Dersim'den Vaz mı Geçtik?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28-10-2013

Adına Dersim İsyanı, Dersim Katliamı ya da Dersim Soykırımı deyin, değişen ne olacak sahi?

1937 senesinde yaşanan olaylarda öldürülen binleri geri getirebilecek misiniz?

Peki ya orada uygulanan şiddetin günümüze kadar uzanan acılarını silebilecek misiniz?

Hatta kaybolan yaşamları!

Sürgün edilenleri!

Asimile edilenleri!

Değiştirilen isimleri!

Evlatlık verilen çocukları unutabilecek misiniz?

Aslında, o dönemin yazışmalarında kullanılan dile bakınca, yaşanan korkunç tablodan sarkan rakamlar çok da şaşırtmıyor, ki bakın o kullanılan dile ekli cümlelerden biri şu:

“Dersim gittikçe Kürtleşiyor, mefkureleşiyor, tehlike büyüyor. Dersim, hükümeti Cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye ihtimalatı elimeyi önlemek, selameti memleket namına farzı ayindir”

Hatta o dönem Dersim’de yaşanan isyanı havadan bastıran Askeri gücün içinde olan Sabiha Gökçen de o dil noktasında bir şeyler paylaşmıştı ve bugünün Türkiye’sinin dünden ne kadar acı teslim aldığının da altını çizmişti…

"Canlı ne görürseniz ateş edin emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk"

Durumu bir adım daha öteye taşıyalım mı?

Bugün Suriye’de tartışılan kimyasal silahlara tepki veren ülkemiz adına hele ki… !!!

Niye mi?

Çünkü o tarihlerde bölgeden Ankara'ya gönderilen resmi raporlarda, sivillerin zehirli gaz ve yangın bombaları kullanılarak öldürüldüğü ifadeleri yer alır!

Hangi cümlelerle mi?

“Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim”

Bu, o dönem Tunceli Valisi olan Abdullah Alpdoğan'ın Başbakanlığa yazdığı bir yazıdan alınmış, tarihler 30 Mart 1937’yi gösterirken…

Yani eldeki gerçek kanı kurumamış bir gerçek… !!!

Acıları sarılamamış bir gerçek… !!!

Üzeri toprakla kapatılmış bir gerçek… !!!

Ama kabul edilmiş de bir gerçek… !!!

Nasıl mı?

Hatırlar mısınız bilmiyorum ama, Başbakan Erdoğan, 23 Kasım 2011 günü yaptığı bir konuşmada, 9 Ağustos 1939 tarihli bir belgede Dersim'de 13 bin 806 kişinin öldürüldüğünün ifade etmiş ve tarihe not düşen şu ifadeyi kullanmıştı:

“Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum…”

Evet…

4 Ocak 1936 tarihinde asıl adından uzaklaştırılan ve Tunceli olan “Dersim” için bugün de bir şeyler söylendi!

15'İnci Uluslararası Gadir Hum Bayramı ve Kardeşlik Konferansı sırasında…

Kim tarafından mı?

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Özbey tarafından… !!!

Özbey’i ya tam anlamadık da alkışladık ya da anladık ama es geçtik…

O yüzden de şu ana kadar konuştuğumuz Dersim acıları için bir kez daha tekrar edelim o gece söylenenleri ve alkışlanan sözlerin alkışı hak edip etmediğine bir kez daha karar verelim… !!!

Vicdan noktasında…

“Herkes safını belirleyecek. Mustafa Kemal’in askeri mi olacağız yoksa Soroz’un askeri mi olacağız? Mustafa Kemal’in askeri mi olacağız yoksa Seyit Rıza’nın mı askeri mi olacağız? Cumhuriyet’in Tunceli’si yaşayacak mı yoksa Ortaçağ’ın Dersimi mi olacak? Buna bir karar vereceğiz! Tunceli çağdaş Tunceli olmasaydı Kamer Genç milletvekili olur muydu? Dersim’in dağında hangi davarı güdüyor olurdu sevgili ağabeyim? O, çağdaş Cumhuriyet’in Tunceli’si… Tuncelilerin adını bir referandumla soralım der bir arkadaşımız! Tunceli’nin adını değiştirmek Türkiye’nin adını değiştirmektir. Var mısınız referanduma? Bütün Türkiye’ye soralım! Çağdaş Tunceli mi olsun yoksa Ortaçağ’ın Seyit Rıza’nın Dersimi mi olsun? Var mısınız?”

Sahi, ne demeli bu söylenenlere?

Yaşanan acıları Ortaçağ’a armağan eden bu ifadelere ne demeli?

Öldürülen binlerin bugüne sarkan acılarına saygı beklerken, denenlere ne demeli?

Halkın Dersim’ini Devlet’in Tunceli’sine ezdiren bu ifadelere ne demeli?

Aslında “ne demeli” bilmiyorum ama o akşam bu ifadelere alkış ekleyenler demeliydi denmesi gerekeni… !

O yüzden geciktik…

Diyemedik…

 

Tamer YAZAR

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.