Metin Oktay

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Dr. Gökhan Cebeci

Dünyanın büyük bir kısmında en sevilen spordur futbol. Kimi zaman devletler arası sorunlar hatta savaşlar bile çıkmasına neden olabilecek kadar tutku ile bağlı olunan futbolun ülkemizdeki anlamı da yeryüzündeki çoğu ülkeden farksızdır.

Böylesine sevilen futbolun her döneme ilişkin kahramanları vardır. Özellikle tuttuğu takımın en yetenekli ve en başarılı futbolcuları, o dönem için o takımın taraftarlarının kalplerinde ayrı bir yere sahip olurlar. Ancak bunların dışında bir de ölümsüzleşen ve bu oyunun her dönemine ait kahramanlar vardır. Ki bu oyuncular, sadece oynadıkları takımlara gönül verenlerce değil, tüm takımların taraftarları tarafından kabul görmüş ve onların sevgi ve saygılarını kazanmışlardır.

Türkiye’nin bu ölümsüz futbol kahramanlarının başında hiç kuşkusuz Metin Oktay gelir. Bunun en önemli nedeni, Metin Oktay’ın Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olmasının yanı sıra mükemmel bir insan olmasıdır. Bu özelliği Metin Oktay’ı sahaların gol kralı olmasının yanında gönüllerin de Taçsız Kral’ı yapmıştır.

Türk futbolunda başarının adıdır o. Oynadığı 15 sezondan, hemen hemen yarısını kadro dışı olarak geçirdiği bir sezonu çıkardığımızda, geri kalan 14 sezonda 11 kez gol kralı olurken,  diğer üç sezonun üçünde de sadece bir gol fark ile ikinci olmuştur. Rekorlar, başarılar, zaferler, krallıklar… Onu bu kadar sevdiren nedenlerin bir yarısı iken, diğer bir yarısı da eşi bulunmaz insanlığıdır.

* * *

Metin Oktay’ın bütün bu özellikleri bugüne dek dilden dile anlatıldı. Hakkında ilk derli toplu kitap ise geçtiğimiz yıl, yazar Ahmet Çakır tarafından yazıldı. Eylül 2011’de piyasaya çıkan ve bilinenlerin yanı sıra birçok bilinmeyeni de içeren ‘Taçlı Kral Metin Oktay’da yer alanlar Metin Oktay’a karşı duyulan sevgiyi bir kat daha artırmaktadır. Kitapta yer alan kimi olay ve yazılardan birkaçı söyledir:

Çok soğuk bir İstanbul akşamı, Şansal Büyüka ile birlikte yemek yediği lokantadan bir kap lokum ile birlikte çıkar Kral. Bindikleri taksinin şoförüne, bütün caddeleri ve meydanları turlamasını ve nerede bir polis görürse durmasını söyler. Bu şekilde sabahın beşine kadar her gördüğü polise lokum veren Metin Oktay: “Her gece uyuyoruz, bu polisler bizim rahat uyumamız adına bu soğukta görev yapıyorlar, bir gece de biz onlar için uyumamış olalım.” der.

Göztepe’nin Galatasaray’a karşı kazandığı bir kupa maçı bitiminde, maçta kendisini tutan ve adım attırmayan 18 yaşındaki Özer’in, “Metin Abi, sizin bir hayranınızım. Ne olur benimle bir resim çektirir misiniz?”  sorusuna, “Sen benimle değil, ben seninle fotoğraf çektiriyorum, çünkü maçın kahramanı sizsiniz” diye yanıt verecek kadar alçakgönüllüdür.  

Gol attığında havalara zıplamayan, önüne bakarak santraya yürüyen bir futbolcudur o. Akıl almaz golleri nasıl attığı sorulduğunda, “Bilmem ki, vurdum gol oldu.” diyecek kadar utangaçtır.

