Çözümü PKK’nn Çekilmesinden İbaret Sanmak

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ahmet Güvenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.05.2013

Cumhuriyet tarihi boyunca ülke için atılmış en önemli adımlardan biri olan PKK'nın çekilme sürecinin son derece dikkatli bir şekilde okunması gerekir. Kürt sorununu PKK'dan ve sorunun çözümünü PKK'nın sınır dışına çekilmesinden ibaret sanmak beraberinde büyük bir gaflete düşmeyi ve sonrasında da hezeyanı getirir.

Cumhuriyet rejiminin kangreni olmuş Kürt sorununu otuz yıllık PKK ekseninde değerlendirmek, sorunu ve sorunun çözümünü PKK'dan ibaret sanmak son derce yanlıştır. Kürt halkının, çok değil son on yılda yüzlerce kez onları yok saymış, asimile etmeye çalışmış, alt-üst kimlik saçmalığını öne sürmüş, sayısız hakaretlerde bulunmuş iktidarın, çözüm süreci için attığı bu büyük adımın samimiyetinden şüphe etmeleri gerekir.

AKP iktidarının Kürt'lerin kara kaşına kara gözüne hayran olduğu için bu süreci başlatmadığı bilinmeli. İktidarın ve CHP-MHP ikilisinin Kürt'lerin analarının ak sütü kadar helal olan haklarını hiç bir şekilde önemsemediklerini, bu zihniyetin kendileri ve kendileri gibi olmaya çalışan Türkleşmiş Arap, Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut ve diğer ırkların dışında kimseyi zerre kadar umursamadıkları çok açık bir gerçektir.

Tarih şahittir ki bu ülkede kimse kimseye herhangi bir menfaati olmadan iyilik yapmaz, hatta onun olan hakkı ona tanımamakta diretir.

Kürtler'in haklarının tanınmasına çok uzak ancak şimdiye kadarkilerin içerisinde en yakın olan bu adımların atılmasına kadar yaklaşık kırk bin kişinin öldüğünü düşünürsek burada bir menfaat olduğu savını doğrulayabiliriz. İliklerine kadar kötülüğe bulanmış bir ülke içerisinde yapılan iyi hareketleri herhangi bir şüphe duymadan kutsamak düşeceğimiz en büyük yanlışlardan biri olur. ‘’Ülkedeki tüm milletler Türk ıtlak olunur’’, ‘’Kürt diye bir şey yoktur, karda yürürken çıkardıkları seslerden ötürü kendilerine Kürt diyen dağlı Türklerdir onlar’’, ‘’Kürtçe diye bir dil yoktur, Farsçadan bozma kelime haznesi son derece dar olan bir dildir o’’,’’Kürtçe edebi bir dil midir?’’, ‘’Kürtçe’yle bir roman yazabilir misiniz?’’,’’Anadilde eğitim kesinlikle gündemimizde değil çünkü anadilde eğitim ülkeyi böler.’’ Tüm bu sözlerin sahibi devletçi zihniyetin iki günde çark edip doğruyu gördüğünü sanmak zihinsel acziyetin göstergesidir.

İmralı görüşmeleri ve çekilme süreciyle birlikte birçok Kürt kendilerine yapılan bu hakaretleri unutmuş ve kendini davaya adadığını zanneden insanların önemli bir kısmı da rehavete kapılmış durumda. Bu adım belki çok büyük ancak önümüzü göremeyeceğimiz kadar da küçüktür. Kürtlerin mücadelesi bundan sonra belki de hiç olmadığı kadar zor olacak. Otuz yıl öncesine kadar hemen hiç sesini çıkaramayan, PKK ile birlikte ise yalnızca var olma çabası yürüten ve yapabilecekleri en büyük şey belki de dik durabilmek olan Kürtlerin en zorlu virajı henüz dönülüyor. Bugüne kadar anadilde eğitim, kamusal alanda dil özgürlüğü, kimlik meselesi, demokratik özerklik gibi çok da umutvari olmayan talepler artık daha somut bir hal almaya başladı. Bu sebeple Kürt halkı, birçoğu için slogandan ibaret olan bu haklı taleplerin gerçekleşebilmesi için artık çok daha fazla emek harcamalı, çok fazla kitap okumalı, kendini elinden geldiğince geliştirmeli, ne istediğini kendisi de tam anlamıyla bilecek donanıma ve bildiğini insanlara anlatabilecek belagat yeteneğine sahip olmalıdır.

Şimdiye kadar bir avuç Kürt, bu mazlum halkın sesini duyurabiliyordu, arkadaşlarının da sesi olabiliyordu belki. Ancak bundan sonra Kürt halkının topyekün davanın birer neferi olması, tüm hücreleriyle haklarının ve hakkın yanında olması gerekiyor. Güzel günleri yaklaştırabilmek için yapmamız gereken kendimizi tüm benliğimizle hakkın ve özgürlüğün yanında hissetmektir.

Özgürlük kelimesi yalnızca ona ihtiyaç duyanlarda güçlü bir duygu bırakır.

 

Ahmet GÜVENÇ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.