Rantsal Dönüşüm Projesi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Halit DURUCAN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
18.06.2013

AKP Hükümeti’nin, 11 yıl boyunca ekonomi diye allayıp-pulladığı tek şey, cumhuriyetin kazanımları olan kamu iktisadi teşekküllerini, vatan topraklarını ve yer altı madenlerini küresel sermayeye devretmesidir. Bu,konunun bir boyutu. İkinci boyutu ise; ABD, AKP Hükümeti’ne bir BOP Eşbaşkanlığı vermiştir. Bu konu ile ilgili yapılan açıklamalardan da anlaşılmıştır ki; AKP Hükümeti, bu görevi yerine getirdiği sürece ABD’den, AB ülkelerinden ve bazı Arap ülkelerinden bol miktarda sıcak para temin edecektir. Merkez Bankası kasasına doldurulan bu paralar, ülkemizin milli gelirleri olarak kamuoyuna açıklanmıştır.Küresel sermayeden temin edilen sıcak paralar borsada ve bankalarda toplanmış; faiz lobisi, borsa ve bankalar üzerinden milyarlarına milyarlar katmıştır. Yani faiz lobisi, Türkiye’ye sıcak para aktarırken, Türkiye üzerinden de milyarlarına milyarlar katmıştır. Bu durumu bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan açıklamıştır. Gezi Parkı eylemlerinin tertipleyicileri olarak gördüğü faiz lobisine şöyle sitem etmiştir: “Bizim sayemizde sizler zenginliğinizi beş kat artırdınız.”

Temelleri sıcak para üzerine kurulan bir ekonominin uzun süre ayakta kalması asla mümkün değildir. Türkiye’de siyasi istikrar devam ettiği sürece Türkiye’ye sıcak para akışı devam edecektir, ancak borsaları alt-üst edecek herhangi bir siyasi istikrarsızlık sonucunda, Merkez Bankamızda ve borsamızda bulunan sıcak paralar bir anda çekilebilir, Türk Ekonomisi ağır bir darbe alır. Bu darbe Türk Ekonomisinin çökmesi anlamına gelir. DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyon hükümetinin yıkılış sebebine baktığımızda Almanya’nın parasını Türkiye’den çektiğini görürüz. Bu dönemde ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşanmış; bu üçlü koalisyon hükümeti kurtuluşu Kemal Derviş gibi bir kişide görmüştür. Kemal Derviş, Türk Bankacılık ve sigortacılık sistemini temelinden değiştirtirmiş, bankalarımızın tamamen yabancılaştırılmasını sağlamış ve sıcak para ekonomisine zemin hazırlamıştır. Ne düşündürücüdür ki; AKP Hükümeti, 11 yıldır yerden yere vurduğu bu üçlü koalisyon hükümetinin ekonomi politikasını büyük bir kararlılıkla sürdürmektedir!

Güçlü ve gelişmiş ülkelere baktığımızda, bu ülkelerin ekonomilerinin, iç ve dış siyasetlerinin tamamen milli temellere dayandığını görürüz. Avrupalılar, Arap ülkelerinde ve Türkiye’de enerji kaynakları aramaktadır. Buldukları enerji yataklarını tamamen kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak ekonomik bağımsızlıklarını yüz-yüz elli yıl daha uzatmanın projelerini geliştirmekteler. Bu ülkeler, siyaseten de herhangi bir ülkeye bağlı olmadıklarından bağımsız ve gelişmiş ülke olmayı başarmışlardır. Rusya, Çin, Japonya, Almanya, ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya G-8 ülkeleri olarak bilinmektedir.

Ülkemizin bölgesel bir güç, ekonomisinin de çok güçlü olduğunu iddia edenlere sormak gerekmiyor mu? Madem Türkiye AKP Hükümeti döneminde bölgesel bir güç oldu, gelişti, işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırdı, neden halen bu güçlü ülkeler arasında yer alamıyor?. Neden Türkiye’nin hiçbir tezi ve projesi hiçbir ülke tarafından kabul edilmiyor? Neden Başbakan Tayyip Erdoğan, Arap ülkelerinde ‘despot ve Ortadoğu’nun kasabı’ olarak tanımlanıyor; görüşülmesi sakıncalı bir lider olarak görülüyor? İşte, bunların tek bir cevabı vardır; o da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın BOP’a eşbaşkanlık yapmasıdır. Yani; Batılıların çıkarlarına uygun politikalar geliştirmesidir. Buna en taze örnek, aşağıda açıkladığım AKP’nin çıkardığı yeni petrol yasasıdır. AKP Hükümeti’ne ve seçmenlerine soralım; sizlerin gelişmişlik, kalkınmışlık ve bölgesel güç dediğiniz böyle bir şey midir?

