İçerik Başlığı Sorgulama

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girin. Tek kelime kullanmanız önerilir.

Türkiye’deki Demokrasinin Son Halleri

CHP; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın % 52 oy oranıyla cumhurbaşkanı seçilmesiyle kurultay kararı almak zorunda kaldı. Nedeni belli. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun partisine danışmadan tek başına risk alıp, cumhurbaşkanlığı seçiminde % 38,5 oyda kalan çatı adayı Prof. Ekmeleddin Beyi önermesiydi. Yani demokrasi arızası, CHP’de deprem yarattı.

Öte yandan cumhurbaşkanı seçilen, YSK’dan mazbatasını alan RT Erdoğan ise Anayasaya ve bu konuda Yargıtay içtihatlarına rağmen Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevlerinden istifa etmeyerek, neredeyse bir padişah gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün üst makamlarını işgal etmekte; anayasa ve hukuk suçu işlemeye devam etmektedir.

RT Erdoğan’ın Başbakanlık makamından ayrılmamasının nedeni açık. Çünkü o Cumhurbaşkanı yemin törenine kadar geçecek zamanda dokunulmazlığını kaybetmek istemiyor. Korkuyor! Korkuyor; çünkü 12 yıldır çok anayasal ve yasal suç işlemiş durumda olduğunun farkında.

Liselere Osmanlı Türkçesi İmamı

Yazar: 
Emine SONSUZ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
24 Ağustos 2014

Öğrencisini her yıl farklı bir imtihanla deneyerek strese sokan, dağıttığı bozuk tabletler ile “FATİH” olan, son 12 yılda 40 bin imam hatipliyi 721 bine çıkararak imanlı olan, Mili Eğitim Bakanlığımız –sadece adında “Milli” olan- yeni bir uygulama ile lahana-perhiz ilişkisini bizlere yeniden sorgulatmış oldu..

4+4+4’ün yürümeyen eğitim sitemine gelenekçi bir sıva geliyor…

Liselerde Osmanlı Türkçesi eğitimi verilecek!

Osmanlıca eğitiminin varlığını tartışmak bir yana bu uygulamanın vahim olan tarafı, eğitimi ilahiyat mezunu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri verecek olması.

Üstelik Osmanlı Türkçesi dersi verecek öğretmen açığı da var.

Daha bitmedi.

Bu eğitimi verebilecek öğretmen ihtiyacı için ilgili(!) bakanlığın sayın yetkilileri “Hayrat Vakfı”  ile sözleşme imzaladı.

Rumlara Güvenmek

İçinde bulunduğumuz Ortadoğu’nun yanma ve Kıbrıs adasının da birleşmesi/birleştirilmesi süreci içinde Rumlarla, Birleşmiş Milletler’e(BM) veya da Avrupa Birliği’ne (AB) ne kadar güvenebiliriz, ne kadar güvenilirdirler veya da güven duyabilir miyiz konusu bence çok önemli ve tartışılması gereken bir konu.

Bu hassas konuyu çok iyi anlamalı ve kendi aramızda çok iyi tartışmalıyız. Dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi, özellikle de adamızda "Barış içinde" yaşamanın olmazsa olmazı olan "Güven"in adanın yerlileri olan Kıbrıslı Türklerde ve Rumlarda hangi düzeyde olduğunu, nasıl bir düşünce tarzı olduğunu ve ne kadarının gerek Kıbrıslı Rumlarda, gerekse de Avrupa Birliği'nde ve de Birleşmiş Milletler'de bulunduğunu çok iyi bilmek ve idrak etmek gerekiyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı Üstüne

Yazar: 
Osman Ali KACAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14 Ağustoa 2014

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınmak istenmekte, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son verilmek isteniyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Bu gün baktığımızda Ergenekon ismi bir terör örgütü gibi gösterilmekte aslında Türklerin efsanevi anayurdunun adı olduğu unutturulmak istenmektedir. "Ergenekon (örgüt) - Vikipedi" Aynı senaryolar tekrar kurgulanmakta ve tekrar uygulamaya sokulmak istenmekte. Gördüğümüz üzere unutulanlar dışında bir şeyin olmadığı gibi unutturup tekrar güçlenip milletimizi haritadan silme kimliğimizi yok etme çabasına girmişlerdir. Adını bile duymadığımız terör örgütleri çıkarılmakta gizli destekler verilmekte Türk milletinin onurunu kıracak tehditler sergilenmektedir. Savaşarak bu milleti yok edemeyeceklerini anlayan bu güç, çeşitli planlar içerisine girişmiş din, mezhep, ırk kavgalarıyla ve bunu bahar adıyla bu insanları birbiriyle savaşarak elde edeceğini düşünmektedir. Geçmişten devam edersek ;

Önce Anastasiadis Bir Şeyler Vermeli

Tam bir beleşçi Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis.

2013 yılının Şubat ayında Kıbrıs Rum Kesimindeki, gerçekte de yasal olarak var olmayan, 1960 yılında bağımsızlığı ilan edilen "Kıbrıs Cumhuriyeti" ile uzaktan yakından bağı olmayan ama Hıristiyan dünyasının desteği ile adanın tanınmış devleti olarak kabul edilen sözde Rum devletinin lideri seçildi.

Seçildiği günden itibaren 1968 yılından beri süregelmekte olan müzakereleri devam ettirmemek ve masaya oturmamak için elden gelen her tür engeli çıkarttı, akıl almaz bahaneler üretti ve bu yöntemle de müzakereleri neredeyse bir yıla yakın bir zaman geciktirmeyi başardı.

ABD'nin sabrının taşması üzerine, imzalamamak ve müzakereleri başlatmamak için yapay sorunlar ürettiği "Ortak Metni" imzalamak zorunda kalarak masaya oturdu.

Emperyalizmin Yeni Stratejisi ve BOP ’un Son Durumu

1990’lı yılların başından itibaren SSCB ve Doğu Avrupa’da sosyalist sistem çökünce, emperyalizm, bunu “Tarihin sonu” olarak ilan etti. 1980’li yılların başından itibaren devreye soktuğu Neo liberal ekonomi politikalar temelinde “Yeni muhafazakâr” bir siyasi ve ideolojik konseptle emperyalist/kapitalist sistemi bütün dünyaya egemen olması stratejisini uygulamaya koyuldu.

Emperyalizmin dünya egemenliği stratejisinin birinci hedefi, dünya fosil ve nükleer enerji kaynak ve güzergâhını kendi kontrolü altına almaktı. Dünya fosil ve uranyum enerji kaynak ve güzergâhı daha çok İslam ülkeleridir ve merkezi ise Ortadoğu’dur. Bu amaçla emperyalizm, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve benzeri bir dizi plan geliştirmiştir.

Taliban'dan IŞID'e Roller ve Oyuncular

Taliban’ın nasıl doğduğu ile ilgili bir araştırma yaparken markisit.net sitesinde 2001 yılında kaleme alınan“Afganistan, Bin Ladin ve Amerikan Emperyalizminin İkiyüzlülüğü” başlıklı bir makaleye rastladım. Buradan bazı alıntılar yaparak IŞID’ın aslında nasıl göz göre göre palazlandığını anlayabiliriz;

CIA ve müttefikleri, Afganistan karşı-devrimine arka çıkmak için çok miktarda para ve silah seferber ettiler. Ortadoğu’da, Müslüman Kardeşler, Suudi destekli Dünya Müslüman Birliği ve Suudi İstihbarat Şefi Prens Turki el Faysal, cihat için büyük miktarlarda fon toplamak üzere birleştiler. Bunlar, Müslüman dünyanın dört bir yanından asker toplanmasında ve eğitilmesinde merkezi unsur haline geldiler. ISI ve Pakistan’daki Cemaat-ı İslami, cihat için gönüllü olan umutsuz orta sınıf gençlik katmanlarını karşılamak için kabul komiteleri oluşturdular. ISI, yüzlerce askeri kamp ve eğitim merkezi kurdu. General Hamid Gül (eski ISI şefi) bir gazeteciye şöyle diyordu: “Bir Cihat veriyoruz ve bu modern çağdaki ilk Uluslararası İslami Tugaydır. Komünistlerin Enternasyonali (!) var, Batı’nın NATO’su var, neden Müslümanlar birleşmesinler ve ortak bir cephe oluşturmasınlar?”

