Borçlanma Tuzağı ile Gelen Esaret

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Burhan İŞCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20.12.2011

Hükümetin Çek yasa taslağı ile asıl amacının adalet oluşturmak olmadığı ortaya çıkmıştır.

Asıl amaç ÇEK GARANTİ FONU adı altında, gerçekci bir mevduat birikimi oluşturmaktır.

Zira adli para cezaları bekleneni vermemektedir. Çünkü bu cezanın mağdurları kaçak yaşamakta, ya da hapishane hayatını tercih etmektedir.  Hükümet her çek yaprağı karşılığında alınacak bu fonla dış borç ödemesine süspansiyon oluşturmak gayretindedir.

Yıllarca,“Borç yiğidin kamçısıdır” aldatmacası ile toplumumuz borçlanma tuzağına çekilmiştir.  Borçlanmanın önü yasaklama ile kapatılacağına aksine açılmış, bununla birlikte borcun yerine getirilememesi suç olarak kanıksatılmıştır.

Bunda amaç düşünenler için açıkca görülmektedir; “BORÇLA ESİR ALMAK”

Emperyalizmin, vahşi kapitalizm kuralsızlıklarını oluşturan yolsuzluk ekonomisi politikaları ile bu tuzak butlan hukuku kuralları idame ettirilmekte sonuçta mağdurlar oluşmaktadır.

İşin en ilginç tarafı ise çoğunluğun Müslüman olduğu bir toplum ülkesinde bu politikaların hayata geçmesi ve bu toplumun esir alınması.

Toplumlar artık topla tüfekle değil, borçla esir alınıyor.

Emperyalizmin dayatmalarını sessizce kabullenen, kendi başının çaresine düşmüş ezilenlerin esaretidir bu.

AKP Hükümeti IMF ile köprüleri atınca, DIŞ BORÇ ödemesi için İÇ BORÇLANMAYI  seçti. Bundan sonra bankaların, hükümet ve hatta meclis üzerinde hegomanyası başladı. Bankalar lobisi, hükümet vasıtasıyla, devleti ve milleti fonlatacak butlansal hak talep eden yasaları devreye sokturmaya başladı.

“TBMM Üzerinde başka güç yoktur”, “Halkın iradesi ile seçilen milletvekilleri, halkın iradesini ortaya koymaktadır” tezleri ise birer kandırmaca haline gelmiştir.

Amerika sevgisi, Amerika sempatizanlığı ülkemizi; borçlanma tuzağı ile Amerika’ya teslim edecek hale gelmiştir. TBMM içindeki tüm kadrolar istisnasız bir şekilde aynı amaç için, “yolsuzluk ekonomisi politikaları” doğrultusunda hareket eder olmuştur. Bunun en somut göstergesi parti başkanlarının partililer üzerinde, güya parti disiplini diye kurduğu ipotektir.

Bu ipotektir ki evrensel hukuk kurallarını göz ardı edip, butlansal hukuk kurallarını hayata geçirmektedir.

Borçlanma suçsa, suçun işlenmesinin önüne geçmenin en basit yolu yasaklamaktır.

Hükümet ve meclis bankalarda daha fazla mevduat oluşsun diye, yasaklama yerine borçlanma tuzaklarının yasalarını çıkarmaktadır.

Bunlardan biri de  vadeli çek uygulamasıdır.

Yargıtay Eski Başkanı Hasan Gerçeker vadeli çek uygulamasının yanlış bir uygulama olduğunu belirtmiş yasak edilmesini istemiştir. Bununla beraber , borçlanmanın üçüncü şahısları mağdur etmeyecek şekilde sağlam temeller üzerinde kurulmasını da istemiştir.

Vahşi kapitalizm kuralsızlıklar üzerine inşa edilir. Bu kuralsızlıkları ve yolsuzluk ekonomisi politikalarının kuralsızlıklarını yok etmenin başını şeffaflık oluşturur.

Şeffaflığı da e-devlet yapısı içinde tesis etmek mümkündür.

Bilgi toplumu olmanın en çabuk ve gerçekci yolu da e-devlet olgusundan geçer.

Ülkemiz internetle bankalar vasıtasıyla, onların interaktif kolaylıklarıyla birlikte tanışmıştır.

Seksenli yılların başında Başbakan olan Turgut Özal dünyaya borç para bulmak için açıldığında, başta Dünya Bankası ve IMF ona ülke dinamiklerini harekete geçirmeyi de tavsiye ettiler.

Serbest Piyasa Ekonomisi ne geçmek, e-devlet olmak, küresel hukuk düzenine uygun yasalar çıkarmak ve bilgi toplumu olmak için öncelikle telekomünikasyonu en üst seviyeye çıkarmak bu önerilerdendi.

Turgut Özal ile başlayan e-devlet yapılanması  mehter marşı hızında mehteran yürüyüşünde devam etmektedir.

Daha hala e-devlet olunmamıştır. Hala bilgi toplumu olmaktan çok uzağız.

Ve hala küresel hukuk kurallarına uyımsuzluktan dolayı  AİHM önünde ceza alma söz konusu.

Başlıca sebep “yolsuzluk ekonomisi politikalarının rahat idame etmesine olanak sağlamaktır.”

Mesela bu ülkede temel yasa olarak bir ceza kanunu var. Bu kanun küresel hukuk kuralları prensiplerine göre hazırlanıp yasalaştırılmıştır.

Bu prensiplerden en önemlisi  MASUMİYET KARİNESİ dir. Bu prensip gözetilerek 5237 sayılı TCK ya, 2. maddesinde KIYAS YASAĞI konulmuştur. Bu yasağa göre,yasa maddelerinde ve genel hukuk kurallarında sanık aleyhine  genişletici ve daraltıcı yorumlar yapılamaz. Bu çeşit yorum arzeden yasalar yasa kuralları da özel yasalara konulamaz. Borcun yerine getirilememesini de suç sayan dayatma suç teorileri de oluşturulamaz

Bununla birlikte bu ülkede toplumun genelince kabul edilen bir de anayasa vardır.

Anayasa içinde de “bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi suçtur, getirilememesi suç değildir” prensibi vardır. Bu prensip TCK 21. maddede Kast UNSURU olarak önümüze çıkar.

Bu kurallar doğrultusunda bir borcun ödenememesi suç değildir. Ödenmeme sebebi araştırılmadan, kastın varlığı gözetilmeden YARGISIZ İNFAZ yapmak SUÇTUR.

Yolsuzluk ekonomisi politikacılarının AKLA KARAYI ayrıştırmayacak YARGILAMA oluşturma gayreti ile hazırladıkları ÇEK YASA TASARILARINDA ASIL AMAÇ, BANKALARDA MEVDUAT OLUŞMASINI SAĞLAMAK VE DEVLETİ BU MEVDUATIN BAŞ MÜŞTERİSİ YAPMAKTIR.

YANİ DEVLET ELİYLE DEVLETİ SOYDURMAK İÇİN DEVLETİ FONLAMAYA OLANAK HAZIRLAMAKTIR.

Yasa taslağı içinde FON OLUŞTURMAK var. Bu fonların nereye gittiğini merak edenlere, İşsizlik sigorta fonunda birikenlerle, deprem vergileri fonlarının akibetini açıklayan bakanların açıklamalarını örnek gösterebiliriz.

Hükümetin Çek yasa taslağı ile asıl amacının adalet oluşturmak olmadığı ortaya çıkmıştır.

Asıl amaç ÇEK GARANTİ FONU adı altında, gerçekci bir mevduat birikimi oluşturmaktır.

Zira adli para cezaları bekleneni vermemektedir. Çünkü bu cezanın mağdurları kaçak yaşamakta, ya da hapishane hayatını tercih etmektedir.  Hükümet her çek yaprağı karşılığında alınacak bu fonla dış borç ödemesine süspansiyon oluşturmak gayretindedir.

Peki bu fonun garantisi ne olacak. Akla karayı ayrıştırmayan yargısız infaz yapan butlan hukuku yasası devam edecek, bu yasanın kuralları içinde bulunan dayatma suç teorisi ile bankalar ihya edilecektir.

Bu amaca ulaşmak için yargısız infazın meşru kılınması lazım.

İşte butlan hukuku burada başlıyor. “ekonomik suça ekonomik ceza” kavramı aldatmacasında, ekonomik suçtan anlam geliştirilmektedir.

Vadeli çekin karşılıksız kalması, yani bir yükümlülüğün yerine getirilememesi suç olarak algılatılmak istenmektedir.

Bu yükümlülüğü yerine getirmemek “suç” tur. Bu doğru. Bu doğrultuda, Ceza yasasına göre yapılacak yargılamada, bu yasanın sanık lehine olan bütün maddeleri değerlendirilir. Bu maddelerin, özellikle kastın varlığının gözetilmemesi YARGISIZ İNFAZI ortaya koyar. Bu yargılamayı yapmak -İNSANLIK SUÇU- dur. Müslümanlıkla ve insanlıkla alakası yoktur.

Bundan daha ağır suç da, bu yargılamayla; dayatma suç teorisi ile üretilmiş bu  suça defalarca ceza verilmesidir.

Çek karşılıksız kaldı diyeceksin cezalandırılma isteyeceksin, karşılıksız kaldığını iddia ettiğin çek için icra takibi ve haciz başlatacaksın; bu da yetmez deyip bir çeşit ticaretten men cezası olan yasaklamalar içeren yaptırımları da ard arda devreye sokacaksın. Bunun adı insanlık vahşetidir.

Amacın elde edilmesinde kastı aşmak söz konusudur. Kastı aşmak suçtur.

Bağdan üzüm koparma gayesi; bağı talan etme ve hatta bağcıyı dövme,  yok etme istemlerinin sonuçlanmasına dönmüştür.

Oysa e-devlet uygulamaları ile aşırı borçlanmanında yanlış borçlanmanın da önüne geçmek mümkün.

Bu mümkünat da aldatmalarla, “yanlışın yerine daha büyük yanlışın oluşmasına zemin hazırlamak için, yanlışı işaret edip demagojiler oluşturmayla” çarptırılmaktadır.

Kredi risk değerlendirme merkezi kurulması, kredilendirme kriterleri oluşturmak ve borçlanma yapısında şeffaflık oluşturmak güzel şeyler. Ekonominin krediye dayandırıldığı zorunlulukta borçlanmanın yasak edilemeyeceği gerçeğinde bu uygulamalar güzel şeyler elbette.

Keşke yanlışı başka bir yanlışla düzeltme amaç ve gayreti olmasa.

Yanlış bu kredilendirme ve kredileri kontrol etme merkezinin merkez bankası bünyesinden alınıp bankalar birliği bünyesinde kurulacak merkeze aktarılması.

Neden acaba?

ESNAF SİCİL AFFI İSTİYORMUŞ.. YENİ TUZAKLARA MERHABA DEMEK İÇİN.

Bu sistem devam ettikce mağdurları pek çok olur. Biz ne kadar uyarsakda, bir musibet bin nasihate bedeldir.

Burhan İŞCAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.