Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Geçti Borun Pazarı
- Kaçırdıklarımız
- Atatürk Samsun'a Gezmeye mi Gitti?
- Her Şeyi Ergenekon'a Bağlama Hastalığı
- Şu Kanlı Zalimin Ettiği İşler
- Toprağın Çocukları
- Haftaya Dair Serbest Çağrışımlar
- Bu Sefer Misafir Bulduğunu Değil, Umduğunu Yemek İstiyor
- Bu Gerçeğe Eğilin
- Baştaki El
- TSK'da ki İntiharlar
- CHP Nereye Gidiyor?
- Silivri Fiyaskosundan Çıkarmamız Gereken Dersler
- Normalleşiyoruz (!)
- Aşk Olsun Sana Çocuk
Fırat ve Dicle Çıkmazı
Geçmişten geleceğe önemini yitirmeyen havzaları, büyük uygarlıkların ve devletlerin öncü yerleşim merkezi olarak süregelmiştir. Özellikle hayatını tarım ile idame ettiren uygarlıklar, su havzalarında yerleşimlere önem vermiştir.’Su’ farklı alanlarda kullanılması nedeniyle, birçok uygarlığın vazgeçilmezi olmuştur. Bu bağlamda, ülkeler arası su kaynaklı problemler de ortaya çıkmıştır. Herkesin bildiği gibi bu kaynakların en önemlisi Mezopotamya da yer alan “Fırat ve Dicle” nehirleridir. Özellikle su sorunsalı ilk olarak Mezopotamya ve çevresinde gündeme gelmiştir. Dicle nehri, Türkiye’de doğmaktadır. Daha sonra Irak topraklarına geçip, buradan Basra körfezine dökülmektedir. Fırat nehrini ele alacak olursak, Türkiye’nin en verimli su potansiyeline sahip nehridir. Türkiye’den doğar daha sonra, Suriye ve Irak topraklarına geçer. Bu durum beraberinde zaman zaman üç ülke arasında krize yol açmaktadır. Fırat ve Dicle nehirleri konusunda ilk kriz, Türkiye ile Suriye arasında yaşanmıştır.
Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Projesine bağlı olarak Fırat nehrinden, ekonomik ve tarımsal açıdan yararlanmak istemesine karşı çıkan Suriye, bu konuda illegal çözüm arayışlarına girmiştir. Akabinde Suriye, nehirler konusunda ki tutumunu daha da sertleştirmiş ve Ermeni terör örgütü olan Asala ile işbirliği yapmıştır. Asala için bölge içerisinde giriş çıkışları serbest hale getirmiştir. Bu durum, Türkiye tarafından endişeyle karşılanmıştır. Türkiye yazılı olarak, Suriye’yi Asala’ya destek vermemesi konusunda sert bir dille uyarmıştır. Fırat nehrine bakacak olursak, Irak ve Suriye’nin su potansiyeli katkısı Fırat nehri adına hiç yok denecek azlıkta olduğu halde, Suriye burada ki suyun %5.4’ünü ülkelerine girmesi konusunda hak talep etmiştir. Irak ise %64.6’sını talep etmiştir. Bu durum üç ülke arasında krize neden olmaktadır.
“Sovyetler Birliği tarafından yapılan Tabka Barajı Sibirya’daki yüksek su seviyeli nehirler üzerine inşa edilen baraj anlayışına uygun olarak yapıldığından, elektrik üretimi için normalden daha fazla suya gerek duymaktadır. Barajın su tutma seviyesinin düşük olması, drenaj havzası ve sulama kanallarının yanlış yapılması sebebiyle tarım sulaması için beklenen verim sağlanamamıştır. Türkiye’nin verdiği suyu Suriye’nin yetersiz bulmasının en önemli sebebi, budur.”[i]
Sovyetler Birliği tarafından yapılan “Tabka” barajı Hafız Esed döneminde, Türkiye ile Suriye arasında ki “su” sorunu tekrardan gündeme gelmiştir. Türkiye ile Suriye’nin günden güne “su sorunu” tartışması alevlenerekten iki taraf adına çıkılmaz bir hal almıştır. Suriye, Dicle ve Fırat’ın uluslararası sular olduğunu savunmaktadır. Fırat ve Dicle’nin kıyıdaşlar arasında paylaştırılması gerektiğini öngörmektedir. Ayrıca, Suriye Fırat ve Dicle nehirlerini Suriye’ye vaadedilen sular olarak görmüştür. Ancak Türkiye yaptığı açıklamada Suriye’nin iddia ettiği gibi Fırat ve Dicle nehirlerinin uluslararası sular olarak görmemektedir. Suriye, dünya kamuoyuna bildirge yayınlayaraktan dikkatleri üzerine toplamaya çalışmıştır. Fırat üzerinde ki suların Suriye’ye fiziksel nedenlerden dolayı buharlaşmanın etkisiyle gitmesi gereken sudan daha az gidiyor şeklinde dünya kamuoyuna bir bildirge yayımlamıştır.
