Kılıçdaroğlu İzleme Raporu (KİR-1)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hakan Yavuz

Bu rapor her ayın 15’inde yayınlanır.

“Bir iktidarın devrilmesi için kötü olması yeterli değildir, doğru bir muhalif hareketin varlığı, daha önemli ve zorunludur” (Hakan Yavuz)

Sözümüzü en başta, hatta aylar öncesinde söyledik. “Kılıçdaroğlu Truva Atı” tespitini 16 Kasım 2009 tarihinde ilan ettik. Son günlerde her söyleneni, her söyleyeni cevap vermeden izledik. Resim çok açık ortaya çıktı.

Bugüne kadar kendilerini “ulusalcı”, “Atatürkçü” gibi maskelerle gizleyen kimi “sosyal demokratların”, Kılıçdaroğlu ile yaşadıkları küçük zaferin sarhoşluğuyla, gerçek yüzlerini ortaya çıkarışlarına şahit olduk.

Hainlerle hesaplaşmak için, gafilleri bertaraf etmemiz gerektiğini biliyoruz. Artık kimseyi uyandırmaya çalışmıyoruz. Çünkü ihanet safına düşmemek için, uyarılmak gerekmez.

I - GİRİŞ

Önce CHP’ye yapılan operasyon ve Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesi hakkında ne dediğimizi hatırlatalım.

OPERASYONUN AMACI BELLİ OLDU

Hakan Yavuz / 22 Mayıs 2010

Sezgin Tanrıkulu bir yıl önce, Kürt açılımı için “CHP ŞART!” dedi. Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçildiği gün CHP’ye “BİRLİKTE ÇÖZELİM” çağrısı yaptı.

Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay’ın, 18 Mayıs 2009 günü (yani tam bir yıl önce) Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile yaptığı röportaj:

Devrim Sevimay: İçinde kimler olmazsa Kürt sorunu çözülemez?

Sezgin Tanrıkulu: Bana göre bilhassa CHP olmadan bu sorun çözülemez, çünkü CHP bu sorun bakımından devletin kodlarını çözecek tek partidir.

Devrim Sevimay: Ne demek devletin kodları?

Sezgin Tanrıkulu: Ancak CHP’nin ‘evet’ diyeceği bir çözüm bu devlet kurumlarındaki düşüncelerin değişmesine neden olur.

II - GELİŞMELER

Şimdi Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçildikten itibaren yaptığı açıklamalara bakalım.

VUKUAT 1: “NE MUTLU TÜRK’ÜM” DİYEMİYOR.

İhanet yoluna döşenmiş gaflet taşları her geçen gün açığa çıkmaya başlıyor. İşte bir örnek: Murat Yetkin 27Mayıs 2010 günü Radikal Gazetesindeki köşesinde Kılıçdaroğlu ile yaptığı röportajı yayınladı. Kılıçdaroğlu, Türk kimliğini bir alt kimlik olarak kabul ettiğini, bu anlamda Tayyip Erdoğan’dan hiçbir farkı olmadığını itiraf etmiş. İşte KIlıçdaroğlu’nun millet kimliğimizi rafa kaldırdığını itiraf ettiği o sözleri.

Murat Yetkin: Size yöneltilen eleştirilerden biri kurultay konuşmanızda ‘Kürt’ sözcüğünü kullanmamış olmanız. Kürt demekten özellikle mi kaçındınız?

Kılıçdaroğlu: Kürt sözcüğünü kullanmak bir maharetse, kullanırız. Ben Kürt demedim, ama Türk de demedim, Çerkez de demedim. Etnik kimliği ve inançları siyasetin merkezine koymayı doğru bulmuyorum. Etnik kimlik şereftir diyoruz. Siyasetçinin görevi toplumun tamamının sorunlarını çözmektir.”

“Türk Milleti” diyemeyen Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerden sonra Atatürk gibi, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” şiarına sahipleneceğini düşünebilir misiniz?

VUKUAT 2: KILIÇDAROĞLU SİYASET ÜSLUBUNU, TAYYİP ERDOĞAN’LA AYNI DÜZEYE DÜŞÜRDÜ.

5 Haziran 2010 günü Trakya gezisi sırasında sarf ettiği sözler:

“Dün futbolcularla bir açılım toplantısı yapmış. Recep Bey’in haberi yok, kendi kalesine gol atmış ne olduğunu bilmiyor Recep Bey.”

VUKUAT 3: KILIÇDAROĞLU, TAYYİP ERDOĞAN’IN GEZİNDİĞİ ÇAMURLU SAHADA İLK GOLÜ YEDİ.

BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail’le giriştiği göstermelik kapışmada, Tevrat’tan bir emir okuyarak, İsrail’i eleştirdi. Kılıçdaroğlu 6 Haziran günü Trakya gezisinde yaptığı konuşmada, Tevrat’tan başka emirleri okuyarak Tayyip Erdoğan’a cevap verdi.

Ancak “yığınakta yapılan hatanın, taarruzda gediğe yol açması” kuralı bu atışmada da geçerliliğini gösterdi. Gediği iyi değerlendiren BOP Eşbaşkanı, “golü” de atan taraf oldu. Nasıl mı? İşte şu sözlerle:

“Önceki gün ben Konya'da İsrail hükümetine 3 dilde seslendim. Tevrat'taki 10 emirin 6.'sını hatırlattım, ‘Öldürmeyeceksin’ dedim. Çok ilginçtir ben Tel Aviv'e seslendim, cevabı ne yazık ki Keşan'dan geldi. Hale bak! Birileri çıkmış Tel Aviv adına cevap veriyor. Tel Aviv'in avukatlığını yapıyor. Bana Tevrat'taki başka emirleri hatırlatıyor.”

Ne dersiniz? Erdoğan’ın “Tel Aviv'in avukatlığı” ithamı, Kılıçdaroğlu’nun ulaşmayı hedeflediği kitle üzerinde nasıl bir etki yapmıştır acaba?

VUKUAT 4: MUHALEFET GÖREVİNİ YAPAMADI.

Türkiye 31 Mayıs 2010 gününden itibaren BOP çerçevesinde yapılan yeni bir taarruzla karşılaştı. Kılıçdaroğlu, Filistin ve Gazze sorunlarına bakış, İsrail’e karşı tutum, Mavi Marmara Gemisi ve AKP’nin siyasal kazanç edinme çabaları karşısında, birer cümleyi geçmeyen açıklamalarla yetindi.

CHP’nin kamuoyunu yönlendirmedeki yetersizliği, muhalif kesimler içinde karmaşaya yol açtı. Gözler bütün konulara vakıf bir Genel Başkanı ve tasfiye edilen Onur Öymen ve Şükrü Elekdağ gibi duruş sahibi diplomatik kurmayları aradı.

VUKUAT 5: KAVRAMLARIN İÇİNİ BOŞALTIYOR.

Ülkede yaşanan sorunların kaynağını oluşturan, emperyalizm, Haçlı Seferi ve BOP gibi konulara değinmekten kaçınan Kılıçdaroğlu, kavramların içini boşaltma yöntemine sarılıyor.

Artan terör saldırıları karşısında kapsamlı bir siyasi söylem geliştiremeyen Kılıçdaroğlu, Tokat mitinginde halktan yükselen sloganlar karşısında tek bir cümleyle, 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' diye konuşuyor. (Tokat, 12 Haziran 2010)

Emperyalizm, Haçlı Seferi, BOP, Okyanus ötesi, Küresel Güçler gibi kavramları hiç anmayan Kılıçdaroğlu, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın anti-emperyalist özüne gölge düşürecek tarzda bir ifade kullanıyor. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın basitçe, bir iktidarın değişmesi olarak algılanmasına yol açacak şekilde, kavramların içini boşaltıyor.

“Ülkenin AK Parti'nin yanlış politikalarından kurtulması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, ‘Bugün yeni bir ulusal Kurtuluş Savaşı başlatmak zorundayız’ dedi. (Suluova, 13 Haziran 2010)

Kavramların içini boşaltarak, halkta algı yanılmalarına yol açma, açıkçası öyle-böyle görünerek halkı aldatma yöntemi Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında had safhaya varıyor. Altı Ok’un “Milliyetçilik” okunu kırma operasyonuyla Genel Başkan yapılan Kılıçdaroğlu, Suluova’da yaptığı konuşmada milliyetçilik üzerine tek bir cümle ediyor:

"Milliyetçilik, Halkını Korumaktır."

Peki, nerede kaldı, Türk Milliyetçiliğinin, dilde, kültürde, tarihsel gelişimde birlik ilkeleri? Kılıçdaroğlu çıkar yol olarak, bu konulara hiç değinmemeyi tercih ediyor.

III - SONUÇ

“Bozuk saat dahi, günde iki kez doğruyu gösterir” derler ya. Tayyip Erdoğan’ın da böyle bir doğrusu var. Kılıçdaroğlu için, “Manşetle Gelen, Manşetle Gider” demişti. Gerçekten de, gelişmeler bu yönde seyrediyor.

Herkese şirin görünmeye çalışan Kılıçdaroğlu, sonuçta kimseyi memnun edemiyor. Çünkü sorunlara hangi açıdan bakarsanız bakın, her kesim, “çirin lider” değil, “çözen lider” ihtiyacı duyuyor. Toplumda “masaya yumruğunu vuran bir lider olmalı” fikri bu nedenle yayılıyor.

