Atatürk'ü Anlamak

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Vural Gündüz

Atatürk, her konuda olduğu gibi, sorumluluk konusunda da en yakın arkadaşlarından en sade vatandaşa kadar daima örnek olmuştur. Atatürk'ün hayatının hiçbir dönemi yoktur ki, sorumluluk bilincinden uzak kalsın.

Tarih yazdığının bilincinde olan Atatürk, tarihe karşı sorumluluğunu daima yerine getirmiştir. O; "Her an tarihe karşı, cihana karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir vaziyette bulunmak lazımdır. (1930)" derken, sadece Türk milletine değil tüm insanlığa karşı taşıdığı sorumluluk bilincini açıkça ortaya koymaktadır.
 
Bizim, Atatürk'ü her yönüyle iyi anlamaya ve gerçek fikirleriyle anlatmaya ihtiyacımız vardır. Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken dayandıkları temel ilkeler ve esaslar bugün de önemini korumaktadır. Bu temel esaslara sahip çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşatılması ve yükseltilmesi ile eş anlamlıdır.
 
Devletimizin kuruluş felsefesini anlamak ve bu felsefeyi yaşatmak için, milletimizin üç bin yıllık bilinen tarihi içinden süzülüp gelen millî değerlerini, iç dinamiklerini ve Atatürk'ün bunları yorumlayış tarzını ortaya koymak gerekir. Bu nedenle onu alışılmış lider tipinden ayıran şu sözleri dikkat çekicidir; "Şu veya bu yoldan bir takım kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz, bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur. Şunun veya bunun sizi yüzünüze karşı gereğinden fazla çok övmesinden kuvvet almaya tenezzül etmeyiniz. Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin." demektedir.
 
Sağlığında, iltifatların zafiyetleri beraberinde getirme tehlikesine karşı sorumlu bir tavır sergilemiştir. Atatürk'ün bütün sorumluluk bilincine rağmen sözlerinden, düşüncelerinden alıntılar yaparak, fikirlerinden işinize geleni ele alarak, belli bir zamanda belli bir nedenle söylediği bir sözünü, belli bir zamanda belli bir nedenle takındığı bir tutumunu, davranışını esas tutarak, O'nu istediğiniz gibi gösterebilirsiniz, kılıktan kılığa sokabilirsiniz. Ancak, bu durum gerçeği yansıtmaz.
 
Atatürk'ün sözlerini, düşüncelerini, tutum ve davranışlarını değerlendirirken O'nun içinde bulunduğu ortamı, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın koşullarını, iç ve dış dengeleri, Türkiye'nin ve dünyanın durumunu göz önün de tutmak zorundayız. O zaman Atatürk'ün o sözleri hangi koşullarda, hangi nedenlerle o tür bir davranışta bulunduğu ortaya çıkacaktır.  
 
Önemli olan "sonuç"tur. Atatürk'ü doğru değerlendirmek ve yorumlamak için gerçekçi olmak, tarihsel gerçeklere bağlı kalmak, objektif (nesnel) ve bilimsel olmak zorundayız. Atatürk'ü değerlendirirken, yorumlarken, O'nun yalnızca belli bir sözünü, düşüncesini, demecini, belli bir tutumunu, davranışını, eylemini değil; söz, düşünce, tutum, davranış ve eylemlerinin tümünü birden göz önünde tutmamız ve O'nun içinde bulunduğu, yaşadığı koşulları çok iyi bilmemiz gerekmektedir.
 
Ancak, o zaman Atatürk'ü doğru, sağlıklı değerlendirebilir, gerçeği bulabiliriz. Şunu unutmamak gerekir: Tarihsel olgular, ancak dönemlerinin koşulları içinde değerlendirildiğinde bir anlam taşırlar. Bugünün koşullarıyla geçmişi yargılamak nafile çabadır. 
 
 
Kaynak: Şereflikoçhisar Çengel Gazetesi
 
   

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.