Gizli Tanık Sendromu

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Halit DURUCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
13.11.2012

Türkiye, on yıldır çok tuhaf bir şekilde yönetilmektedir. Pek çok araştırmacı, Ergenekon-Balyoz ve Kafes Eylem Planlarının dış güdümlü bir plan olduğunu defalarca yazıp-çizmişlerdi. Hükümet yetkilileri bu iddialara gülerek ve hatta alay ederek cevap vermişlerdi. CIA ajanı olan Henry Berkey ve Berna Kean’ın Amerika Senatosunda yaptığı açıklamalar tıpkı Oslo görüşmeleri gibi basın dünyasına bomba gibi düşmüştü. Bu ajanlar, TSK’nın, 1 Mart Tezkeresi’ni engellediğini ve dolayısıyla ABD’nin politikalarına zarar verdiğini; bu sebeple komutanların kafeslendiğini ve bu sürecin devam edeceğini açıklamışlardı. Dış güçlerin bir planı olarak ortaya çıkan Ergenekon davalarında generaller, muvazzaf subaylar ve hatta emekli paşalar ‘Vatan Hainliği’ ve ‘Terör Örgütü Kurmak ve Yönetmek’ suçlarıyla suçlanıp, hapse atılmıştı. TSK’ne yönelik bu linç operasyonlarının daha etkili yapılabilmesi için Terör Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler kurulmuş; kuvvetler ayrılığı bir tarafa bırakılmış ve yargı neredeyse siyasallaştırılmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan, bir konuşmasında; “yargıya zaten gerekenleri söyledik; yargı da gereğini yapıyor” diyerek, yargının nasıl siyasallaştırıldığını apaçık ortaya koymuştur.

Şemdin Sakık, Terör Örgütü PKK’nın iki numaralı sanığı olarak bilinmektedir. Kimi zaman ‘Parmaksız Zeki’, kimi zaman ‘Deniz” olarak çeşitli terör olaylarında görev almıştır. 33 askerimizin hunharca katledildiği Bingöl faciası hafızalarımızdan henüz silinmedi. Şemdin Sakık, bu olaylardan dolayı önce idam ile yargılanmış, idamın kaldırılmasıyla 15 yıl hapse mahkûm edilmişti. Cezası biten Sakık, birden bire kendi isteği ile tanıklık yapacağını belirterek kendisini deşifre etmiştir. Bu canavar, Bingöl katliamında aktif görev almadığını ileri sürerek; “ben eski teröristim. Şimdi cezamı çektim ve artık terörist deyilim. Cezam bitince askerliğimi yapacağım” diyerek ak ve pak bir insan olduğunu iddia etmiştir. Hızını alamayan Sakık; “Apo’nun yazdıklarına, konuştuklarına bakınca bu hareketin gerçek bir Kürt hareketi olmadığını anladım. Öyle sanıyorum ki; Gaffar Okan’ı ‘Derin Devlet’ öldürdü. Bahtiyar Aydın Paşa’nın öldürülmesinin PKK ile ilgisi yok. Muhtemelen onu da Ergenekon öldürdü. Cem Ersever, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu’yu da Derin Devlet öldürdü. Apo’nun Suriye’den çıkarılması operasyonunun mimarı benim. Tansu Çiller’le Mesut Yılmaz’la, Demirel’le görüştüm. Doğu Perinçek, Kandil’de Öcalan ile buluştu, ona çiçek verdi. Bingöl’de eylem yapılacağı biline biline askerler sevk edildi ve 33 askerin şehit edildiği saldırı meydana geldi” geldi diyerek, Türkiye’de meydana gelen tüm terör olaylarının ve suikastların sorumlusunun şerefli Türk Ordusu ve Türk Devleti olduğunu iddia etmiştir. Bu kanlı canavarın ifadelerine baktığımızda, PKK Terör Örgütü’nü nasıl aklamaya çalıştığını anlamak hiçte zor değildir.

Terör mahkemelerinde yargılanarak Silivri Cezaevine gönderilen paşaların feryatları boşuna olmasa gerek. Zira Vatan Hainliği ve Terör Örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanan paşaların suçları somut delillere dayandırılamamıştır. Verilen cezalar, tamamen hâkimlerin kanaatleri ve gizli tanıkların ifadeleri doğrultusunda olmuştur ki; bunu paşalar ve avukatları defalarca dile getirmişlerdir.

TSK kurulduğu günden beri “Harp Seminerleri” düzenlemektedir. Bu seminerlerde düşmanlara karşı bir takım stratejiler geliştirilmektedir. Hainlikle suçlanan paşaların bir kısmı, seminerler gerekçe gösterilerek Silivri Cezaevine atılmıştır. Oysa seminerler illegal yollarla yapılmıyordu. Seminerlerin yapıldığı dönemlerde başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan, bakanlar ve paşalar seminerlerde suç unsuru olduğunu neden fark edemediler ve gerekli önlemleri neden o zaman almadılar? Andıç suçlamasıyla cezaevine yollanan Orgeneral İlker Başbuğ şöyle demişti: “Şerefli Türk Ordusu’nun paşası terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmaktadır. Takdir Yüce Türk Milleti’nindir” Bir başka tepkisini ise şöyle dile getirmişti; “Internet andıcı, Hükümetin bilgisi dâhilinde kurulmuştu. Zaman içinde hükümet aleyhine faaliyet gösterdiğini gördüğüm için bizzat ben kapattım. Şimdi ben, Andıç ile suçlanıyorum” Ergenekon davasının iki numaralı şüphelisi olarak hâkim karşısına çıkarılan Hurşit Tolon ise ifadesinin bir bölümünde; “Ergenekon diye bir örgüt yok…” diyerek kendisini savunmuştur.

