Hukuk Devletinde Generallerin Yeri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI emekli orgeneral Sayın İlker Başbuğ’un, “İnternet Andıcı” davası kapsamında ifadesine başvurulmak amacıyla adliye’ye, özel yetkili savcılığa davet edilmesi, ve sonrasında ifadesinin alınarak mahkemeye sevkedildikten sonra tutuklanarak Silivri Cezaevine yollanması...

Bu gelişme acaba nasıl yorumlanmalı?

Bir kesim göbek atarak bu gelişmeyi sanki kutlamakta!

Yine bir başka kesim demokrasi vurgusu yapmakta...

Muhalif diyebileceğimiz bir başka kesim de,

Karaları bağlayıp ahlanmakta ve vahlanmakta!

Gerçekten de bu gelişmeye nasıl bakmalı?

* * *

İlk olarak, her zaman şunu vurguluyorum...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bir hukuk devleti ise, bu devlet indinde hiçbir kimse ama hiçbir kimse, sıradan bir vatandaş da olabilir, emekli bir hâkim ve savcı da olabilir, yüksek bürokrat da olabilir, 4 yıldızlı general de olabilir, “anayasa” ve yasalar çerçevesinde, birdir, eşittir, hiçbir suretle imtiyaz ve ayrıcalık göremez, görmemelidir de.

Kanunlar; kişilerin titrine bakılarak, sahip olduğu sosyal konuma ve nüfuza bakılarak tatbik edilemez.

Hukuk devletlerinde “kanunlar” vardır ve kanunlar, toplumsal hayatı düzenlemek, bir nizama sokmak için hukuksal normlar tayin eder ve bunlara herkesin de istisnasız uymasını bekler. Hukuk devletlerinin en büyük özellikleri, kanun koymaları ve bu kanunlarının bir yaptırım öngörmeleridir.

* * *

Bu bağlamda, Sayın İlker Başbuğ’un tutuklanması, ne göbek atılacak ne de demokrasi havarisiciliği oynanacak durumdur. Sayın Başbuğ, ülkemizin genelkurmay başkanlığı yapmış değerli komutanlarındandır. Pekâlâ bu husus, Sayın Başbuğ’un Genelkurmay başkanlığı yapmış olması mahkemeye çıkarılamayacağı ve suçlanamayacağı anlamına da gelmemelidir. Şuan için kendisine savcılık tarafından bir suç atfında bulunulmuştur.

“Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme”...

“Terör örgütü yönetmek”...

SAYIN İLKER BAŞBUĞ, tutuklanmasının arkasından, basın mensuplarının soruları üzerine şöyle bir açıklamada bulundu;

“Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Takdir yüce Türk Milletinindir.”

* * *

KÜLTÜR BAKANI Sayın Ertuğrul Günay, eski Genelkurmay başkanı emekli orgeneral Sayın İlker Başbuğ’un tutuklanmasını aşağıda okuyacağınız metindeki gibi değerlendirmiş:

*

“Türkiye ilginç bir noktaya geldi. 1960'da dönemin Genelkurmay Başkanı darbecilerle işbirliği yapmadığı için tutuklanmıştı. 2012'ye geldiğimizde ise bir önceki Genelkurmay Başkanı, darbe eğilimlerine yeşil ışık yaktığı için tutuklanıyor. Bu tabi, hukuk devleti ve demokratik gelişme açısından oldukça önemli ve olumlu bir adım. Ama artık Türkiye bu darbe tartışmasından kurtulmak istiyor.”(1)

*

Tabii ki, ben de bu değerlendirmeleri okuyucunun “takdirine” bırakıyorum. Pekâlâ ülkemiz gerçekten de atılan kararlı siyasi adım ve hukuksal zeminde dikbaşlı tahkikatlarla, siyaset kurumunun üzerinde “demokles”in kılıcı misali sallanan askeri vesayeti kırmakta, olması gereken alana, yani ülke güvenliğine geriletmekte. Geçmiş dönemlerdeki gibi kuvvet komutanlarının veya genelkurmay başkanlarının yaptığı tarzdaki siyasi konuşma, demeç ve müdahaleleri, artık eskisine oranla “sıklıkla” günümüzde görememekteyiz.

Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemiz açısından çok önemli bir anayasal kurumdur. Görevlerini; anayasa, yasa ve siyasi iktidara bağlı olarak ifa etmek durumundadır.

Şu da bir gerçek; eski kuvvet komutanlarının, emekli subayların veya emekli genelkurmay başkanlarının, gerçekten de “somut deliller” olmadan, sadece “gizli tanık” veya “karinelerden” yola çıkarak suçlanmaları, tutuklanmaları, gazeteciler ve kamuoyu önünde prestijlerinin zayıflatılması, tabii ki, bu durumlar da sanırım, hukuk devleti ve demokratik gelişme açısından, olumlu hareketler olmasa gerek.

* * *

İnancım şu ki, ülkemizde, evet hukuk devletinin tam olarak yerli yerine oturması, demokratik olgunluğun yeşermesi, ve tüm toplum bireyleri tarafından içselleştirilmesi, rasyonelleştirilmesi babında, herkesin hukuka saygı göstermesi gerektiğidir. Bilinen ve kabul edilen realite şudur ki, geçmiş dönemlerde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli kademelerindeki komutanların, siyasete sürekli müdahil oldukları ve müdahale ettikleridir. Hâlbuki, Türk Silahlı Kuvvetleri, tamamen, ülke savunması ile ilgilenmesi, ülkeye dışarıdan gelebilecek bölücü ve yıkıcı tehditlerin bertaraf edilmesine, kendisini odaklaması gerekirken, daha çok “iç tehdit” unsurları ile iştigal edilmiştir... Şunu da söylemekten imtina etmemekteyim; Ak Parti iktidarı dönemine kadar da böyleydi gerçi, 2004-2007-2009 süreçlerinde bazı “darbeye yönelik” fikri bazda teşebbüsler yaşanmışsa da, Türk Silahlı Kuvvetleri, AK Parti hükümetleri dönemlerinde, demokrasiye ve hukuk devleti prensiplerine ve teamüllerine daha fazla hassasiyet göstermiş ve daha anayasal çizgilerde hareket etmiştir.

Öte yandan, toplumumuzdaki laik ve Kemalist kesimde zuhur eden algı, değerli komutanlarımızın içeriye atılarak, ordumuzun moral ve motivasyon düzeyinin düşürüldüğüdür. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde senelerce şerefle hizmet ifa etmiş askerlerin, kamuoyu indinde, ilk duyulduğunda, “infiale” ve “şaşkınlığa” neden olacak ithamlarla suçlanarak, cezaevlerine yollanması da, bunun bir siyasal hesap çerçevesinde planlandığı ve organize edildiği, bir diğer algıdır. Yine, bu süreçlerde yaşanan tutuklamaların; özellikle, toplumda aydın kişilikleriyle tanınan akademisyen, subay, gazeteci tutuklanmalarının da, bir “rövanşist” adımlar olduğudur.

Çeşitli davalardan Hasdal ve Silivri Cezaevleri’nde yatan yüksek rütbeli subaylarımız şöyle: (2)

HASDAL Cezaevi’ndeki subaylarımız:

- Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı

- 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Korkut Özarslan

- EDOK Muhabere Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Nejat Bek

- Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Yurdaer Olcan

- Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu

- Genelkurmay MEBS Başkanı Koramiral Kadir Sağdıç

- 1 Taktik Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Korcan Polatsü

- Harita Genel Komutan vekili Tümgeneral Gürbüz Kaya

- Hava Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral İsmail Taş

- Jandarma Denetleme Başkanvekili Tümgeneral Halil Helvacıoğlu

- KKK Denetleme Başkanvekili Tümgeneral Erdal Bektaş

- Harp Akademileri Kurmay Başkanı Tümgeneral Ahmet Yavuz

- Gaziemir Ulaştırma Okul Komutanı Tümgeneral İhsan Balabanlı

- 52. Taktik Zırhlı Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Dalay

- 4. Kolordu Komutan Yardımcısı Tümgeneral Nurettin Işık

- İkmal Maliye Okul Komutanı Tümgeneral Fehmi Canan

- Kara Lojistik Yönetim Başkanı Tümgeneral Bekir Memiş

- Donanma Kurmay Başkanı Tümamiral Ali Semih Çetin

- Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanı Tümamiral Soner Polat

- 4. Mekanize Piyade Eğitim Komutanı Tuğgeneral Kasım Erdem

- Kastamonu Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ali Aydın

- Genelkurmay ATASE Başkanı Tuğgeneral Gökhan Gökay

- Tokat Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ömer Mimiroğlu

- NATO Savunma Direktör Yardımcısı Tuğgeneral Hakan Akkoç

- Deniz Personel Başkanı Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu

- Denizaltı Filo Komutanı Tuğamiral Ahmet Türkmen

- DKK Plan Prensipler Başkanı Tuğamiral Cem Gürdeniz

- Sahil Güvenlik Kurmay Başkanı Tuğamiral Turgay Erdağ

- İskenderun Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Fatih İlgar

- Güney Görev Grup Komutanı Tuğamiral Aziz Çakmak

- Karamürsel Eğitim Merkez Komutanı Tuğamiral Levent Erkek

- Müşterek Doktrin Merkez Komutanı Tuğamiral Levent Görgeç

- Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Ziya Güler

- Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harp Filosu Komutanı Tümamiral Mücahit Şişlioğlu

SİLİVRİ Cezaevi’ndeki subaylarımız:

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ

Emekli Oramiral Özden Örnek

Orgeneral Halil İbrahim Fırtına

Orgeneral Şükrü Sarıışık

Korgeneral Engin Alan

Orgeneral Çetin Doğan

Emekli Tümamiral Deniz Kutluk

Emekli Tümamiral Aydın Gürül

Emekli Orgeneral Şener Eruygur

* * *

Yaşanan bu adli faaliyetler neticesinde, toplumda zuhur eden hoşnutsuzlukların artmasında veya bu huzursuz kitlelere yenilerinin eklenmesinde, sanırım bir parça hükümetin takındığı tutum ve tavırların da etkisi var. İçişleri Bakanı’nın gazeteci ve akademisyenleri de kapsayacak şekilde terör ve terörsel faaliyetlere katılan tanımlaması yapması, terörün sadece silahla yapılmayacağı anlamına neden olacak açıklamalarda bulunması, vb. olaylar, demeçler, tavır değişimleri; toplumda, siyasi iktidara olan güveni, sanki “görece” olarak sarsmakta.

*

Türkiye; demokratik hukuk devletidir. Bu bağlamda, hiç kimsenin, bu ülkede, Cumhuriyet yasalarının daha üzerinde olduğu ileri sürülemez. Her kimse, eğer; yasalarda suç sayan bir fiili gerçekleştirmişse, bunun sonucu olarak adalete hesap verip, gereğine de katlanacaktır. Ama bu gelişmelerde önemli olan nokta, insanların yersiz ve sebepsiz hususlardan ötürü, bir suçla irtibatlandırılarak, hapse konuyor intibasının yaratılmamasıdır. Yani, siyasi iktidarın, toplumda cereyan eden olumsuz algıları dağıtacak yönde tutum alması gerekecektir. Biliyorsunuz KCK tutuklamaları, basın mensuplarının tutuklanmaları, yine emekli generallerin tutuklanması süreçlerinde de toplumumuzun belli bir kesiminde, bu tutuklamalara yönelik “şüpheler” uyanmış; bu tutuklamaları, “içlerine sindirememişlerdi”.

*

Ülkemizin, hukuk devletine olan güveni, her ne olursa olsun devam etmelidir. Pekâlâ, yıllarını, vatan savunmasına feda eden şerefli TSK mensubu subaylarımız da, umarım yargılamalar sonucunda, yüzlerinin akıyla, ailelerinin yanına dönerler.

Ve son olarak, sözlerime nokta koyarken;

Milli iradeyi, iğdiş edecek darbe ve benzeri girişimlere, hayır...

