Milli Otomobil ve Ayıplı Adalet(!)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Türkiye, “yerli otomobilini” yapmaya hazırlanıyor...

Başbakan Erdoğan, Türk girişimcisinin desteğini alabilmek, Türk girişimcisini teşvik etmek için “babayiğit” arıyordu...

KOÇ Grubu adına Sn. Mustafa Koç’un...

Günlerdir süren açıklamalarını okuyoruz...

KOÇ HOLDİNG, ortağı FİAT ile...

Bu işi, “kotarmaya” niyetli gibi...

Sayın Mustafa Koç’un açıklamalarından anlaşılan...

FİAT, teknolojik birikimini ve tecrübesini, ortağına sunacak...

KOÇ da TOFAŞ tesislerinde...

Mühendisliği ve geliştirilmesiyle...

İlk yerli otomotivin üretilmesine soyunacak.

Aslına bakılırsa, gerçekleşirse, ülkemiz adına olumlu olur...

Otomotiv pazarında rekabet edebilecek bir konseptte hazırlanmalı, otomotivin tüm aşamaları...

Yoksa, uyduruk bir formatla Türk tüketicisinin karşısına çıkmamalı.

Yine okuduklarıma göre, tüketicilerin alabilecekleri bir fiyat skalası belirlenecekmiş ki, bu da çok önemli...

Umarım, iyi bir sonuç ile hayat bulur...

Bugün, yükselen ekonomik piyasalarda...

Önemli olan, “ihraç” etmek...

Üretip satmak...

Dış ticaret hacmini arttırmak değil, ya da sadece dış ekonomik dünyaya bunlar üzerinden bakmamak gerekir...

Her şeyden önce...

“Markalaşmak”...

“Orijinal” olmak...

Çok fazla “taklide” düşmemek...

Türk mühendisinin yaratıcılığından...

Hayal dünyasından...

Çok fazlaca yararlanmak gerekir...

Türk mühendisine de işgücüne de “gerektiği kadar” güvenerek, onlara bu süreçte “inisiyatif” de verilmeli...

Evet, Türk otomobilinin üretilecek olması...

“Tasavvur” merhalesinde bile olsa...

Kulaklara...

Kalbe...

Akla...

Çok güzel geliyor...

Bekleyelim ve görelim...

* * * * *
 

Bugünlerde, hangi gazeteye, ya da tv kanalına baksak...

Hukuk ve adaletten bahsediyor...

Tabii ki...

Ne hukukun, ne de adaletin, “yüz akından” değil...

İnsanların “vicdanında” yarattığı hayalkırıklığı ve...

Kamuoyunu endişeye ve derin umutsuzluğa sevk eden...

Hakkaniyete sığmayan “kararları” ile...

Mahkemelerimiz, artık toplumumuza güven vermiyor...

Yargıçlar ve savcılar, işleri bağlamında çokça eleştiriliyor...

Çıkan hukuki kararlarda;

Özellikle, siyasi, ifade özgürlüğü, cinayet bazlı davalarda, kamuoyunun çoğunluğu, verilen kararların, yanlılığından, Türkiye’nin 82 dönemi sonrasından kalan devleti koruyan, kollayan, devletini, bireyden ve vatandaşından daha üst konumda gören, karar verilirken, kamu güvenliğinin, devlet bütünlüğünün, eskiden kalma devlet reflekslerinin öncellendiği durumlardan, evet kamuoyunun çoğunluğu, rahatsız ve bundan da memnun değil.

HRANT DİNK, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni idi... Ermeni kökenli Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıydı... 19 Ocak 2007’de, Trabzon’dan kalkıp-gelen bir genç Ogün Samast tarafından, “haince” ve “kahpece” katledildi...

2002-2007 dönemi arasında, hemen hemen en önemli “derin devlet” işi denilebilecek, kontrgerilla faaliyeti sonrasında, bir yurttaşımızın “bir hiç yerine” gitti diyeceğimiz; aslına bakılırsa “diyemeyeceğimiz” bir dönemde, çünkü artık derin devletle savaşmaya başlamış bir siyasi iktidar vardı işbaşında...

Beklenen olmadı... Hrant Dink cinayetine bakan mahkeme, bu cinayetin “örgütlü olmadığını, yani burada bir örgüt aranamayacağını, bunun menfi bir eylem, yani, adi bir suç olduğuna” hükmetti.

Üç-beş kişi, işte Ogün SAMAST, Yasin HAYALOĞLU, Erhan TUNCEL, canları sıkıldıkları için, yani Hrant Dink’in sözde “Türklüğü aşağılayan” yazılarına “canları sıkıldığı” için, Trabzon’dan kalkıp-gelmişler... Ve, HRANT DİNK’İ, gazetesinin önünde katletmişler... 5 yılda, yargılama safahatından çıkabilen sadece bu... Ha, bir de mahkemenin hâkimi ile savcısının polemikleri! Kamuoyunda dillendirilen, “dosyanın” şuan için kapanmadığı...

YARGITAYA, temyiz için gönderildiği... İNSAN, hukuka da adalete de inanmak istiyor...

İNADINA, inanmak istiyor; her gün gazetelerde okuduğumuz “orman kanunu” misali cinayetlere rağmen, kadınlara reva görülen şiddete, güvenlik güçlerinin seyirci kalmalarına rağmen, insanların beşeri hasletlerini iyice kaybederek, birbirlerine uyguladıkları her türlü şiddete rağmen...

Hukuk devletine inanç ve güven... Eğer ki sarsılırsa ve toplumun, adalete “adalet” dağıtma süreçlerinde güveni yıkıma uğrarsa... Gazetelerde okuduğumuz yozlaşma, hoyratlaşma, bencillik, yabancılaşma odaklı cinayet, hak yeme, iğfal, vb daha birçok şey de bunların üzerine kartopu gibi yığıla yığıla eklenirse... Bu ülkede, bu toplumda, nizamı da iyi niyeti de ortak yaşam normlarını da nasıl derinleştireceğiz?

Orman kanunlarının uygulandığı, orman şehirlerinde, orman adamlarının yaşadığı bir ülke iklimi mi yaratacağız?

Kaygılıyım...

Erhan SALMAN

iletisim@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.