Medyada, beklentileri karşılayamayacağı anlaşılan Kılıçdaroğlu’na verilen destekleri geri çekmek için hazırlıklar yapılıyor. İşte size son iki yıldır Kılıçdaroğlu’na en büyük desteği veren “merkez medyanın” amiral gemisinden atılan işaret fişekleri.

Ahmet HAKAN / Hürriyet, 13Haziran 2010

Ankara'ya gittim...

Kendisiyle üç saat geçirdim.

Sorulara verdiği cevaplara dikkat kesildim.

Yaklaşımlarına baktım, cesaretini ölçtüm, risk alıp almadığını kontrol ettim, gözlem yaptım.

Sonuç?

Heyhat ki heyhat!

Hadi “kocaman bir hayal kırıklığı” demeyeyim de “hayal kırıklığına ramak kala” diyeyim.

Ne de olsa umuda minicik de olsa bir kapı aralamak lazım.

* * *

Nasıl bir “Kemal Kılıçdaroğlu portresi” ile mi karşılaştım?

Hemen anlatayım:

Karşımda aradan geçen bunca süreye karşın lider olduğunun sımsıkı bilincine varamamış bir Kemal Kılıçdaroğlu duruyordu.

Şaşkın ve ürkekti.

 

Nuray MERT / Hürriyet, 14 Haziran 2010

Diğer taraftan, muhalefet cenahında büyük umutlar bağlanan yeni CHP lideri, yoksulluk dışında hiçbir mesele üzerine, doğru dürüst tek laf edemiyor. Evet, “Kürt” diyemiyor, etnik siyaset yapmaktan kaçınmak ile bunun alakası olmadığını göremiyor, “dili (bu dönemin politik gerçeklerine) bir türlü dönmüyor”! Hâlâ, hiç olmazsa, “Üniversiteye giden öğrencinin başörtüsüne karışmayacağız!” diyemiyor, demiyor ve belli ki demek istemiyor.

Ahmet HAKAN / Hürriyet, 14 Haziran 2010

Güzel hasletleri var Kemal Bey’in... Dürüst biri... Nazik ve kibar bir insan... Aşırı dikkatli... Çok çalışkan... Alçakgönüllü... Halka sıcak gelen bir tarafı var...

Ayrıca her türlü soruya açık...

Birkaç yandaşı karşısına alıp “Al gülüm ver gülüm” programlar yapmaya tenezzül etmeyecek kadar da sahici ve demokrat.

Ama keşke bu özellikler yetseydi.

Ne yazık ki yetmiyor, yetmez, yetemez.

Rauf TAMER / Hürriyet, 14 Haziran 2010

Herhalde şu havuzlu villa kelâmını, Kılıçdaroğlu da beğenmedi ki, konuya açıklık getirdi:

- Helâl parayla alınmış villalardan bahsetmiyorum. İyi ki açıklık getirdi.

Zira helâl veya haram, bütün havuzlu villa sakinlerini üzmüştü bu laf...

Çoğu da - galiba - kendi seçmeniydi... Ve de kalabalık bir kitleydi bu.

Ben Kılıçdaroğlu’nun bu haliyle CHP’deki Genel Başkanlığının, 2011 yılına kadar sürmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye siyasal saflaşmalar, parçalanmalar, dağılmalar ve yeni toparlanmalar aşamasında.

 

Hakan YAVUZ
sosyologhakanyavuz@gmail.com
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Devam Eden İçerik: 
Kılıçdaroğlu İzleme Raporu– 2

Yorumlar

YORUMLARINI ALDIGINIZ KÖŞE

YORUMLARINI ALDIGINIZ KÖŞE YAZARLARINA VE SÖYLEDİKLERİNE BAKINCA BENDE TAM TERSİ OLARAK KILIÇDAROGLUNUN DOGRU YOLDA VE BAŞARILI OLACAGINI DÜŞÜNÜYORUM..GELİŞ ŞEKLİ NE OLURSA OLSUN..TABİ BU NOKTADA BAŞARI KRİTERİNİN NE OLDUGU TARTIŞILIR ODA AYRI BİR KONU...

Hakan Bey bekliyorum ne zaman

Hakan Bey bekliyorum ne zaman aydın kimliğinize döneceksiniz diye ama sürekli önyargı ve öfke dolud yazılar yazıyorsunuz kılıçdaroğlu ile ilgili...
Siz de AKP'den kurtulmanın Kurtuluş Savaşı olacağını düşünmüyor musunuz?
O da Bülent Arınç yollu Tayyip'e gol atmadı mı?
Durup dururken insan niye Ne mutlu Türküm desin?

