Entelektüel İflasımız

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
S. Toksöz
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18/01/09

Sloavoj Zizek, Critical Inquiry'in 2008/4 sayısındaki yazısına bir soruyla başlıyor: "Bugün acaba niçin pek sorun bir eşitsizlik, sömürü,adaletsizlik sorunu olarak değil de hoşgörüsüzlük sorunu olarak görülüyor? Acaba niçin çare olarak özgürleşme, siyasal mücadele, hatta silahlı mücadele değil de hoşgörü öneriliyor? İlk akla gelen yanıt, liberal çok kültürcülüğün temel ideolojik harekat olarak siyasetin kültürelleşmesi oluyor. Siyasal farklar, siyasal eşitsizlik, ekonomik sömürü gibi şeylere bağlı farklar, verili ve değiştirilemez ve o yüzden de ancak hoş görülebilir olan farklı yaşam tarzları kültürel farklılık kılığına sokularak doğallaştırılmakta ve nötralize etmektedir."

Bu soruyu biz de kendimize sorduğumuzda ortaya çıkan cevap maalesef ki, içine düştüğümüz karanlığın farkına varmadan, ne kadar gelişmiş,aydın ve çağdaş olduğumuzu bize öğrettiklerini görüyoruz. Oysa ki, baktığınız zaman emperyalist güçlerin çağdaşlık adı altında, son elli yıldır önümüze koydukları paket programlarla, toplumsal yapılanmalarımızı, algılarımız vasıtasıyla değer yargılarımızı, çağdaş olmanın bir getirisi olarak her türlü ahlaki bozukluğu ve kültürsüzlüğü höşgörü altında değiştirerek ve doğru bildiğimiz bütün kavramların içi boşatılarak, bize sunulyor. Bu aşamada, emperyalizmin ve el ulaklarının sorunu, Türk Devrimi'nin yaşamsal kavramlarının içinin boşaltılmasıdır. Bunun aracı da, Cumhuriyet simgelerini ortadan kaldırmaktır. Türk Aydını, Amerikan sömürgeciliği ve kırsal kültürün etkisinde kalmış olup, entellektüel bir iflas ortamında yaşıyor. Bunun sebebi, Osmanlı dönemi kültürü inkar edilince, geriye halk edebiyatı dışında pek bir şey kalmıyordu. Ortaya çıkan kültür boşluğu da Batıya daha çok yaslanarak ve oradan daha çok kültür ithalatı yapılarak doldurulmaya çalışıldı. İthal edilen de pozitivist burjuva kültürüydü. Bu yüzden de Türk aydınları düşünsel, ideolojik ve kültürel bir bağımlılığa düşüyor. Bu bağımlılık, yaşadıkları dünyayı ve kendi toplumlarının gerçeğini kavaramalarını giderek zorlaştırıyor. Bütün bu olup bitenler, ahlaki ve entellektüel bir iflas göstergesidir. Çünkü aydınlar doğrudan katılmıyor da olsalar, toplumu saran ahlaki çöküntüyü sanki normal bir olguymuş gibi izlemekle yetinmekte ve anlaşılması olanaksız yargılarla durumu hoş göstererek, ona ortak olanların karşısında ne kadar savunmasız, çaresiz ve kandırılabilmeye açık ve müsait olduğunu görüyoruz. Buna örnek olarak da, son dönemde ortaya çıkan, 1915'te Ermeniler'in tehcir kararıyla ilgili olarak, bugün aydın sınıfında gördüğümüz insanların (Prof. Ahmet İnsel, Prof. Baskın Oran, Dr Cengiz Aktar, gazeteci Ali Bayramoğlu v.b.gibi) Ermeni'lerden bireysel olarak özür dilemek amacıyla başlattıkları imza toplama kampanyasının, bugün içine düştüğümüz karanlığın acı bir tablosu olarak karşımızda durmaktadır. Bugün bu konuda yaşadığımız en büyük problem, sadece iktidarları destekleyecek ve iktidarın yönlendirmesiyle hareket edecek kişileri, bilgili kişileri aydın olarak benimsiyoruz. Buna örnek olarak da, Ahmet Altan bir Türk aydını olarak, bir yazısında şöyle diyor: "Din bu toplumun varoluş temellerinden biri ve belki de en önemlisidir. Onun için biz bunu (reel) siyasetin dışına çıkartıp, sosyolojik ve kültürel olarak aldığımız vakit, tekrardan kent dindarlığı doğar." Burada bu aydınımızın yaptığı yönlendirme, sanki, böyle bir şey yokmuş da, dini siyasetin içinden çıkarırsak, kent dindarlığı ortaya çıkarmış. Görüldüğü üzere, toplumun büyük bir kısmının, özellikle şehir insanının, Ahmet Altan'ı çok değerli bir aydın olarak görürken ve onun düşüncelerini doğru kabul ederken, o ise, iktidarın halka benimsetmeye çalıştığı düşüncelerin bayraktarlığını yapmaktadır.Oysaki aydın olmanın bir de entellektüel olma boyutu vardır. Tamamında olmasa bile, belli bir grubu oluşturacak entellektüel zümreye de ihtiyaç vardır. Entellektüelin ayırdedici niteliği, onun siyasal iktidardan ve siyasal iktidarın gerisindeki egemen sınıflardan bağımsızlığı, siyasal iktidar karşısında eleştirel bir tavır içinde olmasıdır. Burada onemli olan zihinsel ve ahlaki bir eğilimdir. Ve bu eğilime uygun davranabilme, tavır alabilme yeteneğidir.

