Bari Bu Projenin Eş Başkanlığını Üslenmeyiniz!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Serhat KUŞDOĞAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
03.06.2010

 

Medeniyetler ittifakı, Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı, ılımlı islam lideri vs. vs.
Artık herkesin bildiği gibi AKP radikal dinci örgütleri susturma ve sosyal desteğini yok etme, mali kaynaklarını kurutma görevini başarı ile sürdürmüştür.
Küresel Finansal Gücün kontrolü dışında hareket eden yapılanmaları ERGENEKON adı altında pasifize etmeyi de başarmıştır. Uluslararası tekelci sermayenin ülkem kaynaklarını ve artı değerlerini AKP sayesinde ele geçirdiği haksızlık olur. Uluslararası tekelci sermayeye 12 Eylül 1980 den beri İktidarda bulunan tüm partiler tarafından desteklenmiştir.

 

AKP; başörtüsü vs. gibi konularda müdahale etmeme ideolojisi bahanesiyle toplumsal yaşamın tüm alanlarında hegemonyacı bir projeyi zorla dayatmak için devlet gücünü sistemli biçimde kullanmıştır. AKP sayesinde egemenlik, kayıtsız şartsız uluslararası tekelci sermayenin eline geçmiştir.
AKP desteğini aldığı radikal islamcı oluşumların beklentilerine cevap vermemekte, bu oluşumları emperyalizm gölgesinde pasifize ederken, yeni bir din anlayışını ABD ile birlikte bölgeye enjekte etmektedir.
Bu durumdan kurtulmaya çalışan radikal islamcılar İnsani yardım konvoyu ve aktivistler sayesinde AKP ye tarafını belirle baskısını son noktaya çıkaran hamlelerini yapmışlardır.
Türkiye – İsrail gerginliği; Ortadoğu’da küresel aktörlüğünü devam ettirmek isteyen güçlerin, AKP/ABD ortaklığına vurduğu büyük bir darbedir.
Mavi Marmara gemisinin hareketi ve gemi de yaşanan olaylar esnasında Türk Hükümetinin sessiz kalmasını ve bu olayları sahiplenmemek adına verilen mücadeleyi göz ardı etmemek gerekiyor. TBMM tarafından yayınlanması gereken ortak deklarasyonun, nasıl oylandığı unutulmamalıdır. Gerginlik sonrası yaşanan toplu eylem ve gösteriler Hükümeti bir şeyler yapıyormuş gibi davranmaya sevk etse de hiçbir şey yapılmadığı aşikârdır.
AKP kendi tabanını oluşturduğunu iddia ettiği dinci kesim tarafından, bir küresel oyuncunun desteği ile bir komplonun içine düşmüştür.
Sosyalistlerin bu oyuna piyon olarak katılmalarını üzüntü ile karşılıyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin yeri ARAP-İSLAM ekseni değildir.
Papa’nın açıklamaları, Türkiye’nin bu açıklamalara karşı eleştirisi, Almanya’nın Papayı savunan tutumu, İslam Cumhuriyetine doğru sürüklenen ülkemin; sosyalistler tarafından “hangi islam” sorusuyla aydınlatılmasını zorunlu kılmaktadır.
İsrail gerginliği ile yaratılmak istenen RADİKAL İSLAM dır.
Sosyalist yaklaşımların burada savunması gereken;
Her zaman dünyevi adaletsizliklerin karşısında olmak,
Tüm İslamcıları aynı kavramsal ve ideolojik everene aitmiş gibi görmemek,
Terörün her zaman karşısında kalarak, Hamas’a karşı kayırmacı davranmamak,
DİN’in, şiddet yanlısı hareketler ile totaliter bir ideoloji haline gelmesine mani olmak,
İslam’ın emperyalizm karşıtlığının, modernleşme ve aydınlanma olgusu içinde kalmasını, etnik-milliyetçilikten arındırılmasını, kapitalist dayatmalara boyun eğmemesini, Uluslararası tekelci sermayenin sömürüsü olmaktan kurtulmasını sağlamak,
Laikliği, inancı adına mezhep çatışmasına son veren ortak payda olarak algılamak,
Sosyalist kuramcılıkların kapitalist oyunlar olduğunu görüp, “yardımlaşma ve dayanışma” kavramını hayata geçirebilmek,
İnançla savaşmak emperyalizme hizmet etmektedir unutmamalıyız.
%90’ı Müslüman olan ülkem yurttaşları olarak; İslam karşıtlığını güçlendiren batının kutupsuz dünyaya yeni öcüyü sunduğu bu vahşi kapitalizmin en acımasız döneminde, ÖCÜ olmadığımızı göstermeliyiz.
Türkiye Cumhuriyetinde ruhani uyanışa sebep olan örgütlü ve güçlü islami hareketin son 30 yılda nasıl canlandığını, aktif dindarlık anlayışının nasıl geliştiğini biliyoruz.
Eğitimli orta sınıfın kendini ıslah edip değiştirdiği, yeni bir siyasi dil geliştirdiği görülmelidir. Aynı ülküyü başkalarına aşılamak için misyonerlik yapmaya başlayan eğitimli orta sınıf; bilinçli, erdemli ve tevazu sahibi kültür ile İslam’ın şiddet yanlısı olmadığını ortaya koyabilmelidir. Bu da yardımlaşma ve dayanışma adına Sosyalist bir bakış açısıyla mümkündür.
Eğitimli orta sınıf, islamı bir yaşam felsefesi olarak siyasete ve uluslararası ilişkilere bulaştırmayacaktır.
Enerji savaşı, enerji hatlarının kontrolü savaşı, ucuz hammadde savaşı, gıda savaşı, borç savaşı içinde uluslararası tekelci sermayenin piyonu olunmamalıdır.
Ekonomik kriz, yoksulluk, zenginlerin aç gözlülüğü dünyamızı toplumsal sınıf savaşlarına sürüklemektedir. İç savaşlar ülkeler arası sınıfsal birleşmeler ile kitlesel mazlum kesimlerin hak ve eşitlik savaşına dönüşebilir. Emperyalizm ve neoliberalizm kolkola girmiş bu haklı mücadeleyi ruhani bir kışkırtma ile din savaşlarına dönüştürme projesini hayata geçirmiştir.
Bari bu projenin eş başkanlığını üslenmeyiniz.
 
iletisim@PolitikaDergisi.com
 
 
 
 
 

       

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.