1 Mayıs 2012 Ülkemizde Hangi Koşullar Altında Kutlandı?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet ÇAĞIRICI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.05.2012

1 Mayıs Emekçiler mücadele ve dayanışma günü ülkemizde de büyük bir coşkuyla kutlandı. Yurdumuzun dört bir köşesinde yüzbinlerce emekçi, yurtsever, demokrat, sosyalist insanlar gösterilere katıldı. Barış, kardeşlik ve ümit dolu bir atmosferde gösterilere "Birlik ve Dayanışma" duygusu damgasını vurdu. Yüzbinlerce emekçi ve yurtseverin katıldığı İstanbul Taksim alanındaki 1 Mayıs gösterilerinde "Faşizme karşı omuz omuza"" sloganı birliğin ve dayanışmanın ana hedefini ve görevini dile getirdi.

Son yıllarda haksız ve fütursuz olarak büyük bir baskı altına alınan sanatçılar, özellikle tiyatrocular ile İstanbul futbol dünyasının üç büyük kulüp taraftarlarının da aktif katıldığı gösterilerde AKP yönetimine gerekli uyarılar yapıldı. Futbol severler pankartlarla, son bir yılda şike bahanesiyle AKP ve siyasi müttefiklerinin futbola müdahalesini eleştirdiler. Gösterilere katılan bir başka ilginç grup ise “Anti Kapitalist Müslüman Gençler” oldu.

Ülkemiz Türkiye; emperyalizme bağımlı, yer yer ve bölgesel olarak halen feodal üretim tarzının da varlığını sürdürdüğü, fakat büyük bir yoğunlukla kapitalist üretim tarzının egemen olduğu bir çevre ülkesidir. Resmi rakamlara göre toplumun % 20'sinin serveti, toplumun % 80'nin den fazladır. Ülkemizde 700 milyar dolara yaklaşan GSMH içindeki 200 dolar milyarderi ailenin payı 170 milyar dolardır.

Ülkemizde 18 yaşını bitirmiş 50 milyonluk aktif nüfusun 25 milyonu ücretli işçidir. 12 milyon insanın halen her türlü sosyal güvenceden yoksun, kayıt dışı ve kaçak çalıştırıldığı modern Türkiye'de işçi sınıfının sendikalaşma oranı sadece % 0,3 (toplam 700 bin sendikalı işçi üzerinden binde üç)tür.

Taşeron işçi çalıştırma sisteminin süratle yayıldığı ülkemizde, yasalarda 45 saat gösterilen haftalık çalışma süresi pratikte 70 saati dahi bulmaktadır. 2012 yılı itibariyle brüt 886,50 olan asgari ücret net olarak 634,64 TL'dir. Türk-iş'in hazırladığı Nisan 2012 açlık sınırı göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 940 TL'dir. Türkiye'de çalışanların % 41 i asgari ücretle çalışmaktadırlar. Yani bugün ülkemizde 10 milyondan fazla emekçi asgari ücretle çalışmaktadır. Bu demektir ki 75 milyon nüfusa sahip ülkemizde 10 x 4 = 40 milyondan fazla emekçi insan ve ailesi 634,64 TL açlık sınırının altında çalışmakta ve bununla geçimini sağlamaktadır.

Türkiye'nin toplam dış borcu bu sene 310 milyar dolara ulaşmıştır. 2011 yılı dış ticaret açığı 107 milyar dolar, cari açık 77 milyar dolardır. Türkiye cari açığını kapatmak için her sene 25-30 milyar dolar dışardan gelen dövize muhtaç durumdadır. AKP lideri ve Başbakan Erdoğan bu paraları Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan gibi ABD emperyalizminin körfezdeki bir numaralı işbirlikçileri olan petrol ihraç eden Sünni İslam ülkelerinden temin etmektedir. ABD emperyalizmin kuklası, çağ dışı feodal düzenin temsilcilerinin bu petro dolarları Erdoğan'a hangi siyasi ödünler karşılığı verildiği de kamuoyunun gözünden kaçmamaktadır. Bu dolarların karşılığı; Erdoğan ve Davutoğlu’nun Suriye'ye karşı ordumuzu kullanma ihtimalinin olabileceği hiç de tahmini zor olmayan bir durumdur.

Özetle Türkiye artık yabancı dış finans sermayeye, özellikle emperyalist işbirlikçisi, kötü niyetli, ortaçağ zihniyetli vahabi-islamcı siyasetin emrindeki sermayeye ve sıcak paraya muhtaçtır. Ve bu nedenledir ki ülkemizin yönetimi ve siyaseti emperyalizmin ve onun emrindeki ilkel ortaçağ körfez devletlerinin baskı ve şantajı altındadır. Öte yandan ülkede işçi  sınıfının büyük bir bölümü artık tamamen köleleşmiş; emekçiler sadece fiziksel varlığının mücadelesini vermekte; artık bu kitlelerin sosyal varlığı da sadece sermaye sınıfının zenginliğini artırmaya adanmış durumdadır.

9,5 yıllık AKP iktidarı bu kölelik sistemin mimarı ve siyasal bekçiliğinden başka bir şey değildir. Çünkü bütün bu ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçlar 9,5 yıllık AKP iktidarının sürdürdüğü neoliberal ekonomi politikaların ve anti demokratik yönetimin bir ürünüdür. AKP iktidarının hukuk ve yasa tanımaz, antidemokratik, laik, sosyal devleti tasfiye eden karşı devriminin nihai faturası sadece ülkemizin emekçilerine kesilmiyor; aynı zamanda antiemperyalist ulusal kurtuluş mücadeleleriyle kurulmuş olan bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyetinin varlığı, ulusal birliği ve toprak bütünlüğü de tehlike altına girmiştir.

İşte bütün bu siyasi, ekonomik ve sosyal koşullarda işçi sınıfımız 1 Mayıs 2012 Mücadele ve Dayanışma gününü büyük bir coşku içinde kutlamış; dosta ve düşmana artık kendisinin sınıf olarak toplumsal kurtuluşunun, vatanın emperyalizme bağımlılığından kurtuluşundan ayrı olmadığını haykırmıştır. AKP iktidarının faşist uygulamalarına ve cumhuriyet düşmanı niyetlerine karşı "Faşizme karşı omuz omuza" diye direnirken, hukuki adaletin ve sosyal adaletin en yakın takipçisi olduğunu da göstermiştir. Her türlü siyasi ve ideolojik görüşten emekçiler, gençler, aydınlar, sanatçılar, sporseverler vs. 1 Mayıs 2012 Emekçiler Mücadele ve Dayanışma gününde bir araya gelerek AKP’ye; barışçı ve uygar bir ortamda, demokratik ve yasal sınırlar içinde haddini bildirmişlerdir.

 

Mehmet ÇAĞIRICI

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.