“Tek adam olmayı hiçbir zaman istemedi. On bir kişi ile ‘bir’ olmayı onun kadar kimse başaramadı.” sözleri ile onu en iyi anlatan sözlerden birini söylemiştir Ergun Hiçyılmaz.

Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasında Galatasaray Polonya şampiyonu Bytom ile oynayacaktır. Bytom’un dünyaca ünlü kalecisi Szymkowiak, “Metin’den çekiniyor musunuz?” diye soran gazetecilere, “Metin mi? O da kim?” yanıtını verir. Karşılaşmada üç gol atan Kral, gidip Szymkowiak’ın elini sıkarak: “Bendeniz Metin Oktay” diyecektir.

Futbolu bırakırken jübile maçı öncesi, Necmi Tanyolaç: “Metin Oktay gibi bir golcü şüphesiz ki gelecektir sahalarımıza. Ama Metin Oktay gibi bir insanoğlu zor gelir dünyaya.” cümlelerine yer verir gazetesindeki yazısında.

Bir gün havaalanında polis kontrolünden geçerken bir polisin önünde hazırolda durması ve daha sonrasında elini öpmeye çalışmasına, “Yapma oğlum, ben sadece Metin Oktay’ım” der. Bu olayın tanığı olan Halil Özer, bir futbolcu olup da daha sonra her kulüp tarafından bu kadar saygı gören bir insan hatırlamadığını söyleyecektir.

1960’lı yıllarda doğan binlerce erkek çocuğuna onun ismi verilmiştir. Öyle ki futbolu bıraktıktan yıllar sonra, Galatasaray’ın altyapısında 18 tane Metin isimli oyuncu olduğunu öğrendiğinde kendisi de şaşıracaktır.

Bir gün paraya sıkışır ve senet kırdırır. Bir kese kağıdı dolusu para ile Kordon’a, tanıdıkları ile birlikte bir şeyler içmeye gider. Yanına gelen adamın biri kulağına bir şey söyler ve Metin Oktay bütün parayı adama verir. “Ya ne yaptın?” diye soran üvey oğlu Rıfat Pala’ya, “Olsun oğlum, onun paraya benden daha çok ihtiyacı var” diyecektir.

Simit tablamı çaldılar, ben şimdi patrona ne diyeceğim diyen simitçiye ise hem kendisinin hem de Rıfat Pala’nın cebindeki bütün parayı verir.

Bir başka gün, İzmir’de işlettiği lokalden bir önceki günün hasılatını alır ve Kordon’da gezici bir Milli Piyango bayisinin elindeki biletleri alır. Sonrasında oradan gelip geçen, muhtaç görünümlülere bu biletlerin tamamını dağıtır. Kimisine para da verir.

Vefalıdır. Yıllarca gerek karşılıklı gerek birlikte oynadığı Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın savunma oyuncusu Naci Erdem’in hasta olduğunu duyar. Naci Erdem’in oturduğu Karagümrükteki bir kahvehaneye gider. Evinde rahatsız etmek istemediği hasta arkadaşına onu kahvehanede beklediği haberini gönderir. Biraz sonra gelen Naci Erdem’e hal hatır sorduktan sonra iç cebinden çıkardığı bir deste parayı, her ne kadar Erdem almak istemese de, kendisine verir. Öteki cebinde kalan paraları da kahvedeki gariban gördüğü kişilere dağıtır ve çıkar.

Adnan Polat’a misafir olur bir gece. Sabaha dek süren sohbet sonrası Metin Oktay gitmek üzere bir taksi çağırır. Adnan Polat da, uğurlamak için üçüncü kattaki evden aşağı onunla birlikte iner. Ancak Polat nasıl olsa hemen döneceğim düşüncesi ile ayağına terlik ya da ayakkabı giymemiştir. Bunu gören Metin Oktay “Böyle duramazsın, hasta olursun” diye ısrar ederek ayağındaki ayakkabıları çıkarır, zorla Polat’a giydirir ve çorapları ile taksiye binip gider.