YOK ASLINDA BİRBİRLERİNDEN FARKI, AMA BİRİ "OSMANLI BANKASI"

Değerli Hasan Göksel Bey,

Ulusal Kurtuluş Savaşımız, emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı verilmiştir. Bugün Ulusal Kurtuluş Savaşı başlamalıdır diyen herkesin, hedefi yani emperyalizmi açıkça ortaya koyması gerekir. Eğer bunu söyleyen kişi, emperyalizmden söz etmiyorsa, onun Ulusal Kurtuluş Savaşı verme niyeti yoktur. Ben Kılıçdaroğlu'nun eğer samimi ise açık davranmasını istiyorum.

Kendisinden durup duruken "Ne Mutulu Türk'üm" demesini beklemiyorum. Fakat Murat Yetkin'e verdiği cevap nedeni ile "Türk Milleti" tanımından uzaklaştığını anlatmak istiyorum. Lütfen orayı bir kez daha okuyun ve Tayyip Erdoğan'ın "alt-kimlik", "üst-kimlik", "Türkiyelilik" kavramlarından farklı olup olmadığını düşünün.

Bu arada, henüz PD'de yayınlanmadı ancak "Baykal'dan Siyaset Dersi" başlıklı yazımı okumanızı dilerim. Bağlantı adresi şöyle:
http://haber318.net/kose-yazilari/407/baykaldan-siyaset-dersi.aspx

Bence aydın olmak, çıkarsız, umarsız ve korkusuz bir şekilde gerçekleri ve dağın ardında olup da, görünmeyen olasılıkları söylemektir. Ben kendi çapımda böyle davranmaya çalışıyorum. Gerçeklerin kitleler tarafından zamanla görüleceğine inanıyorum.

Saygılarımla.

Yorum Yapmadan Önce;

Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü söylemediğinizi vurgulamışsınız:

1. Bu sözün içeriği o kadar çarpıtıldı ki artık bu söz üzerinden siyaset yapmanın kendisine bir şey kazandıramayacağının farkında Kılıçdaroğlu da. Vatan millet sakaryadan dem vuranların sonunu hep birlikte görmekteyiz. Yani bunu söylemedi diye siyasette tırnaklarıya bir yerlere gelmeye çalışan birisini afaroz etmeye kimsenin hakkı yok zira kişinin milliyetçiliği dilinde değil faaliyetinde olmalıdır. "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" demiştir atalarımız.

2. Kavramların içi onlardan hiç söz etmeyerek boşaltılmaz; kavramlarla ilgli yanlış beyanat verilirse kavramarın içi boşalır. Bu gün emperyalizm dediğinde onun ne anlama geldiğini bilmeyen bir çok insan var. Kaldı ki bilenler de aynı teranelerden sıkıldı. Kılıçdaroğlu bir yazar ya da akademisyen değil ki halka daha terimsel konuşsun. Ama yoksulluktan, işsizlikten bahsetmesi halkın daha çok kulak kabartmasına sebep olacaktır. Dikkatleri halkın çaresizliğine çekerek kafası karışık bireyleri de kendi tarafına çekme eğilimindedir.

3. Verdiğiniz köşe yazarları örnekleri de hiç iç açıcı değil. Eskinin dinci gazetesinin yazarı şimdinin sosyalist kesileni Ahmet Hakan ile kendisini yazardan bile saymadığım basma kalıp ifadelerin şahsı Rauf Tamer.

Lider

Ekibi olmayan, Ülke yönetiminde yetkinliği olmayan, kuru gürültü kalabalıkları arkasına alan bir lider.
Memnuniyetsiz halk hareketlerini kontrol altına alabilir.
Vizyon sahibi bir yönetim anlayışı ve Uluslararası siyaset yapamaz.
İcazet gezileri ile Türkiyeyi tam Bağımsız Güçlü bir Ülke konumuna taşıyamaz.
İşte bu yüzden değerlendirmelerinizi basit ama dikkate alınması gereken derlemeler olarak değerlendiriyorum.

Etnik kimliği ve inançları

Etnik kimliği ve inançları siyasete alet etmemek mi şimdi Kılıçdaroğlu'nun suçu ?

TÜRK MİLLETİ KAVRAMINA SAHİP ÇIKMAMAK...

Kılıçdaroğlu, Türk Milli kimliğini etnik kimlik düzeyine indiriyor. "Kürt demiyorum ama Türk'de demiyorum" ifadesi bu anlama geliyor. Kılıçdaroğlu'nun bu görüşü, Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir" şeklinde özetlediği Millet tanımlamasına ters düşüyor. Günümüzde yaşanan tüm sorunlar, bu Ulus Devlet ve Ulus (Millet) tanımlaması etrafında oluşuyor.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.