Geç gelen adalet, “adalet” değildir; hiçbir kimse, suçu sabit oluncaya kadar, “suçlu” değildir...

 

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

 

Alıntılar:

(1), (2); İNTERNETHABER, 06.01.2012

 

Yorumlar

idari vesayetten yeni oligarşiye

Sayın Salman, zaman zaman dosdoğru, zaman zaman dalgalı olmakla birlikte genel hatları itibariyle beğendiğinim yazınıza izninizle kendimce küçük bir eklenti yapmak istiyorum: 1. Rütbeli rütbesiz tüm askerler Türk milletinin ordusunun görevli memurdur ve siyasal iktidarın emrindedir. Şu anda tutuklanan asker-sivil sanıkların kahir ekseriyetinin milletin iktidarını doğrufdan veya dolaylı olarak silahla değiştirme suçu işlediğine, silahlı örgüt kurup yönettiklerine ve bunların hiç tavizsiz cezalandırılmaları gerektiğine yürekten inanıyorum. Hatta zamanaşımı ve insan ömrü elvermese bile, muhattabı-cezalandıracak kimse kalmamış olsa bile, tarihdeki tüm cunta müdahalelerinin şiddetle cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. 2. Bu arada silahlı kuvvetleri mevcut gelişmelere karşı aleni tahrik eden, güçsuz bırakma, domoralize etme çabası içindeki yerli yabancı psikolojik harekatçıları, muhtelif erklerde görevliler ile sivil toplum mensupları ve bunlara çanak tutanları da görmüyor değiliz. 3. Önemli bir tehlikeye de dikkat çekmek istiyoruz; 80 (ve hatta 250) yıllık askeri vesayetin ortadan kalkması ile birlikte, erkler arasındaki dengeyi yargı lehine bozacak muhtemel yeni oligarşik yapının engellenmesi için düşünenlerin ve siyasilerin uyanık olması gerektiğine inanıyorum. :) selam ve sevgiler....

vesayetten kurtulurken oluşan yeni oligarşi

Sayın Salman, zaman zaman dosdoğru, zaman zaman dalgalı olmakla birlikte genel hatları itibariyle beğendiğinim yazınıza izninizle kendimce küçük bir eklenti yapmak istiyorum: 1. Rütbeli rütbesiz tüm askerler Türk milletinin ordusunun görevli memurdur ve siyasal iktidarın emrindedir. Şu anda tutuklanan asker-sivil sanıkların kahir ekseriyetinin milletin iktidarını doğrufdan veya dolaylı olarak silahla değiştirme suçu işlediğine, silahlı örgüt kurup yönettiklerine ve bunların hiç tavizsiz cezalandırılmaları gerektiğine yürekten inanıyorum. Hatta zamanaşımı ve insan ömrü elvermese bile, muhattabı-cezalandıracak kimse kalmamış olsa bile, tarihdeki tüm cunta müdahalelerinin şiddetle cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. 2. Bu arada silahlı kuvvetleri mevcut gelişmelere karşı aleni tahrik eden, güçsuz bırakma, domoralize etme çabası içindeki yerli yabancı psikolojik harekatçıları, muhtelif erklerde görevliler ile sivil toplum mensupları ve bunlara çanak tutanları da görmüyor değiliz. 3. Önemli bir tehlikeye de dikkat çekmek istiyoruz; 80 (ve hatta 250) yıllık askeri vesayetin ortadan kalkması ile birlikte, erkler arasındaki dengeyi yargı lehine bozacak muhtemel yeni oligarşik yapının engellenmesi için düşünenlerin ve siyasilerin uyanık olması gerektiğine inanıyorum. :) selam ve sevgiler....

Darbeler ve Sivil destekler..!

Sayın Sedat Ergenç, yorumunuz için teşekkür ederim. Evet, darbelere çanak tutan, darbenin gerçekleşmesi için tamtam çalanları da unutmamak gerekir. Ki, bunlar, güya sivil inisiyatif tarafında olup, militer düşünceyle hareket eden, iktidarın nasıl olursa olsun değişmesine her hangi bir itirazları olmayan fırsatçı güruhturlar. 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.