"Suriye ‘’Hafız Esed’’’den sonra ‘’Beşar Esed’’in 1998 yılında terörist başı, Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmesiyle birlikte Türkiye ile Suriye arasında ılıman politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Ancak su sorununa geri dönecek olursak, Türkiye, ekonomisi ve tarımı adına biçilmiş kaftan olan “GAP” yani Güneydoğu Anadolu projesini hayata geçirmiştir."[ii]
"Bu bağlamda, Türkiye tarım ve elektrik konusunda GAP ile birlikte derin bir almıştır. ‘’Fırat nehrinin debisine sadece %10 (3,2 milyar metre küp) oranında katkısı bulunan Suriye, bu nehrin sularının %35’ini debiye hiçbir katkısı olmayan ırak %66’sını (21,12 milyar metreküp) kullanımını talep etmektedir. Duruma Türkiye tarafından bakacak olursak, Debinin %90’ının kendi topraklarında olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti toplam debinin %51’ini kullanmak istemektedir’’.[iii]
Fırat ve Dicle havzasında oluşan verimlilik uzmanlarca açıklanmış, Bu üç ülke arasında uzlaşmaya varabilmek adına uzmanların vermiş oldukları verimlilik değerlerini baz alarak, hareket etmeye çalışmışlardır. Uzmanların planladıkları verimlilik derecelerini kısaca açıklayacak olursak;
"-Türkiye’nin sulamayı planladığı tarım alanlarında sulama ile en yüksek verim alınabilir. -Suriye’nin sulamayı planladığı tarım alanlarında ancak %48’inde en yüksek oranda verim alınabilir.
-Irak’ın sulamayı planladığı tarım alanlarının ancak %65’inde sulama ile en yüksek verim alınabilir."[iv]
Ancak Irak ve Suriye tarafından bu değerler dikkate alınmadığı gibi, Türkiye üzerinde baskıcı bir politika yaratma çabası içerisinde olmuşturlar. Bununla da yetinmeyen Irak ve Suriye problemi daha da büyüterek uluslararası boyutlara ulaştırmayı da ihmal etmemiştir. Tutumunu daha da sertleştiren bu iki ülke görüşlerini uluslararası alanlarda ve medya kanallarında dile getirerek, Türkiye’nin bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini açıklamışlardır. Türkiye uyarıları dikkate alarak, bu durum adına öneride bulunmuştur. Ancak, Türkiye’nin bu önerisine Irak karşı çıkmıştır. Irak bu konuya ilişkin bir açıklama yaparaktan, Dicle nehri sorununun üç ülke arasında konuşulmamasını istemiştir. Bu tartışma uzun yıllar üç ülke arasında süre gelmiştir. Bazı ünlü araştırmanlar, dünyada ki son savaşın “su savaşı” olabileceğini ve bu savaşında Dicle ve Fırat nehri kaynaklı olması ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirdiği bir ön görü taslağında şunları söylemektedir;
"Dünya'da şu an bir milyar kişi, temiz içme suyuna ulaşamıyor. 2.5 milyar kişi temizlik suyundan mahrum. Aynı suyu kullananların kaynak üzerinde hak iddia etmesinden ortaya çıkacak bölgesel çatışmalar, endişe verici. Ülkeler arasındaki sınırları oluşturan nehir sularının kullanımı ve birkaç ülke kateden nehirler üzerinde inşa edilen barajların, ülkeler arası diplomatik gerginliklere yol açması mümkün görünüyor. Ortadoğu'da; Fırat ve Dicle'nin ülke içinde ve ülkelerarası sorun yaratması mümkün. Son savaş, Fırat ve Dicle suları nedeniyle çıkabilir."[v]
Görüldüğü üzere Türkiye, Irak ve Suriye sınıraşan nehirler konusunda herhangi bir sonuca ulaşamamıştır. Günümüzde ise bu nehirlerin azalmasıyla birlikte, üç ülkenin krize ortak çözüm önerileri getirmesi beklenmektedir. Fırat ile Dicle’nin ilk yerleşim yeri olan, Mezopotamya’da yer alması da bu nehirlerin önemliliğini arttıran faktörlerden biridir. Sonuç olarak önemini yitirmeyen bu nehirler, gelecekte de önemli bir yer tutacağının altı çizilmelidir.
Alper YILMAZ
iletisim@politikadergisi.com
Kaynakça:
Dursun, Abdulkadir, ''Sınırı aşan sular'' Süleyman Demirel üniversitesi Isparta Mayıs 2006 (Tezi yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) e.t 02.08.2012.
Ulusoy, Kudret, ODA TV, (Su özelleştirmesine karşı uluslararası kampanyalar) e.t. 02.08.2012.
Denk B. Erdem Ortadoğu’da Su Sorunu Bağlamında Dicle ve Fırat, Ankara,
Stratejik Araştırma ve Kültür Yayınları, 1997, s.37, e.t. 02.08.2012.
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Cilt – 2, Atatürk Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2000, e.t. 02.08.20012.
Yorumlar
Yeni yorum gönder