Ölümünden birkaç saat öncesinde, içkisini içtiği barda, müzisyen Tarık Öcal ve gazeteci Arda Uskan ile sohbet ederken, Tarık Öcal, başarısının sırrını sorar. Nazım Hikmet’ten bir şiir okuyan Metin Oktay: “İşte bu şiiri bilmeyen ne top oynar, ne gitar çalar, işin özü budur kardeşim.” der.

* * *

Cenaze töreninde, tabutunun üstündeki Galatasaray formasının yanına Fenerbahçe flaması ve Beşiktaş bayrağı da iliştirilirken, bir anlamda onun bütün Türkiye’ye mal olmuş bir sporcu olduğu kanıtlanmıştır.

Ölümünün ardından Necmi Tanyolaç yazısında şu satırlara yer verir: “Metin ol! diyor dostlarım. ‘METİN olmak’ kolay mı?”

Türk spor basının en büyük kalemlerinden İslam Çupi de duygularını şu şekilde anlatmıştır: “Ben bu bendeki ölüme razı olurdum, keşke Metin’i yaşatabilse idi, bu ölüm.”

Şansal Büyüka ise, Metin olmanın, Metin Oktay’a benzemenin sadece Metin Oktay’a özgü olduğunu, Metin Oktay’ın taklit bile edilemeyeceğini dile getirmiştir.

Türkiye’nin Avrupa ve dünya futbolunda en üst seviyeye gelmiş temsilcisi Şenes Erzik de “Bunda yıl dünya futbolunun içinde yaşıyorum, onun gibisine rastlamadım.” cümlesi ile Metin Oktay’ı anlatır.

Fatih Terim ise: “Yahu, Beyoğlu’nda bir adamın yürümesi ile trafiğin nasıl durduğu gözlerimle gördüm ben. Size nasıl anlatayım?”  sözleri ile büyük bir sevgi ve hayranlık ile ondan bahseder.

* * *

Forma aşkının, renklere sevdanın belki de son temsilcisiydi o. Bugün gittikçe kirlenen ve paranın kontrolü tamamen ele geçirdiği futbolun profesyonelliğine karşı son amatör savaşçılardandı.

“Sarı – Kırmızı renklere küçükten beri hayrandım. Galatasaray İzmir’e geldiğinde okuldan kaçar, maça giderdim. Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray’ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.” sözleri hiçbir zaman unutulmamıştır.

“Fenerbahçe 20 bin, Adalet 10 bin lira transfer ücreti teklif ederken, ben Galatasaray ile yıllığına 8 bin liraya anlaşma yaptığım gün mutluluktan uçuyordum.” sözleri bugünün futbolcularından çok farklı bir dünyada yaşamış olduğunu göstermektedir.

Fenerbahçeli ünlü zenginlerden Müslüm Bağcılar’ın “Rakamı sen yaz” diyerek uzattığı transfer sözleşmesini “Bizi sevenlere ihanet etmeyelim baba” sözleri ile reddetmesi belki on yıllarca daha konuşulacaktır.  Zaten rakip takım taraftarlarının ona olan sevgi ve saygılarında hiç kuşkusuz onun bu duruşu da önemli bir yer tutmaktadır.

Öyle ki, bugün Fenerbahçe Dereağzı tesislerinde bir heykeli bulunmaktadır. Heykelin oraya dikilmesi konusunda izni istenen Fenerbahçe yönetiminin yanıtı çok net olmuştur: “Onur duyarız.”

Metin Oktay ile ilgili en güzel sözleri ise büyük şair Cemal Süreya söylemiştir: “ Bugünün kirli toplumuna ve gurur duydukları (!) kirli siyasilerine, bu tertemiz, insan kalpli insanın yaşamını başucu kitabı yapmalarını, hatta okullarda zorunlu insanlık dersi olarak okutmalarını tavsiye ederim.”

iletisim@PolitikaDergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.