Buradan da anlaşılacagı gibi, insanoğlunun algılaması kendisini ele geçirebilecek her gücün karşısında ne kadar savunmasız, çaresiz ve kandırılabilir olduğunu görüyoruz. Çünkü insanlar, hem toplumsal değerler açısından yaşanan erozyon yüzünden hem de aldıkları yetersiz eğitim sistemleri yüzünden algılamaları da yetersiz kalıyor. Analiz ve sentez yetenekleri olması gerektiği şekilde gelişemiyor, bu yüzden de muhakeme yetenekleri gerektiği gibi çalışmıyor. Karmaşık konuları doğru algılayıp, çözümleyebilmek için algılamanın yüksek seviyede olması gerekiyor. Kavramsal algılamaların (paradigmaların) bütünü, insanların bakış açısını oluşturur. Yaşanan olayların insanlar üzerindeki etkisi, insanların izleyeceği yolu belirler. Bakış açılarını da bu olaylar üzerinden geliştirdikleri için, algılaması yüksek olanlar, algılaması yüksek olmayanlara nazaran, gerçekleri daha net görebilmektedirler. Bunu tüm insanlar üzerinde başarabilmek için, insanların, gözlemleme, anlama, sorgulama, araştırma ve çözüm üretebilmeleri yönünde geliştirilmeleri lazımdır.

Yorumlar

İdeoloji

İnsanlık tarihi açısından;
Çağımızın en önemli sorunu, baskın ideolojinin hakimiyeti ve bununla olacak ideolojik savaş olmalıdır. Konuya ve yazara dair daha önce bir çalışmada bulunduğumdan keyifle okudum.

POLİTİK PARADİGMALAR

Artık, dünyada idolojilerden ziyade, poiltik paradigmalar sistemi insanlığın yönetiminde hakimiyetini sürdürmektedir. Çünkü politik paradigmalar, ideolojilere nazaran daha esnek ve daha kolay şekil değiştirebilen yapısı itibariyle, etkileyiciliği ve uygulanabilirliği açısından çok daha kolaydır. Bunun en çarpıcı örneği; son, Davos'ta Erdoğan'ın ortaya koyduğu politik tavrıdır. Bu, onu tekrardan halkın gözünde kahraman yapmıştır. Bunun yaparken de hiç bir ideolojik düşüncenin izleri görülmemektedir.

Ben de, aynı duygu, düşünce ve hedefleri paylaştığım insanlarla bir arada olmanın huzuru ve keyfi içindeyim.

Gösterdiğiniz ilgiye, teşekkür ederim.

SAADET TOKSÖZ

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.