Türkiye, siyasetiyle, ekonomisiyle, kültürel yapısıyla ve eğitim anlayışıyla tamamen dışa bağımlı bir ülkedir: Enerji ihtiyacımızın %74’ünü dış ülkelerden sağladığımıza göre, enerji konusunda bağımsız olduğumuzu iddia etmek mümkün müdür?Siyaseten de dışa bağımlıyız: BOP’a eşbaşkanlık yapmanın, Avrupa ülkelerinin politikalarına uygun politikalar geliştirmek olduğuna göre, siyaseten bağımsız olduğumuzu iddia etmek mümkün müdür?Eğitim sistemimiz de AB uyum yasalarına göre şekillendirildiğine göre, eğitim politikalarımızın da bağımsız, yüzde yüz milli olduğunu iddia edebilir miyiz?Elbette hayır! Artık bu gerçekleri çeşitli politik sözlerle kapatmanın imkanı kalmamıştır. Zira artık her şey acı yönleriyle ayan-beyan ortaya çıkmıştır ve çıkmaya devam etmektedir.

Türkiye’yi yöneten siyasi irade, ülkemizde bulunan tüm enerji kaynaklarını devlet-millet işbirliği ile işletmeye açarak, hem devletimizin kalkınmasına; dolayısıyla küresel güç olmasına ve hem de milletimizin ekonomik yönden dünyanın en müreffeh toplumu olmasını sağlamalıdır. Şu bir gerçek ki; ekonomik yönden gelişmiş olan ülkelere hiçbir ülke istediğini yaptıramaz. Zira ekonomik kalkınmışlığını tamamlayan ülkeler, bilim, teknik ve nükleer alanlarda da gelişmesini tamamlar. Böylece dünyada sözü geçen, ülkelere projelerini kabul ettiren ve dünya ülkeleri tarafından itibar gören bir ülke haline gelir.

AKP Hükümeti; 31 Mayıs 2013 tarihinde tarihi bir karar alarak Türk Petrol Kanunu’nu meclisten geçirmeyi başardı. Böylece; Türkiye’nin milli kuruluşu olan TPAO’nın da özelleştirilmesini sağlayarak, TPAO’nun yurt dışında petrol aramalarını frenleyecektir. Zira, arkasında devlet desteği olmayan TPAO, küresel sermaye karşısında maalesef petrol arama faaliyetlerinde bulunamayacaktır! Bu durumda Türkiye, ekonomik yönden büyük bir kayıp yaşayacaktır.

Ayrıntıları yeni yeni basına yansıyan yeni ‘Petrol Kanunu’ şu şekilde düzenlenmiştir:

a-) Askeri bölgeler,

b-)Ormanlık ve sit alanları,

c-)Özel mülkiyetlerin yabancılar adına kamulaştırılması.

Bu üç maddeyi açar isek; askeri bölgeler, ormanlık ve sit alanlarında petrol aranabilecek. Petrol arama ruhsatı alan yabancı petrol şirketleri, bahsi geçen bu bölgelerden TSK’nın çekilmesini isteyebilecektir.

Vatandaşların özel mülkü durumunda olan arazilerde yabancı petrol arama şirketleri rahatlıkla petrol arayabilecektir. Yabancı şirketler, bu arazilerde petrol bulduğu takdirde, arazi sahiplerine para teklif ederek araziyi almak isteyecektir. Arazi sahipleri, yabancı petrol şirketlerinin verdiği bedeli kabul etmezlerse veya arazisini satmak istemezlerse; hükümet devreye girecek ve vatandaşa ait olan arazileri kamulaştırma yöntemleriyle yabancı petrol şirketlerine devredebilecektir.

Daha önce ülkemiz, enerji bakımından 18 petrol bölgesine ayrılmıştı. Hükümetin yeni çıkarttığı petrol kanunu ile ülkemiz kara ve deniz olmak üzere iki petrol bölgesine ayrılacaktır. Bu bölgelerde küresel sermayenin arama yapabileceğini öngörmek mümkündür. Zira yerli petrol arama şirketlerinin devlet desteğinden mahrum kalacağını düşündüğümüzde; bu düzenlemenin yabancılar için çıkartıldığını anlayabiliriz.

