Keşan'dan Öte Yol Yok mu?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hayri GÜNEL

Ya da Recep Tayyip Bey'in yolu Keşan'da tıkandı mı?

Çünkü günlerdir şöyle bir tabloya tanık oluyoruz hep:

Kemal Kılıçdaroğlu, “Mütevazı bir soru soralım:, Filistin’in bütün itirazlarına rağmen İsrail’in OECD üyeliğine Türkiye neden izin vermiştir?” diye soruyor, Recep Tayyip Bey, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Dünya artık küçük Recep Bey. BM’den sonuç çıkmadı, Arap Birliği ne oldu? İslam Kalkınma Konseyi’nden ne ses çıktı. NATO olayları kınamadı.” diyor, Recep Tayyip, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan ısrarla BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail’i kınayan karar aldığını söylüyor. Bu doğru değil. Bir Başbakan’a doğruları söylemek yakışır. Orijinal metinde BM, ‘çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemleri kınıyor’ demiştir ‘eylemi’ değil. Dışişleri eylemleri kaldırıyor, eylemi koyuyor. AKP hükümeti yanlış bir tercümenin arkasına sığınarak mı onurunu koruyo?” diyor, Recep Tayyip Bey, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakanın yapması gereken İsrail’le yapılan yazışmaları açıklamaktır.” diyor, Recep Tayyip Bey, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Samsun Ceyhan hattı Başbakan’a yakın olan bir firmaya ihalesiz verildi. Biliyorsunuz bunun ucu İsrail’e kadar uzanıyor. Bakalım bu iptal edilecek mi? Biz bunu sonuna kadar takip edeceğiz. TBMM’ye bir araştırma önergesi vereceğiz. Bakalım AKP milletvekilleri bu önergeye destek verecek mi?” diyor, Recep Tayyip Bey, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “O kadar şaşırdılar ki bakıyorsunuz AKP kurmayları birbirinden farklı beyan vermeye başladılar. Bir bakan biz bir devler olarak varlığını kabul ettiğimiz devlete sil baştan yapamayız diyor. Bir başka bakan diyor ki ‘İsrail’le yakın tarihteki anlaşmalar ve her şey feshedilecektir’ diyor. Bir başka bakan ise ‘imzalanmış çok sayıda anlaşma var konu hükümete gelirse konuşuruz’ açıklaması yapıyor” diyor, Recep Tayyip Bey, “Biz Tel Aviv’e sorduk, cevap Keşan’dan geldi” çizgisinde ısrar ediyor.

Kısacası Kemal Kılıçdaroğlu hep soruyor, Recep Tayyip Bey ise, “bir türkü tutturdum, şimdilik gidiyorum bakalım” tadında bir hatta duruyor. Bütün bunların üzerine gelen Fethullah Gülen açıklaması Recep Tayyip Bey’in içinde bulunduğu duruma adeta “tüy dikiyor”.

Gülen’in açıklamasını asla yabana atmayın. O açıklama, daha önce sözünü ettiğim laik elitlerle, cemaatin arasında oluşan tarihi uzlaşmanın bir tasdiki olarak okunmalıdır. Yani bir başka deyişle, artık Recep Tayyip Bey ve AKP’nin tasfiyesi gündemdedir. Gülen açıklamasının kodları arasında bu var. Nitekim Öcalan bile bunu görmüş ve niyeyse artık, büyük bir tedirginlikle, “Özal, Erbakan ve Ecevit tasfiye edilmişti, şimdi sıra başbakanda” yollu açıklamalar yapmaya başlamıştır. Son olarak da bir basın toplantısında bir gazetecinin sorusu üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, ABD’nin Hamas’ı terör örgütü olarak gördüğünü ve bu konudaki görüşünün net olduğunu açıklamıştır. Aynı Hamas için Recep Tayyip Bey “direniş örgütü” demektedir.

Sözün özü, artık Recep Tayyip Bey’e çıkan bütün yollar, yaklaşık 20 yıldır partisine mensup belediye başkanlarınca yönetilen İstanbul’un, her yağmurda sular, seller tarafından tıkanan yolları gibi birer birer tıkanmaktadır.

Galiba Recep Tayyip Bey bit(iril)mektedir.

KISA HATIRLATMALAR

1- Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi’ne taşınan değişiklik paketinin iptali için “şeklen görüşülebilir ancak” demiştir. Bülent Arınç Anayasa Mahkemesi üyesi değil, milletvekilidir.

2- Aynı Bülent Arınç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun son açıklamaları üzerine, Deniz Baykal’ı kastederek, “o da birilerinin avukatlığına soyundu, kendisine pahalıya mal oldu, Kemal Kılıçdaroğlu’da bir yerlerin avukatlığına soyunursa, ona da pahalıya mal olabilir” demiştir. İlginç ve üzerinden atlanılmaması gereken, bir yerlere not edilmesi gereken bir açıklamadır bu. Acaba bir “tehdit” olarak da okunabilir mi ne dersiniz?

3- Ergenekon Davasında son dalgada tutuklanan kadın avukat Tülay Bekar’ın Ergenekon hakimi Köksal Şengün’ü kadınlığını kullanarak davayı bıraktırmaya çalıştığı iddiası üzerine Mahkeme Başkanı Şengün “Bir mahkemenin üstüne bu kadar gidilmez. Birileri savaş açtı. Ama iktidar değişince hesabını sorarlar.” diye bir açıklama yapmıştır. Başkanın bu açıklaması Ergenekon Davası üzerindeki baskının hem de birinci ağızdan ortaya konulmuş olması bakımından çok önemlidir.

4- BM, Arap Birliği, İslam Kalkınma Konseyi, AB ve NATO’dan sonra, İstanbul’da toplanan Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’ndan da İsrail’e yönelik bir kınama çıkmamıştır. Yani Recep Tayyip Bey’in esip gürlemeleri yalnızca kendi tabanını hareketlendirmiştir, hepsi o kadar. Bu satırların yazarı, önceki yazısında, baskından sonra sadece İsrail’in değil, yanlış stratejisi nedeniyle Türkiye’nin de yalnızlaşacağını söylemiş ve yanılmamıştır.

5- "Balyoz" soruşturmasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya "Etkin Pişmanlık Yasası"ndan yararlanmak isteyip istemediğinin sorulduğu ortaya çıkmış ve Fırtına, bu talebi reddetmiş. Darbe soruşturmalarının vardığı bu en son nokta oldukça vahimdir ve işte bu vahim durum aynı zamanda “trajedi” olarak da okunabilir.

6- Gırgır dergisi son sayısının kapağında bir öneride bulunarak, eğer Gazze’ye ikinci bir filo daha gönderilecekse, bu filonun içerisinde Recep Tayyip Bey’in oğlunun gemisinin de yer almasını ve o gemide bizzat başbakanın da bulunmasını teklif ederek, “Recep Bey Gazze’ye Oğlunun Gemisiyle Gitsin” kampanyası açılmasını istemiş. Elçiye zeval olmaz. “Ah O Gemide Ben de Olsaydım” diyen herkese buradan duyurulur.

Hayri GÜNEL
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.