AKP, iktidara geldiği günlerde zaman zaman Türkiye’de anketler yapılmıştır. Bu anketlerde Türk Milleti’nin ordusuna son derece güvendiği ve fakat siyasilere ve ABD politikalarına güvenmediği anlaşılmıştı. Yani ABD, Türk Milleti’nin kimlere güvenip, kimlere güvenmediğini bir nevi test etmişti. Elbette ABD, stratejik ortaklık kuracağı Türk Devleti’nin kendi politikalarını benimsemesini ve TSK’nın da yıpratılarak devre dışı bırakılmasını isteyecektir. Zira TSK, pek çok defa Amerikan politikalarını bozucu tavırlar ortaya koymuştu. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın gerçekleştirilmesi, Çekiç Güç’ün Türkiye’den çıkarılması, 1 Mart Tezkeresi ve TSK’nın PKK Terör Örgütü’ne karşı başarılı operasyonlar düzenlemesi örnek olarak gösterilebilir.

‘Gizli Tanık’ uygulaması, Ortaçağ’da Engizisyon mahkemelerinin başvurduğu bir yöntemdir. Ortaçağ’dan kalma bu yöntemi medeni olduklarını ileri süren AB ülkeleri de kısmen de olsa uygulamaktadır. Türkiye’nin modernleştiğini daha da uygar medeniyet seviyesine ulaştığını iddia eden iktidar, her nasılsa Ortaçağ artığı olan bu ‘gizli tanık’ yönetimini kullanarak TSK’nın başarılı generallerini, muvazzaf subaylarını ve emekli paşalarını cezaevine yollamıştır. Tuhaf olan; bu hükümetin, TSK’ne ve Türk Devleti’ne hasım olan PKK’lı teröristleri, hangi akıl ve mantıkla ve hangi vicdan ile tanık olarak muhatap kabul ettiğidir. Bu süreç sonunda idamla yargılanan teröristler ‘TANIK’, PKK Terör Örgütü’ne karşı yüzlerce başarılı operasyon düzenleyen generaller ise ‘SANIK’ durumuna düşürülmüştür. Bu durumu tersten okuduğumuzda; TSK’nin bir terör örgütü, PKK’nın ise terörle mücadele eden bir örgüt konumuna getirildiği anlaşılacaktır. Ergenekon davalarında, Şemdin Sakık gibi 48 PKK’lı gizli tanığın ifade verdiği ileri sürülmektedir ki; bu daha da düşündürücü bir durumdur.

Gelinen bu vahim durum sonucunda; acaba Oslo’da neler görüşüldü? Dokuz maddelik Oslo görüşmelerinde Özerk Kürdistan sözü verildi mi? Başbakan, Obama ile iddia edildiği gibi gizli bir anlaşma yaptı mı? Yapmış ise, Türkiye’yi başkanlık sistemiyle federatif bir devlet haline getirileceği doğru mudur? Yeni Büyük Şehir Belediyeler yasası acaba federatif bir Türkiye’nin ön hazırlığı mıdır? Devletimizin üniter yapısını doğrudan bozacak bu politikaların içeriği bir an evvel en yetkili ağızlardan en doğru bir biçimde Türk kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Ülkemizin sürüklendiği şu vahim durum karşısında, son söz olarak şunları söylemek istiyorum:  Hükümet, bir anda başkanlık sisteminden bahsetmeye başladı. Akabinde Büyük Şehir Belediyeler Yasası’nı gündemine aldı. Sonra, idamdan bahsetmeye başladı. Bu planlara bütünüyle baktığımızda akıllarda acabalar oluşmaktadır. Bütün bunlar, bir şeylerin ön hazırlığı mıdır? Gündemi idam ile meşgul ederek, büyük şehir yasalarını çıkararak, Türkiye’nin üniter devlet yapısını bozacak federatif bir devlet yapısının alt yapısı mı oluşturulmak isteniyor? Kopartılan bu gürültülerle Türkiye nereye sürüklenmek isteniyor? İşin doğrusu benim aklım karmakarışık ve hiç iyimser olamıyorum. Bu sebeple; “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Allah bu millete ve devlete zeval vermesin; uyuyanlara da akıl ve fikir versin. Teröristlerin ‘TANIK’ olarak muhatap alındığı, paşaların da ‘SANIK’ olarak görüldüğü bu süreçte uyuyanların iyi düşünmesi gerekmektedir. Aksi halde gidişat hiç hayra alamet değildir. Bu anlamda bu vatanda yaşayan herkesi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Gençliğe Hitabesini’ yeniden ama anlayarak okumaya davet ediyorum. Hitabede Kemal Atatürk, sanki bugünlerin fotoğrafını çekip, Türk Milleti’nin önüne koymuştur. Anlayana çok şey ifade eder; anlamayan için yapacak hiç bir şey yoktur.

 

Halit DURUCAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.