Doğu ve Batı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Aziz KARAYEL

Yıllardır aralarında gidip geldiğimiz, debelendiğimiz, bocalandığımız iki kavram Doğu ve Batı. Biz neredeyiz? Biz kimiz? Kimine göre hayır “doğu”da, kimine göre “batı”daydı, kimisi ise orta bir yol aradı.

Derdim “biz kimiz”e cevap aramak değil aslında. Biz basbayağı Doğulu bir toplumuz. Her halimizle. Yüzyılları aşan Batılılık çalışmalarımıza rağmen. Aslında “Doğu neden bu noktada, Batı neden noktada”ya cevap aramak benim derdim. Belli bir cenaha göre Batı bu noktaya Doğuyu yıllarca sömürdüğü için gelmiştir. Bu cevabı verip işin içinden sıyrılırlar.

Bu çok basit ve kaçamak bir cevap tamamiyle ve bence durumu açıklamaktan çok uzakta. Bugünkü mevcut Doğu ve Batı farkına nasıl gelindi, kendi penceremizden bakalım bir de. Bir kere bizde bu tek bir cenaha ait değil, tamamen adamcılık, hemşehricilik vs… tarzı bir cemaatçilik hâkim. Burada cemaatı sadece dini yönden söylemiyorum, her yönden. Her cenah için... Liyakat kesinlikle ülkemizde geçerli bir faktör değil. Bu diğer Doğu toplumlarında da böyle. Bir kişi ne kadar zeki, başarılı veya başka bir şey olsun adamı yoksa bir yerlere gelmesi zordur ülkemde. İşlerinizi bu ülkede ancak adamınız varsa halledersiniz.

Bizde yani Doğu toplumlarında başarılı insana karşı acayip şekilde bir gıcık var. Başarılı şahsın Batıda önü hemşehriliğine, dayısına amcasına bakılmaksızın önü açılırken bizde linçe uğruyor maalesef. Çünkü başarılı adam ilerlerse diğerleri için de çıta yükselecek onlar da ona yetişmeye çalışacaktır. Siyasi partilerimizden belli değil mi bu halimiz? Hangi partide bir isim sıyrılsa, başarılı olsa onun üstüne mevcut yönetim hücum etmiyor mu?

Doğudaki biat kültürü ülkemizin de her yerine, her kademesine sirayet etmiş durumda. Otorite hayatımızın her yerinde. Evde başlıyor; okulda öğretmen, işte amirinle devam ediyor. Bu da daha çocukluktan toplum olarak özgüven kaybıyla yetişmemize neden oluyor. Geçen aylarda bir televizyon programında Acun Ilıcalı’nın yetenek programı yayımlanmaktaydı. Programı takip ediyordum. Almanya’dan fazlasıyla gurbetçi vatandaş katılmaktaydı programa. Bizim ülkemizde doğup büyümüş yarışmacı adayları jüri karşısında eğilip büzülüyorlardır. Ancak Almancı adaylar fazlasıyla rahat ve özgüvene sahiptiler. Jüri adayı şahıslardan biri karşısında süklüm püklüm insanlara fazlasıyla alışık olduğu için bunu fazlasıyla yadırgıyordu. Aslında ben de yadırgıyordum, çünkü ben de bu ülkede büyüdüm ve herkes gibi makama, amire biat, onun karşısında eğilip büzülme âdetimizdendi.

Bir de ülkemizde en yaygın kanılardan biridir: ”Amerikalılar aptal abi, Avrupalılar tam angut ya…” Adamlar angut ama dünyayı yönetmede söz sahibiydiler. Bu da tabii anlaşılmaz bir durum. Aslında bu görüşe sahip insanların bu yargıya kapılmaları genel olarak oraya gittiklerinde insanların kurallara ve birbirlerinin haklarına fazlasıyla saygılı olmalarından geçiyor. Tabii biz buna hiçbir şekilde alışık olmadığımız için bunu angutluk olarak değerlendiriyoruz. Oradaki adamın araba geçmese de kırmızı ışıkta beklemesi bizim için angutluktu. Ya da sırada öndekinin hakkını yemeye çalışmayıp araya kaynamaması adam gibi sırasını beklemesi bizim için angutluktu. Bu onların angut olmalarından gelmiyor. Bizim gibi onlar bu tür küçük şeylerle uğraşmayı kâr saymıyor. Onların derdi daha büyük şeyler. Yani biraz vizyon farkı var burada. Bu tür küçük şeyler onların kurduğu kültür için bir tuğla. Biz de o tek tuğlaya bakıp “Bu da ne ki şimdi” diye anlamsızca bakıyoruz. Oysa tuğlalar bir araya geldiğinde güçlü bir duvar oluşturuyor.

Tabii siz bunları söylediğinizde karşınızda bir koro bulabilirsiniz ”Onlara medeniyeti biz öğrettik” vs. diyen. Ben de bu arkadaşlara “İyi pazarlar” diyorum. Hepinize iyi pazarlar…

Aziz KARAYEL
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.