bir Üst Aşama Olduğunu Görünce, Feodalizme Sığınan Liberaller

Liberal demokratik kurumları yıpratıp, halkın tepkisine sebep olacak sansasyonel medyatik senaryolar ile halkoylaması sonucu alınan kararlar doğrultusunda, halkın elindeki haklar birer birer alınmaktadır. Halk, elinden alınan hakları zafer kazanmış nidasıyla alkışlamaktadır. Bilgi çağının cahil insanlarını izlerken bu komediye gülmek de zor, ağlamak da...

Türkiye’de liberal demokratik kurumlar karşısına, hasım olarak çıkan; işsizlik ve yoksulluğa çare bulacağını iddia ederek işsizliği ve yoksulluğu en üst seviye çıkaran, işsizlik ve yoksulluktan beslenen, halkın egemenliğini sadece oy kullanmak olarak açıklayan, sürekli çatışma ortamından beslenen, devletin yönetim şeklini monarşiye dönüştürmeye çalışan, 21 yy. demokrasi anlayışını sorgulamalıyız.

Halkın ekonomik beklentileri, sosyal ihtiyaçları cemaatçi sadaka kültürü ile sağlanmakta, halka özgürmüş gibi davranılmasını sağlayacak, “sıkmabaş” özgürlük simgesi olarak dolaştırılmaktadır. 21 yy.da sıkmabaş ile özgür olduğunu iddia etmek, “sıkmabaş”ın nasıl bir şeriat düzeni gerektirdiğini bilmeyen cehaletin, özgürlük kavramının içini boşalttığının en acı göstergesidir.

Devamını oku

Sıra Geldi Kırmızı Karta!..

Hükümetin açılım politikaları sonucunda Öcalan, İmralı’da önemli bir merkez haline getirilmiştir.

Milyon dolarlar harcanarak kendisine (demir parmaklı da olsa) bir villa yaptırılmış, “malikânesinin” badana ve boyaları yenilenmiş ve televizyonlu “kaptan köşkü”nden avukatları aracılığı ile terör örgütünü yönetmesine açıkça izin verilmiştir…

Aynı Öcalan, Hükümet’in “açılım politikası”nın yönlendirici mimarı durumuna gelerek nitelikli bir misyon üstlenmiş ve Türk hükümetinin yürüttüğü Güneydoğu politikasının muhatabı konumuna yükseltilmiş bulunmaktadır.

Öte yandan terörle dişe diş mücadele veren çok sayıda komutan, PKK itirafçıların verdiği “ısmarlama” ifadelerle suçlanmakta, soruşturulmakta ve hatta tutuklanmaktadır…

Devamını oku

Accık da Cacık...

Bir Meksika halk deyişi şöyle diyor:

“Felek sana hayat diye ekşi bir limon uzattıysa,

sen üstüne Tekila ve tuz iste...."

Ekşi limonlu kekremsi bir akşamüstü sıkıntısını, kadehinize doldurduğunuz Tekila’ya tuz ilave ederek, can sıkıntısına bezenmiş bir gününüzü, tadımlık bir yaşantı parçasına dönüştürme felsefesi...

Uzun mu oldu cümlemiz?..

Evet, biraz öyle… Ama sorun bu değil…

- Biz, bu felsefenin neresindeyiz?

Devamını oku

Kadının Özgürlük ve Yaşama Sorunu

Doğdum. Konuştum. Yürüdüm. Koştum. Büyüdüm. Küçük gözlerimin içine bakmaktansa bacaklarımın arasına tuhaf anlamlar yüklediler. Önce küçük bir kızdım. Pembe giymeye hükümlü, maviye karşı tutumlu, yeşille barışık, turuncuya ürkek, kırmızıya uzak, morsa bir tuzaktı. Etek giydim. Renkli tokalarımla kendime şölen gibiydim. Büyüdükçe çocuksu sevimlilik yok olarak sorumluluklarla tuhaf anlamlara salmıştı kendini. Kızlar çok konuşmazdı, kızlar sokakta çok durmaz, kızlar babalarından hep korkardı. Abileri bilir, babaları karar verir, anneleri susardı. Kadın sevmez, sadece sevilirdi. Kadın küfretmez, küfürlerin başrolünde simgeleşir, habire küfür yerdi. Kadın hanım olmak zorundaydı. Kadın içki içmez, kadın bağırmaz, kadın dövmez. Kadın içkileri sofraya taşıyan sevimli ev hizmetçisiydi, kadın bağırılan ve dayak yiyen bir insansı eşyaydı.

Devamını oku

O Özlemini Duyduğunuz, Kültürel Hak ve Özgürlüklerinizin Doya Doya Yaşandığı Ülkeler

Yaklaşık 20 yıldır TSK, gerek bilgilendirme toplantıları gerekse çeşitli platformlarda “Terör, askeri yöntemlerle çözülmez” diye tekliflerde bulundu.

Bu sorunların siyasi, uluslararası ve ekonomik boyutlarının çözülmesi istendi.

Hatta bazı sivil toplum kuruluşları “Kardelenler” projesi ile eğitime destek verirken, TSK de köy okullarının bakım onarımını üstlenerek o okulların askerlik hizmetindeki öğretmenler ile faaliyetini sürdürmesini sağladı.

Devamını oku

BM Kıbrıs Ofisi Kapanacak mı?

Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile yaptığı görüşme, Kıbrıs konusunda perde arkasındaki birtakım gelişmelerin de ortaya çıkmasına kapı açtı.

Genel Sekreter’in 14 Haziran tarihinde Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan raporunda, yıl sonuna kadar bir anlaşma beklentisi içinde olduğu açık ve net bir şekilde ortaya konmuş durumda.

Sürdürülebilir ve Kıbrıs konusuna adilane bir çözüm getirecek bir anlaşmaya sıcak bakmayan Rum tarafının ve Yunanistan’ın ısrarla takvim istememeleri, belli ki Ban Ki Moon’un da dikkatini çekmiş. Bu nedenle de Ban Ki Moon’un, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile yaptığı görüşmede, adada iki liderin gelecek aylarda müzakerelerde ciddi ilerlemeler sağlamalarını umduğunu ve ilerleme için de iki tarafın da taviz vermesi gerektiğini dile getirmesi, Kasım ayına bir gönderi yaptığının açık bir göstergesi.

Devamını oku

TÜSİAD Kendi Ayağına Kurşun mu Sıktı?

Son yıllarda terör ayyuka çıktı, tartışma konusu. Verilen her şehitten sonra TV programlarında aynı soru: “Terör neden bitirilemiyor?”

Ama ilginçtir ki, gene ortalık toz duman haldeyken, TÜSİAD’dan bir açıklama geldi “Doğuya hiç yatırım yapılmıyor. Gerekirse Apo’yla görüşülsün” minvalinde; Başbakan “Sen karışma anlamazsın bu işlerden” dedi, TÜSİAD “Verginin %90’ını ben veriyorum, söz söyleme hakkım var.” dedi.

Şunu belirtmeliyim ki, 2002’den beri belki de ilk defa Başbakan’la hemfikir haldeyim. Neden mi?

Yani bu nasıl bir mantıktır, anlayamadım. Vergi veriyorsun, ama kazanıyorsun da zaten. Onun için vergi veriyorsun. Kaldı ki, 29 Haziran’da bir TV programında Osman Altuğ Hocanın çok güzel ortaya koyduğu gibi, %2.25 gelir vergisi devlet bütçesinde ve bu %2.25’in %90’ını ödüyorlarmış.

Devamını oku