Barnabas İncili Ve Şüpheli Ölümler

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
09.11.2013

Barnabas İncili, Roma Katolik Kilisesi tarafından yasaklanan İncillerden birisidir. Asıl adı Yusuf olan, İsa'nın öğrencilerinden Barnabas tarafından yazıldığı iddia edilmektedir.

Barnabas İncil’inde teslis inancı reddedilmiş ve İsa'nın ilahlığı kabul edilmemiştir. İkinci olarak, Barnabas İncil’inde İbrahim tarafından kurban edilmek istenen kişi İsmail olarak gösterilmiştir. Oysaki Hıristiyanlık inancında İbrahim'in İshak'ı kurban etmek istediği benimsenmiştir. Barnabas İncil’inin yasaklanması 325 yılında gerçekleşmiştir. Bazı kişilerin iddialarına göre İznik Konsili'nin toplanmasından çıkan karar doğrultusunda teslis inancı resmiyetleştirilip Katolik Kilisesi için o ana kadar yazılan üçyüz farklı İncil'den sadece teslis inancını benimseyen dört tanesi kullanılmak üzere seçilerek diğer bütün İncillerin yok edilmesi kararı verilmiştir. Barnabas İncili de bu yasaklanıp yok edilen İncillerin içerisinde bulunmaktadır fakat bu iddia herhangi bir şekilde kanıtlanamamıştır. Bugün elde mevcut olan en eski Barnabas İncili nüshası, 1709 yılında Prusya Kralı'nın sarayında danışman olarak çalışan Krimer'in elinde bulunmuş olup İtalyanca olarak yazılmıştır.

İsa'nın anadili olduğuna inanılan Aramice kullanılmış olması Barnabas İncil’inin en önemli özelliğidir. Vatikan tarafından "apokrif" İncil olarak tanımlanmaktadır; yani varlığı kabul edilen ancak içeriği Vatikan tarafından kabul edilmeyen İnciller sınıfındadır. Ayrıca Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda orijinal bir nüshasının bulunduğu ve özel olarak korunduğu da bilinmektedir.

Barnabas İncil’inin peşine bugüne kadar kim düştüyse maalesef sonu şüpheli ölümle bitmiştir. Bu İncil’i okuyan ama kimsenin bilmediği bazı kişiler de vardır. Çoğunlukla bu kişiler kayıptır. Çok sevdiğim emekli bir astsubay ağabeyim bana okuyanlar hakkında kısa bir bilgi vermişti. Lakin bu bilgiyi buraya yazmayacağım çünkü malum bu husus çetrefilli bir konu. Bu İncil’in peşine düşenlerden bazılarını inceleyecek olursak, özellikle Abdullah Çatlı ve Muhsin Yazıcıoğlu suikastlarına çok dikkat etmek gerekir. Öncelikle baktığımız zaman, Susurluk Kazası'nın ardında saklı büyük sır bir türlü ortaya çıkarılamadı. O kazada kaybolan çanta, hep ideolojik tartışmalara kurban gitti. İçinde faili meçhul cinayetlerde kullanılan Emniyet'e ait kayıp silahlarının bulunduğu iddia edildi. Oysa gelinen noktada, o çantada Barnabas İncil’inin bulunma ihtimalinin çok daha yüksek olduğu bilinmektedir. Ama sözde özgür basınımızın, sözde özgür ve birçoğu ABD ve İsrail menşeili gazetecilerimiz bunu çok da gündeme getirmedi maalesef… Tabii ki burada Vatikan Derin Devleti’nin de payı büyük!

