Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Yerel Seçimler, Cumhurbaşkanlığını Seçimleri ve Kurultay
- Yerel Seçimler ve İstanbul Açmazı
- Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde İlk Komplo
- 2014 Yerel Seçimleri
- Cumhurbaşkanlığı Seçimin Ardından
- İstanbul'da Zor Seçim
- Hristofyas'ın Son Manevrası
- Cumhurbaşkanı Adayı Kim Olacak?
- 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Analizi
- 2014 Ankara Yerel Seçim Yazıları (1): Gökçek 20 yıldır nasıl kazanıyor?
- Avrupa Birliği'nde Değişim
- KKTC’de Yerel Seçimler ve Anayasa Değişikliği
- Muhalefetin Çatı Adayını Belirleme Süreci Üzerine
- Cumhurbaşkanlığı Seçiminde En Devrimci Tercih; Boykottur!
- Dersim Olaylarının Sonucuna Bir de Böyle Bakın
Çatıya Çıkıp Bağırasım Var: Yeter!



İki dinci bir bölücü… Atatürk’ün koltuğuna aday üç kişi. Böylece, en büyük seçmen grubu olan cumhuriyetçiler, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir seçimde seçeneksiz bırakılmış durumda.
Rejimle sorunu olmayan, yani ne laiklik ilkesinin aşındırılmasına ne de ülkenin federasyona hatta bölünmeye gitmesine razı olmayan merkez sol ve merkez sağ seçmeninin adayının olmadığı bir seçim.
Öyle ki sandığa gitmediği takdir de ülke tarihinin en düşük katılımlı seçimine neden olabilecek bir topluluk bu.
Seçeneksizlik sonucu kafalar karışık bu toplulukta. ‘Oy verirsem içime sinmeyecek, boykot edersem karşı tarafa yarayacak’ ikilemi içerisinde debelenip duruyorlar.
Birilerinin çıkıp kendilerini ikna etmesine çok ama çok ihtiyaçları var. ‘Tanıdıkça seveceksiniz’ dışında elle tutulur bir yanıt alamadıklarından ötürü hayal kırıklıkları had safhada.
Aslında bu açıklamaya bile şükretmeliler. Öyle ya, özellikle ana muhalefet partisi yöneticilerince çantada keklik görülmekteler.
2011 genel seçimlerinde milletvekili aday listeleri ve 2014 yerel seçimlerinde Mustafa Sarıgül ve onun gibilerinin aday gösterilmesi bu düşünceyi kanıtlar nitelikteydi.
Bu siyasetçilerimiz, ‘İşaret ettiğime oy vermezsen AKP’ye yarar’ diye diye, ‘Odunu aday göstersem seçilir’ diyen Adnan Menderes’i bile geçtiler.
Ancak bu saygıdeğer politikacılarımızın anlamadıkları bir şey var. ‘Ben kimi aday gösterirsem ona oy vereceksin’ mantığı cumhuriyetçilere sökmez. Bu topluluğa biat kültürü aşılanamaz.
‘Bana oy vermezsen karşı tarafa yarar’ sözünün de yüksek sesle tartışılmaya başlandığı göz ardı edilemez. Kim aday gösterilirse gösterilsin hep karşı tarafın kazandığı gerçeği apaçık ortada durmakta. Oy verilse de verilmese de bir şeyin değişmediği de...
Hatta AKP’ye karşı özellikle kaybedecek kişilerin aday gösterildiğine inananlar da hızla artmakta. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sn. İhsanoğlu’nun adaylığı ile bu görüş tavan yapmış durumda.
Oysa bu topluluğun 10 Ağustos için tek bir arzusu vardı. Kendilerini bulabilecekleri, olmazsa olmazlarına sahip çıkabilecek bir aday. Futboldaki gibi, yaşayacaklarsa da, ‘şerefli mağlubiyet’ti istedikleri.
12 yıldır didinen, kafa patlatan, kaygı duyan bu insanların çaresizliklerinin sömürülmesi de bir yere kadar artık. Bu toplulukta koyun yok, herkes bilmeli.
Sayın CHP yöneticileri… Yerel, genel, cumhurbaşkanlığı fark etmez. Seçimlerde nasıl bir aday gösterilmesi değil sadece, nasıl bir politika üretileceğine karar vermek için de parti logonuza bakmanız yeterli. Muhtaç olduğunuz yol gösterici o altı okta mevcut zaten.
Atatürk’ü ve devrimlerini halka anlatarak bugün olmasa da yarın mutlaka kazanırsınız. Ama O’nu inkar ya da göz ardı ederseniz bazılarının ‘taklidi’ durumuna düşer ve ‘gerçeğinin’ kazanmasını daha çook izlersiniz.
Anlamak istemediğiniz en büyük ‘gerçek’ de işte bu ne yazık ki.
Gökhan CEBECİ
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder