Görücü Usulü Cumhurbaşkanı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Alp GİRAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18 Haziran 2014

MHP ve CHP’nin bunca zaman neden bir aday belirleyemediği sonunda anlaşıldı: “Çatı adayı”nın ismini zikretmek o denli zor ki, genel başkanlar ve partilerin yöneticileri, beyefendinin ismini yanlış söyleyip zor duruma düşmemek için antrenman yapıyorlarmış! Buna rağmen yine de muvaffak olabilmiş değiller; Devlet Bey, Ekmalettin dedi ilk açıklamalar esnasında. Hoş, kolay da değil; Ekmeleddin Bey’in adını söylemek, d yerine t koyup söylerseniz de, normalinden çok farklı anlamlar içeriyormuş kelime olarak; yandaşlar şimdiden bu tip ayrıntılar bulup mugalataya başladılar.

Beklenen “çatı aday”, öznelerince açıklandı evet; toplumun en az yüzde yetmiş beşini kucaklayacak, ötekileştirici söylemleri olmayan, siyasetin karanlık yönünden uzak, ılımlı vs. sıfatlarla halka takdim edilmek üzere belirlenen kişi, yani Ekmeleddin İhsanoğlu; layık görüldüğü makama kavuşabilecek mi, göreceğiz; ancak ortada bir görece başarının şimdiden belirdiğini söylemeliyiz.

Bunun işareti mi, şudur; isim açıklanır açıklanmaz, bütün Türkiye, sağcı, solcu, yandaş; google’a koştu ve kim bu adam diye, tecessüsüne çare aradı. İlk anda, olmadı bu, fiyasko, kazanamaz yollu tepkiler normaldir; ancak bir hafta içinde değişip gelişecek ve başka bir yere evrilecektir. Özellikle Akp zulmünden yılan laik, kentli kitleler burun bükse de, ortada bir kariyer, dolu bir yaşam var. Ekmeleddin Bey’den bahsediyoruz tabii ki; NATO’dan sonra en kitlesel uluslararası örgütün genel sekreterliği önemlidir. Bize çok mu lazım,  denilebilir; doğaldır.

Tabii, görsel hafızası iyi olanlar, Google’dan evvel zihinlerini yoklarlarsa, AKP’nin ilk döneminde, Başbakan ve diğer üst düzey yöneticileri, Ekmeleddin Bey ile aynı karede hatırlayabilirler. İslam Konferansı’nın genel sekreterliğine seçim yolu ile ulaşmış ilk yönetici ve ilk Türk yönetici olması nedeni ile, İhsanoğlu’na pek teveccühte bulunmuşlardı hazretler. Şimdilerse ise, sevmiyorlar; çünkü İhsanoğlu onlara boyun eğmiş değil.

Önümüzdeki günlerde, kendisini daha yakından tanıyacağız muhakkak; ancak, kafayı aydınlanma, pozitif bilim, modernite ile bozmuş bir geleneğe mensup olduğumuzdan, İslam, İslam örgütü lafını duyar duymaz su yüzüne çıkan ön yargılarımızı bir kenara bırakır ve nesnel birkaç cümle edersek, söyleyebiliriz ki, Ekmeleddin İhsanoğlu, sıradan, herhangi biri değildir, açık. Bilim adamı, entelektüel, Türk ve Arap kültürünü yakından biliyor, tarihçi, önemli bir örgütün yöneticisi ve uluslararası camiada tanınırlığı var. Cumhurbaşkanı olmaya yeterlidir. 

İhsanoğlu’nun bir İslam örgütünün en tepesinde olduğu halde, eşinin başının açık olması ve yakın tarihin turnusollerinden Gezi kalkışmasına dair mantıklı yaklaşımı da önemlidir. Kendisi ne vandalizme ve faiz lobisinin kışkırtmalarına prim vermiş ne de ruh haleti fecaat arz eden Tayyip Bey’e destek atmıştır.

Tayyip Bey demişken, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Chp ve Mhp tarafından “çatı adayı” olarak kamuoyuna takdiminden sonra, kendisine konuyla ilgili ilk soruya verdiği yanıta dikkat edin! Kendisi son dönemde ilk kez, birisini küçümsemeden, birisiyle alay etmeden birkaç cümle kurdu; kararı millet verecek, gibi bir yuvarlak laf etti. Ben söyleyeyim, çok açıktır ve Tayyip Bey korkmuştur. Asıl ters köşeye yatan kendileri olmuştur. Şimdi onlar düşünsün! Zaten Akp adayının açıklanmasının gecikmesi de bence bu durumla ilintili. Muhakkak ki İhsanoğlu’nun adının geçtiğini bir yerlerden duymuşlar ve ona göre, stratejileri revize veya gözden geçirme ihtiyacı hissetmişlerdir. Bakıp göreceğiz, yeni dönemde kartlar yeninden karılacak gibi. Çünkü, Akp ve yandaşlarının Ekmeleddin Bey’e saldıracak hiçbir konu başlıkları yok gibi; Mısır’daki halk hareketlerine dair bakışı dışında. İhsanoğlu’nun 2013 yazında Mısır’daki iktidar değişikliğine darbe dememiş olması, yandaşları çok kızdırdı ve kızdırmaya devam ediyor. Ancak görmezden geldikleri şu: O darbe değildir görüşü, neredeyse bütün İslam ülkelerinin ortak görüşüdür ve doğrudur. Darbecileri devirmek darbe değildir, olamaz.

