İzmir'in Yurttaşlık Vefası

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Mehmet Şükrü ÖZEN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10 Ağustos 2012

Türkiye'nin siyasi tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir kenttir İzmir. Doğal güzellikleri bir tarafa, insanlarının eğitimi, mesleki konumu hangi düzeyde olursa olsun muhabbetlerinin tadına doyum olmaz. Ekmek almak için gittiğiniz mahalle bakkalında memleketin gidişatı hakkında saatlerce tartışırken bulursunuz bir anda kendinizi, o arada onlarca müşteri alışverişini yapıp gitmiştir bile.

İşte belleğinizde böyle zengin hatıralar bırakan bir havası vardır güzel İzmir'in. Bağımsızlık mücadelesinin zaferle sonuçlandığı yer olması, havasına, suyuna ve yaşayan ahalisine bambaşka bir renk katmıştır. Bu yüzden aydınlığın, direnişin, vatan aşkının sembol kalesidir Victor Hugo'nun prensese benzettiği Ege'nin incisi.

Son otuz yılımızı kana bulayan terör belası, yurdumuzun dört bir yanından gelen acı haberlerle beraber oldukça canımızı sıkıyor. Neredeyse her yeni güne korkunç gelişmeler eşliğinde merhaba der olduk. Şehit analarının ağıtları yüreğimizi dağlarken siyasi elitler maalesef senelerdir kullandıkları gelip geçici söylemleri tekrarlıyorlar. Türk Milleti, artık çözüm için akılcı ve kalıcı uğraşlar beklerken kan tacirleri strateji değiştirip coğrafyamızın batı yakasında da adından söz ettirme gayretlerine kalkışıyor. Aslında Foça'daki saldırı hiç de "sıradan" kabul edilecek türden değil. Örgütün Batı'da da hakimiyet kurmak istemesi gibi ilk etapta aklımıza gelebilecek senaryolardan çok daha derinlikli hesaplanmış bir komplo, aslında söz konusu olan. Batı illerinde senelerdir kardeşçe yaşayıp aile kurarak kaynaşmış Kürt ve Türk halkını galeyana getirip sokak çatışmalarını körükleme düşüncesi de değil söylemek istediğim. Öyle ya, bu iç karışıklık oluşturma hedefi için teröristlerin İstanbul gibi Kürt nüfusun en yoğun olduğu bir metropol kenti tercih etmesi daha mantıklı sayılmaz mıydı? Neden İstanbul, Balıkesir, Bursa, Sakarya, Edirne değil de İzmir?


Ulusal kaderimizin dönüm noktalarından birini teşkil eden 30 Ağustos'a yaklaştığımız günlerde canilerin hain eylemleri için İzmir'i tercih etmesi, esasen mesaj niteliği taşıyor. İletilmek istenen, manevi duyguların canlandığı, "mübarek" kabul ettiğimiz Ramazan ayında Cumhuriyet'in simge değerlerinden birini tehlike altında gösterme arzusudur. Emperyalizmin dize getirildiği toprakların örgüt tarafından kara listeye alınması bu açıdan çok anlamlıdır. Tabii ki damarlarında halen kurtuluş kıvancının gururunu taşıyan yüce İzmir halkı, PKK'nın kirli emellerini boşa çıkarmış ve askerlerimizin başına gelen adi kumpas karşısında "toplumsal hassasiyetini" göstermekten çekinmemiştir. Yaralanan evlatlarımızın kan kaybını gidermek için onlarca İzmirli hastaneye akın etmiş, toplu taşıma araçları da yardım çağrısına kulak veren insanlarımızdan ücret talep etmemiştir. "Gavur" diye itham edilen koskoca bir şehir, "kutsal" addettiğimiz günlerde kenetlenmeyi başararak hepimize örnek teşkil etmiştir.


Ve bir kez daha emin oldum ki İzmir'den yükselen "bağımsızlık ateşi" sönmediği müddetçe terörün ahlak ve insanlık dışı gayeleri daima boğulmaya mahkum kalacaktır.

 

 

Mehmet Şükrü ÖZEN

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.