Atatürklü Mü, Atatürksüz Mü?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer YAZAR

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, kendi ülkenizin bayrağı bile tartışma konusu olabiliyor!

Hatta tartışırken şunu da anlıyorsunuz ki, bayrağı kullanım şekliniz, tarafınızı da belirliyor!

İslamcı mı Laik mi?

Sağcı mı Solcu mu?

Hükümet yanlısı mı Hükümet karşıtı mı?

Hatta, çapulcu mu yoksa değil mi?

 

Sahi siz hangisindesiniz?

Niye mi bugün bunu konuşuyoruz?

Neden, Başbakanın sözleri…

Erzurum’daydı sanırım, yanlış olmasın… !!!

Hani o kadar dolaştı ki miting alanlarını ve Taksim Gezi’ye mesaj olsun diye öylesine bir çaba içerisine girdi ki, şaşırıyor insan…


Ama sözleri şöyleydi…

 

“Bizim bayrağımızın üzerinde herhangi bir işaret olmayacak, bizim bayrağımız şehidimizin kanının rengi, hilal ve yıldız, bunun dışında bayrağımızın üzerinde herhangi bir logo, işaret olmayacak, Bayrak Yasasının amir hükmü de budur…”

 

Başbakan bu konuda çok net değil ama, ifade etmek istediğinin Atatürklü ulusal bayraklar olduğunu anlamamak için “saf” olmak gerek… !!!

 

Peki, Atatürklü bir bayrağın yarattığı sakınca nedir?

Kamusal düzene karşı bir şeyler mi?

Yoksa siyasal iktidara karşı mı?

Belki Ankara’ya…

Tamam da, kimsenin Bayrak Yasası’na bir itirazı olmadı ki… !!!

Oldu mu?

Değişsin diye teklif eden olmadı ki… !!!

Oldu mu?

Rengine ya da şekline şerh koyan olmadı ki… !!!

Oldu mu?

 

Olmadı!

 

O halde konu neden miting meydanlarından “uyarıya” dönüştü birden bire… ???

Hele ki ulusal bayrağın “Atatürklü” kısmı için açık açık konuşmasak da, durum neden siyaset malzemesi oldu… ???

Mesaj kaygısı neydi?

Sahi, Erdoğan, “bayrağımızın üzerinde herhangi bir logo, işaret olmayacak” derken, Taksim Gezi ile başlayan sürecin ve öncesinden gelen tavrın adeta simgesi olmaya başlamış Atatürklü bayrakların önünü kesmek mi istemişti?

 

Aslında soru çok, ama her zaman ki gibi cevaplarımız o kadar yok… !

 

Gelelim diğer konuya…!

Hani şu ünlü İstanbul’daki Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’ne…

Taksim eylemleri sırasında yaralanan sivillerin sığındığı ibadethaneye…

Ama Erdoğan’ın da ısrarla “içeride içki içtiler” dedikleri yere…

Gariptir, miting meydanlarında topladığı binlerce kişiye hitap ederken bu konu başlığında hayli ısrar eden Erdoğan’ın aksine, Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Cami Müezzini Fuat Yıldırım, tam tersi yönde ilerledi ve dedi ki… !

 

“Ben cami içerisinde içki içen ya da elinde içki şişesi olan birini görmedim. Görmediğim şeyi söylemem. Belki de içen olmuştur. Onu da bilemem. Ben sadece cami dışında camın önünde bira şişesine benzer bir şişe gördüm. Ama içeride görmedim…”

 

Hala görevinde midir bilinmez ama, siyaset meydanlarına çıkan bir Başbakan tarafından iddia edilenleri “yalanlamak” emin olun cesaret işi, hele ki “yetmeyen” bir demokrasi içinde nefes alan biriyseniz…

Ama Allah korkusu ile kul korkusu arasında kalanların, doğru yönde tercih yaptıklarını görmek de umut veriyor.

 

Bu arada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Twitter denilen bir bela var" sözlerine cevap, Twitter'ın Üst Yöneticisi (CEO) Dick Costolo’dan gelmiş…

Onla bitirelim mi?

 

"Bu bir kamusal şehir meydanıdır. Biz, olaylara yorum eklemiyoruz, 'şuna inanıyorsanız bizim platformumuzu kullanamazsınız' demiyoruz. Siz bu platformu neye inandığınızı söylemek için kullanabilirsiniz. Türkiye'deki halkın yaptığı ve Türkiye'deki olaylar konusunda diğer yerlerdeki insanların yaptığı da bu.”

 

Türkiye’ye iyi bakın, özgürlüğünüze de…

Tamer Yazar

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

yalana son

Akp iktidarı artık ulu önderimiz Atatürklü bayrağa bile tahammül edemez duruma düşmüştür,bunların öfkesi kini aslında önderimiz Mustafa Kemaledir,onun kurduğu laik,demokratik cumhuriyetedir.İktidara geldikleri günden beri cumhuriyeti yıkmak,ulus devlet ve üniter yapıyı tasfiye etmek için çabalamaktalar,ancak taksim direnişiyle arabayı duvara tosladılar,halk muhalefetini hesaba katamadılar,şimdi de akp yalan ve demogojilerle iktidarını sürdürmenin hesaplarını yapmaktadır,camide içki olayı da bunun kanıtıdır, başbakan ve akp halk direnişini kamuoyunda itibarsızlaştırmak istiyorlar,ama halkın artık bu palavralara karnı tok,din istismarıyla 11 yıllık icraatın sonu artık yakındır,akpden ve bu başbakandan kurtulmak,halkımız için artık hayat memat meselesi olmak zorundadır,kamunun tüm kaynaklarını yok pahasına satan,cumhuriyeti yıkmak Atatürk devrimlerini giderek geçersiz kılmak gayretlerine halkımız artık dur demektedir.

