Bir Ütopyam Var: "Beşiği Sallayan Kadın, Dünyayı da Sallar..."

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Cumhuriyet Halk Partisi, dün, Pazar günü, 11. Olağan Kadın Kurultayını gerçekleştirdi. Gerçekten de partililer, Kurultay esnasında epeyce coşkulu bir görüntü verdi. Ben de 11. Olağan Kadın Kurultayını, bu etkinliği canlı olarak yayınlayan HALKTV ekranlarından, hepsini olmasa da, takip ettim.

Günün anlamına göre, düzenlenen Kurultayda, kadınlar, Cumhuriyet Kadınları ön plandaydı… Hepsinin yüzündeki o büyük gurur emaresi, salondan çıkarak, ekranlar vasıtasıyla biz izleyenlere ulaşmaktaydı.

Kurultaya, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi, yine partinin önemli milletvekilleri- hemen polemik yapmayı önleme adına, pekâlâ tüm milletvekilleri önemlidir, buradaki kastım, medyada daha fazla görünün ve daha fazla faal olan milletvekillerini kastetmek- ve çok sayıda partili de iştirak etmişti.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin konuşma sırası geldiğinde, kürsüye gelerek, konuşmasını ifa etti. Yine, Kurultayda, tutuklu olarak cezaevinde bulunan milletvekillerinin günün anlamına uygun mesajları, herkesin duyacağı şekilde okundu. Mehmet Haberal ve Tuncay Özkan, milletvekili seçildikleri hâlde, millet iradesinin tutuklu olarak sürdüğü bir süreçte, Silivri Cezaevi’nden duygu ve düşüncelerini, iştirakçileri sıkmayacak metinlerle ifade etmeye çalışmışlardı. Beni, burada en çok etkileyen, Sayın Mustafa Balbay’ın konuşmasının, yani Kurultay için gönderdiği konuşmasının bir yerinde geçen şu sözlerdi:

“Beşik sallayan analar, dünyayı da sallar…”

Evet, bence de doğrudur. Kadınların, artık, ön planda daha fazla görünmeye başladığı bir çağda yaşamaktayız. Ama, yeter mi mevcut durum? Hayır, kadınlarımız, her nerede olursa olsun, daha aktif olmalı ve daha ön planda kendilerine yer edinmelidirler.

Tabii ki, burada erkeklere de büyük işler düşmekte. En azından, kadınların, sosyal yaşamda olsun, politik yaşamda olsun, isterse de ekonomik yaşamda olsun; erkekler tarafından “hareket serbestisinin” olabilecek tüm imkânlar dahilinde genişletilmesinin çabalarının sergilenmesi gerekir.

* * *

Bir ütopyam var…

Benim de bir ütopyam var…

Hatırlar mısınız bilmiyorum, yakın zamanda, politika dergisinde Sayın Fatih Altaylının “ütopya” yazısına istinaden bir yazı yayınlamıştım. Sayın Altaylının bir “ütopya”sından bahsetmiştim.

Evet, benim de bir ütopyam var…

Acaba, bu duruma “ütopya” mı demek lazım, yoksa bir hülya mı, bilemiyorum; ütopya, sanırım gerçekleşmesi çok zor bir durum için kullanılmakta…

Acaba, benim aklıma, Sayın Balbay’ın yukarıda geçen sözlerinden sonra gelen düşüncem, bir ütopya mıdır, yoksa bir hülya mıdır?

Neden, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı bir kadın olmasın? Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının kadın olması, bir “ütopya” olarak mı değerlendirilmelidir? Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin “ilk partisi” değil midir? Neden, Cumhuriyet Halk Partisinin başında bir kadın göremeyelim?

Her alanda olduğu gibi, siyaset alanına da, kadın elinin değmesinin iyi bir yönü olamaz mı? Ama, burada bahsettiğim esaslı bir kadın eli, yoksa öyle dostlar alışverişte görsün misali, numunelik yerlere bir kadının getirilmesi ya da merkez yönetim kurullarına veya bir başka makamlara kadınlarımızın sırf bir yerlere “şirin” görünmek adına atanması da değil. Ben, kadınların gerçek anlamda ve esaslı bir biçimde erkekler gibi, bir makamı, evet hem de en üst makamı “doldurmasını” kastediyorum ve arzulamaktayım da…

Salonun bir köşesinde; ama görülebilecek bir yerinde, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN aşağıdaki şu sözlerine yer verilmişti:

“Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim’ diyemez!” Mustafa Kemal ATATÜRK

Cumhuriyet Halk Partisi, 9 Eylül 1923 yılında kurulduğunda, Cumhuriyet Türkiye’sinde ilk parti değil miydi? Cumhuriyet Halk Partisi, Genç Türkiye’nin ilk partisi olarak önemli işlere imza atmadı mı, önemli uygulamalara CHP’SİNİN idaresinde gidilmedi mi? Tabii ki, Cumhuriyet Halk Partisinin, iktidar olduğu dönemlerde muhakkak ki olumsuz icraatları da olmuştur… Zaten bu husus, kamuoyumuz tarafından sıkça gündeme getirilmekte, o dönemler CHP’Sİ üzerinden didik didik edilmekte, kâh CHP’Sİ eleştirilmekte, kâh Devrimimizin ikinci ismi İsmet İnönü eleştirilmekte… Şimdilik, alenen Mustafa Kemal Atatürk eleştirilememekte… Cumhuriyet Halk Partisinin tek parti olduğu dönem uygulamaları ve icraatları, zaten şuan bizi ilgilendirmemekte… Ayrı yazı konusudur. Sonuç olarak Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin ilk siyasal partisidir.

* * *

Toplumumuzda, sürekli olarak tekerleme hâline gelen “her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır…” anlayışının da, belki değişmesi gerekebilir. Toplumumuz, bazı değişimleri yaşamakta zorlanan bir ülke. Klişeleri kırmak, alışılmasın dışına çıkmak zordur.

21.yy. Türkiye’sinde, bir değişim yaşanabilir. Gerçekten de bazı şeyleri yaşamak, yeni yeni şeyleri tecrübe etmek, gelenekselin dışına çıkmak, bizlerde nasıl bir ruh durumuna neden olabilir?

“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır…” algısı, değişen dünya gerçekleriyle uygun olarak, “Her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır…” ya da “Her başarılı kişilerin arkasında onların destekçileri vardır…” gibi, daha cinsiyetçi olmayan bir söylemle geliştirilebilinir veya değiştirilebilinir.

2012 Türkiye’sinde, ülkemizin ilk partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının, bir kadın olduğunu ummak/düşlemek/beklemek… Neden olmasın ki?

Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk partisi olduğunu, sürekli hatırlatan bir partinin, direksiyonunda bir kadının olacağı ve genel seçimlere de bir kadının koordinatörlüğünde gidebileceğini beklemek/ummak, neden ütopya olsun ki?

Türkiye’deki cari siyasal sisteme ve siyaset kurumu içindeki mevcuda bakınca, bir kadının Genel Başkanlığında “iktidara yürüme” olgunluğunu gösterebilecek tek ve ilk parti, neden CHP’Sİ olmasın ki?

Bilmiyorum, sanırım boş boş yazıp durdum…

Gereksiz yere, “zamandan yedim” sanırım…

Ne kadar da aptalım değil mi??

Bir yanda, gazetelerimizin üçüncü sayfalarında “Kadın Gerçeği”…

Diğer yanda, tüm siyasal kudreti elinde bulunduran “Beyzadelerin”, kadınlara, “lütuf” babında verdikleri meclis temsilleri veya parti makamları!!

Bu, bir “ütopya” olamaz.

Bu, “Anadolu Kadının” hakkıdır.

Yaşadığı ülkeye, topraklara, kendi “kalp gözüyle” bir şeyler verebilmek ya da “katma değer” katabilmek hakkıdır.

Yine de ben, sanırım, bu hülyadan uyanmalıyım(!!)

Normaldir…

Temmuz ayının, ara ara insanı bunaltan sıcaklıklarında…

Haddim olmayan hülyalar görmek…

Veya, seslendirilmesi bile, abeste iştigal olacak…

Şeylerden bahsetmek, ancak sıcağın etkisiyle olur…

Olsun, ben, yine de böyle bir hülyayı seslendirmiş olmaktan bile bahtiyarım; yıllardır yuvayı yapan dişi kuştan, başarılı erkeğin arkasını toplayan kadından, hem analık, hem de babalık yapan çilekeş Anadolu Anasından, “Beşiği sallayan kadından dünyayı sallayan” Anadolu Kadınına, düşünsel boyutta bile gelmek, benim için şuan itibariyle kâfidir.

Neden olmasın ki??

“Beşiği sallayan kadın, dünyayı da sallar…” 

 

 

Erhan SALMAN

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.