Buraya kadar tahammül gösterenler için, asıl söylemek istediğim şey şu ki, CHP tarihi bir fırsatı elinin tersiyle itti. Kulis faresi gibi fiskos haber yapan bazı gazetecilerin söylediğine göre, Ekmeleddin Bey, Kemal Kılıçdaroğlu’na beş altı ay önce haber yollayıp Cumhurbaşkanlığı için nabız yoklamış; bir başka iddia, İhsanoğlu asıl Mhp’nin adayı imiş ve CHP bir tiyatroya alet olmuş, her neyse.  Öyle ya da böyle, bu aday ve kimliği, kişiliği, önümüzdeki süreçte Türkiye siyasetinin ne minvalde yürüyeceğinin işaretidir. Az sonra buna değinmek koşulu ile, fırsat dediğim şeye dair konuşmak gerekirse;

Doksan yıllık Türkiye Cumhuriyeti, artık bir kadın Cumhurbaşkanını hak ediyor. Bunu sağlayacak tek toplumsal kesim de CHP tabanıdır. Bir vakit adı geçen Emine Ülker Tarhan ise, duyar duymaz aklıma yatan yegâne kişiydi. Yüksek yargıyı, bürokrasiyi iyi bilen, kariyer sahibi, iyi eğitimli, siyaseti bilimsel manada idrake çalışan ve güzel. “Çatı adayı” seçildi, ne ala; yok seçilemezse Chp’nin toplumsal itibarı zarar görecektir. Hele ki taban bunu kabul etmez, sandığa falan da gitmezse seyredin komediyi.

Bunca toplantı, sağcılarla ittifak ve muhafazakâr aday; CHP’ye umarız ki zarar vermez; ancak bugün Türkiye’nin ana muhalefeti olan parti, bir ilke imza atıp Emine Ülker Hanımefendi’yi aday gösterse idi, ilk turda, kendi tabanı ve kafası henüz durmamış sosyalistler ve aklı başında diğer kesimlerce de desteklenip ilk turda yüzde otuzun üzerinde bir oy alabilir ve Akp adayı yüzde elliyi geçemez ise de ikinci turda, Mhp’nin bir kesimi, laik Kürtlerle beraber hem Tayyip Bey’i, hem Abdullah Gül’ü zorlayabilirdi. Bunu konuşmak, tartışmak gereği dahi duymadan, Mhp ile ittifaka yanaşmak, Chp’nin tarihsel geleneğine hakarettir. Şimdi biz ne yapacağız, Tayyip Bey seçilmesin diye, BBP ve Saadetçilerle aynı kişiye mi destek sunacağız; muammadır.

Peki, bu, bir olasılık olarak dahi dikkate alınmadan, neden “çatı”ya sığınıldı ve “çatı” neden bir muhafazakar bilim adamına konduruldu?

Türkiye’de kurumsal ve ideolojik manada, bugün için Amerikancılığın en etkili örgütü, bilindiği gibi, Fethullah Gülen cemaatidir. Ve bunların önemli isimlerinden biri, bir gazeteci, yakın zamanda bir öngörüde bulundu ve Türkiye’de, AKP’nin bu despotik yaklaşımları nedeni ile, önümüzdeki dönemde, demokratik-laik siyasetin güç kazanabileceğini söyledi. Önemsiyorum ve birkaç günlük izlenimim, Ekmeleddin İhsanoğlu, bu tarife uygundur ve seçilirse eğer model olacaktır. Artık ülkemizde herkes, evvela bazı temel şeyleri kabul edip siyaset yapacaktır.

Zaten Akp’nin 12 yılda başardığı şey de budur. Sen bu saatten sonra başörtüsünü, din eğitimini tartış da görelim, tartışamazsın. Bu, bundan böyle, milletin kırmızı çizgisidir. Yaşam tarzıma müdahale ediliyor, diye bağırıyorsun; ama başkasının yaşam tarzına, giyimine saygı duymuyorsun; duyacaksın! İyi mi kötü mü; hem iyi hem kötü; uzun mesele; ama derdimiz anlaşılmıştır umarım. Yeni dönem konsepti şu: Ilımlı olacaksın, laiklik de dozunda, muhafazakârlık da tadında, barış söylemleri de oranında, Abd karşıtlığı da belirli bir nezaketle, siyaseten tartışma da duyarlılıkla vs. Bağıra çağıra politika dönemi bitti.

AKP’yi bir hükümet darbesi ile iktidara taşıyan ABD, son iki üç yılda AKP’nin geleneksel İslami ve radikal yönünün ortaya çıkması üzerine, yeni arayışlara girdi ve 17 Aralık’ta gördük, taşeronuna bir uyarı verdi. Bundan sonra bu uyarılar sıklaşacaktır. İşte bu koşullarda, başta CHP ve diğer muhalefetin dikkatli olması gerekir, AKP’den kurtulayım derken, ABD’nin dümen suyuna girme tehlikesi var.

Önümüzdeki bir iki senede, geçtiğimiz on iki yıldakinden çok daha fazla gelişme bizi bekliyor.

 

Alp GİRAY

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.