Atatürksüz Türkiyeye Hayır

Öncelikle edöre teşekkürler, geçen yılki gezi isyanı konusunda yazdığım yazıyı tekrar yayınlamanız iyi oldu ben de zaten bir yazı gönderecektim. Evet gezi direnişi aslında halkımızın otoriter totaliter yönetim tarzına karşı çıkışıydı aslında.Gezi isyanı demokrasi talep eden kesimleri harekete geçirmiştir.Gezinin 1ci yılında ülkedeki yönetim tarzında bir değişiklik olmamıştır,taksimde polisin taksim dayanışması katılımcılarına uyguladığı orantısız güç ve şiddetin geçen yılkinden ne farkı vardı?Şiddetin dozu hep aynıydı.Geçen yılki yazımda da belirttiğim üzere halkımız için akp iktidarından kurtulmak için 30 mart yerel seçimleri bir fırsattı ancak beklenen olmadı ve akp oy kaybetsede pirus zaferiyle çıksa da yine belediyelerin çoğunu kazandı.Chpnin hiç olmazsa ankara istanbul da seçimi kazanmasını istiyorduk olmadı.Chp bu yerel seçimlerde başarısız oldu. Bu duruma ,chpnin örgütsel ve ideolojik nedenlerden kaynaklanan hatalar olduğu gibi ülkedeki muhalefet partileri chp ve mhpnin bir seçim ittifakına gidememeleri yol açtı.Şimdi mhp cumhurbaşkanlığında çatı aday önerisiyle ortaya çıkıyor.Neden acaba bahçeli yerel seçimlerde chp ile bir olup akpyi yıkalım diye ortaya çıkmadı da şimdi meydan meydan gezip aklınca bir aday öneriyor?Bu konuyu açalım,mhp kurulduğu günden beri hep emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmiştir.Şöyleki,Anti komünizm adı altında komanda kamplarında eline silah verdiği gençlere solcu devrimcileri katledin talimatları veren bu örgüt ve başındaki başbuğ figuranlar 12 eylül faşist darbesine zemin hazırlayıp, ülkeyi karanlık bir döneme götürmüştür.Şimdi kalkmışlar demogoji yapıyorlar.Bu gülü seçtiren mhp değilmi? Gülü çankaya çıkaran mhpden ne hayır gelecek,kelin merhemi olsa başına sürer. Chpye gelince kimi aday gösterirse göstersin ülkenin gidişatına bir çare olacağini sanmıyorum.Türkiye akp eliyle artık bölünme noktasına gelmiştir. Açılım süreci adı altında akp-pkk işbirliğiyle doğu ve güneydoğuda pkk yol kesip kimlik kontrolü yapmakta,bayrak indirmekte olan bitene hükümet seyirci kalmaktadır. Başbakanın planı malumdur, amacı bir federasyon kurup başkanlık rejimi ile kendini devlet başkanı ilan etmektir. Zaten hayali başkanlık rejimidir.Sözde barış sürecinde bir arpa boyu yol alınamamış, pkk doğu ve güneydoğuda eylemlerine yeniden başlamıştır. Barış süreci ispanya ingiltere ve irlanda da terör örgütlerinin koşulsuz silah bırakmasıyla gerçekleşirken bizdeki barış süreci emperyalizm destekli terör örgütüne taviz üstüne taviz vermeye dönmüştür. Bu süreçten karlı çıkan pkk olmuştur. Bu noktada bir parantez açalım bazı sahte sevrci solcular ödp emep sdp gibi sahte sosyalistlerin iddiasının aksine pkk hiç bir zaman devrimci solcu ve marksist olamıştır.Daha 1984den itibaren abd emperyalizminin kontrol ve denetimine girmiştir.Hep kürt faşisti olmuştur.Ayrıca mhpyi de Türk faşisti olduklari için eleştirebiliriz.Çünkü büyük devrimci Atatürk Türk ocakalrını kapatıp halk evleri kurarak pan türkizme ve turancılığa izin vermemiştir.Türkiyede bu sorunun çözümü doğudaki feodal yapının tasfiyesinden geçmektedir.Amaç,Türkün de kürdün de yasalar karşısında eşit vatandaş olduğu bir Türkiye inşa etmek olmalıdır.Pkk dağdan indirilmeli silahlarını teslim etmelidir.Aksi takdirde pkk dört parçalı kürdistan hedefine ulaşmak üzeredir,ırakta kuruldu,suriyede rojava,şimdi Türkiyede kurmaya başladı.O halde 30 bin insanımız ve o kadar ekonomik kaynak boşa mı gitti?Akpnin  ve başbakanın hedefi açık ve net onlar Atatürksüz bir Türkiye kurmak yolundalar,yani önce laikliği bitirmek ardından ulus devleti parçalamak ardından ülkeyi sıradan bir ortadoğu ülkesi yapmak.Kemalist devrimi savunmadan sosyalist olunmaz,hangi milliyetten gelirse gelsin Türk yada kürt olsun tüm  proleterlerin ortak sınıfsal devrimci mücadelesini savunmak zorundayız.Olaya sınıfsal açıdan bakmalıyız.Üstelik başbakan bir de alevi sunni gerilimi gibi bir konuyu gündeme getirirken,bu anadolu coğrafyasının bir etnik ve mezhepsel kanlı boğazlaşması kimseye bir yarar sağlamaz.Biz bu filmi 80 öncesine çorum k.maraş ve sivasta gördük.Öte yandan bu barış sürecinin tek amacı var o da apoyu salıvermek artık herkesin bunu görmesi gerekir.Pkk hala dağda üstelik çocukları bile örgüte katarak eleman devşiriyor,barış hayalleri gören kimi enteller ancak sahibinin sesi olmaktan öteye gidemiyor.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.