Rum Ekonomisi Batma Yolunda

Avrupa Birliği’nin, adaya ekonomiyi düzeltmek için gönderdiği Troyka'ya kahramanlar gibi karşı koyan ve yapılan tekliflerin birçoğunu da reddetmeyi marifet sayan Rum milletvekilleri, yaptıkları tribünlere yönelik gösterinin bedelini Rum halkına ödetmeye başladılar.

II. Dünya Savaşı’nın başında da İtalya'nın teslim olun çağrısına Mecliste kahramanca "OXI" deyip karşı koyunca, İtalya Yunanistan'ın bir ucundan girmiş, diğerinden de çıkmıştı. Kahramanlıkları sadece tribünleredir Yunanlıların ve Rumların.

Bugüne değin kazandıkları hiç bir savaş yoktur. 1821'de Mora'da isyan başlatıp, 1829'da Avrupa Devletlerinin ve Rusya'nın Osmanlı Devletine yaptığı baskılar sonucu bağımsızlığını ilan etmesi, sonradan da hiç bir mermi atmadan ve savaşmadan topraklarını Meriç nehrine kadar büyütebilmesi hep Avrupalı devletler sayesinde olmuştur.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Analizi

Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunda Başbakan RT Erdoğan, henüz resmi olmayan son duruma göre % 51,7 oranla kazandı. Muhalefetin çatı adayı ve beş küçük muhalefet partisinin de desteklediği Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oy oranı % 38,5’ta kaldı. HDP/BDP’ nin adayı Selahattin Demirtaş ise oldukça başarılı ve % 9, 7 oranında seçmenin desteğini aldı.

Uzun boylu seçim analizi yapmaya hiç gerek yoktur.

Seçmenin oylarını orantısal değil de mutlak rakamlarla incelersek bu seçim sonucunda en önemli rolü “kendiliğinden boykotçuların” oynadığını derhal görebiliriz.

30 Mart 2014 tarihindeki yerel seçimlerde AKP’nin aldığı aşağı yukarı 19,5 milyondur. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminin 1. Turunda Başbakan Erdoğan’ın aldığı mutlak oy sayısı ise sadece 1 milyon oy artışıyla 20,5 milyon oydur.

Cumhurbaşkanlığı Seçimin Ardından

Yazar: 
Gökhan Cebeci

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını 2015 Haziran’ında yapılacak olan genel seçimler açısından değerlendirmekte yarar var. Çünkü Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın 12. Cumhurbaşkanı seçilmesinin doğurduğu göz ardı edilmemesi gereken sonuçlar var:

1) Erdoğan %50’nin biraz üzerine çıkarak ilk turda kazandı. Ancak psikolojik üstünlüğü tam anlamıyla elde edebileceği %55 hatta %60’ı bulan oy oranını yakalayamadı. Yani son genel seçimde oyların yarısını aldığı gerçeğinin bir tık dahi olsa ötesine geçemedi. Üstelik İhsanoğlu’na oy vermesi beklenen milyonlarca seçmen boykot kararı almışken… Yani boykotçular sandığa gitselerdi seçim kuşku yok ki ikinci tura taşınacaktı.

2) Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi ile birlikte, HDP/PKK’nın ikinci tur öncesi masaya oturup pazarlık yapma fırsatı kalmadı. Daha doğrusu şu an için mevcut olan ‘çözüm süreci’nde fazladan taviz koparma şansı ortadan kalktı.

İçeriği paylaş