Özellikle, yine yakın tarihe damga vuran suikastlardan olan Merhum Muhsin Yazıcıoğlu suikastı da Barnabas İncil’i ile alakalıdır. Her ne kadar bunu da pek gündeme getiren veya suikastla ilişkilendiren fazla kişi olmasa da, bu husus araştırılması gereken ve üstünde durulması gereken bir husustur. Yine bu bağlamda baktığımız zaman, Büyük Birlik Partisi yetkilileri helikopter kazasında hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu'nun Barbanas İncili ile ilgili çalıştığını belirterek ve ölümüyle bunun bağlantılı olabileceği gündeme getirmişti fakat bu da kamuoyunda çok üstünde durulan bir konu olmadı. Her zaman ki gibi bazı güçler bunun gündeme gelmesini veya gündemde olmasını istemiyordu. Yazıcıoğlu, kazadan 3 gün (22 Mart 2009) önce yanındaki kişilerle sohbet ediyordu. Sohbet ettiği kişilere Barnabas İncil’inden bahsediyor ve bunun önemini sık sık belirtiyordu. Onlara, 1981’de Şırnak’ta bir çoban tarafından bulunan Barnabas İncil’inden bahsetti. Bu eser, şimdi Genelkurmay’da dedi. Bu İncil’in peşine ne olursa olsun düşeceğim dediği de bilinmektedir. Bu açıklamalar belki de merhumun sonunu hazırladı. Netice de o üzücü Helikopter kazası, yani suikastı meydana geldi ve şüpheli bir suikast sonucu Muhsin Yazıcıoğlu hayatını kaybetti. Bu arada Gazeteci-Yazar sevgili ağabeyim Çetin Agaşe’de, Yazıcıoğlu suikastı ile ilgili önemli anekdotları son zamanlarda paylaşıyor. Bu anekdot ve bilgilerin en ilginç olanı ise Mahmud Yıldırım’ın (Yeşil) Yazıcıoğlu suikastı ile bağlantısı olduğudur. Özellikle Kayseri’ye giden ambülânsta Yeşil’in de olduğu söyleniyor. Yeşil ile alakalı hem canlı yayın yaptığım programda hem de geçmişte yazdığım bir yazı da ölmediğini, yaşadığını ve sık sık İstanbul’a geldiğini de belirtmiştim. Çok sevdiğim ve eski bir Cumhurbaşkanımızın (İsmini yazmıyorum) zamanında görev yapmış bir emekli Devlet görevlisi ağabeyim, beraber kahve içip sohbet ettiğimiz bir sırada söz Yeşil’e gelince, Yeşil’in ölmediğini ve hatta sık sık eski bir Cumhurbaşkanımıza ait Bostancı’da bir eve geldiğini ve zaman zaman orada kaldığını söyledi. Tabii ilk başta bende çok şaşırmıştım ama sonradan başka şeyler de söyleyince bu bilginin doğruluğuna inandım.

Netice itibari ile ülkemizde birçok Devlet’in derin faaliyetlerinden bahsediliyor ancak, Vatikan Derin Devlet’inden bahsedilmiyor. Vatikan Ortadoğu’da ve özellikle Türkiye merkezinde çok önemli faaliyetler yürütüyor. Vatikan’ın Ortadoğu’daki Kardinal’inin kim olduğu ortaya çıkarsa yer yerinden oynar. Bunu araştırmak lazım diye düşünüyorum!

Evet, peşindeki herkesi ölüme sürükleyen Barnabas İncil’ini en çok araştıranlardan biri de İskenderpaşa cemaati lideri Mahmut Esad Coşan'dı. Esad Hoca (Coşan) da bu işi çok araştırdı. O da bu konunun açıklığa kavuşmasını çok istiyordu. Ancak, ömrü vefa etmedi.
Neden? Çünkü Esad Coşan da Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı kaderi paylaştı. 28 Şubat sürecinin ardından Avustralya'da bir "kazada" hayatını kaybetti. Esad Coşan, 4 Şubat 2001'de, Sidney'in 500 kilometre batısındaki Dubbo Kenti'nin girişinde, içinde bulunduğu araca bir kamyonun çarpması sonucu damadı Prof. Dr. Ali Yücel Uyarel ile birlikte vefat etti. Cemaatin büyük bölümü, olayın kaza olduğuna inanmadı. Hep, "Esad Hoca trafik kazası süsü verilerek öldürüldü" iddiaları ortalıkta dolaştı. Bu konuda pek çok yazı yazıldı. İlginçtir, olay mahalli, profesyonel kişiler yerine orada hiç bulunmaması gerekenler tarafından temizlendi. Bütün deliller yok edildi. Durum bu olunca, iddialara rağmen "kaza" ile ilgili olarak ciddi bir araştırma yapılamadı.(yapılmadı) Esad Coşan'ın, Türkiye'ye getirilen naaşı da 9 Şubat 2001'de Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi. Olay, sadece "ölümlü bir trafik kazası" olarak kayıtlara geçti. Fakat Barnabas İncil’inden pek bahsedilmedi…

Evet, sevgili okurlarım, Barnabas İncil’inin akıbeti ise tam bir muamma... Kitabın 1981'de bir mağarada bulunmasının ardından, akıllara durgunluk verecek ve film senaryolarına konu olacak gelişmeler yaşandı: İncil, köylülerden korucu başlarının eline geçti. Tam eski bir milletvekiline satılacakken, Jandarma tarafından alındı. İncil'i bir süre elinde tutan Jandarma, daha sonra Genelkurmay Özel Harp Dairesi'ne gönderdi. İncil, kimseye gösterilmedi ve herkesten saklandı. Eski Başbakanlardan Turgut Özal'ın devreye girmesiyle tercüme çalışmalarına başlanabildi. Ancak, bu çalışma da uzun sürmedi; bir türlü sonuçlandırılamadı. Bu konu hakkında yazılacak çok husus var ancak ben şu soru ile yazımı bitirmek istiyorum: Kozmik Oda'da yapılan aramanın Barnabas İncil’i ile alakası var mı?

Ve son söz: ‘’Bazen Gerçek Hayalden Daha Gariptir’’


Koray KAMACI

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.