2002 yılından bugüne kadar, ülkemizde petrol ve maden arama ruhsatı alan yabancı şirketlerin sayısı 4000’e ulaşmış durumdadır. Arama yapacak şirketler, karada %2, denizde ise %1 nispetinde teminat verecektir. Oranlar küçük görünse de; bu teminatları ancak küresel sermaye sahiplerinin ödeyebileceği aşikardır. Yerli yatırımcıların bu teminatları ödeyebilmesi zor görünmektedir. Uluslararası şirketlerin pek çoğunun arkasında kendi ülkelerinin ciddi desteklerinin olduğunu da hatırlatmak gerekir.

Yeni petrol yasasına göre; yabancı şirketler, ürettikleri petrol ve doğalgazın sadece 8’de birini devlete verecektir. Bu vahim durum karşısında, bu kanunun Türkiye için hayırlı olduğunu söylemek asla mümkün değildir. Bu yasaya en uygun isim ise ‘Talan’ ve ‘Rantsal Dönüşüm Projesi’ olacaktır. Bu durumun vahametini iyice düşündüğümüzde, sanki Türkiye büyük bir savaşa girmiş ve kaybetmiş; galip devletlerin isteklerine razı olmak zorunda kalmış! Yeni çıkan petrol yasasında menfaatlerimiz gözetilmiş olsaydı, en kötü şartlarda %50, en iyi şartlarda %75 nispetinde Türkiye’nin pay sahibi olması gerekirdi.

Gazprom’u bilmeyen yoktur. Dünyanın en güçlü enerji şirketleri arasında gösterilen bu şirketin arkasında Rusya Federasyonu bulunmaktadır. Rusya Federasyonu, bu şirkete devlet desteği vererek dünyanın pek çok yerinde petrol ve doğalgaz aramasını sağlamıştır. Elde edilen karlar sonucunda hem Rusya Federasyonu ve hem de Gazprom şirketi karlı çıkmıştır. Türkiye’yi yöneten siyasi irade, Rusya Federasyonu gibi davranıp, TPAO’yu destekleseydi, eminim milli kuruluşumuz olan TPAO’da dünyanın çeşitli ülkelerinde petrol ve doğalgaz aramalarını sürdürecek, elde edilen gelirlerle hem milli gelirimizin yükselmesini ve hem de TPAO’nun güçlü şirketlerle rekabet etmesini sağlamış olacaktı. Ama ne yazık ki bu doğru yol tercih edilmedi. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde, petrol ve doğalgaz aramaları için devlet ihalesi açılacak; ihalelere Hindistan, İtalya, İngiltere ve daha pek çok küresel şirketler katılacaktır.Bu şirketler, Türkiye’den çıkardıkları petrolleri ve doğalgazları kendi ülkelerinin menfaatleri doğrultusunda işleyip, enerji ihtiyacı olan ülkelere satacaklardır.

AKP Hükümeti’nin apar-topar çıkardığı yeni petrol yasasına çeşitli meslek odalarından ve işçi sendikalarından sert tepkiler gelmeye başladı. Petrol Mühendisleri, Jeoloji Mühendisleri, Jeofizik Mühendisleri Odaları ile Petrol Jeologları Derneği ve Petrol-İş Sendikası Başkanları bir basın toplantısı düzenleyerek Türk Kamuoyunu yeni petrol kanununa karşı çıkmaya davet etti. Dört oda ve sendika adına açıklama yapan Petrol Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Kul; 5 kuruluş olarak hiçbir siyasi mülahazaya girmeden sadece ülke menfaatleri için bir araya geldiklerini söyledi. Petrol aranmasını teşvik etmek iddiasıyla çıkartılan tasarının bu haliyle sadece mevcut sahaların ve lisansların özel şirketlere getirilmesi için kanuni zemin yaratacağına dikkat çekti. Hem siyasi partileri ve hem de kamuoyunu tasarının yasalaşmasına engel olmaya davet etmiştir.

Mehmet Kul’un, itirazlarını sekiz ana başlık altında toplarsak:

a-) Ülke çıkarları göz ardı edildi,

b-) Yabancı devletlerin önü açıldı,

c-) Bu yasa özelleştirme değil, bir entegrasyondur ve TPAO’nun devre dışı bırakılmasıdır,

d-)Ülkemizde petrol araması yapacak şirketlerden teknik yeterlilik şartının kaldırılması; süresi dolan petrol üretin sahalarının koşulsuz TPAO’ya devredilmesi şartının kaldırılmasıyla, enerji kaynaklarımız yabancı şirketler tarafından 30 ila 40 yıl boyunca sömürülecektir.

e-)Yabancı petrol şirketleri, ülkemizin değişik bölgelerinde de arama ruhsatı çıkartabilecek; böylece aramalarda tekelleşmenin önü açılmış olacaktır

f-) Orman ve Milli Parklarda petrol ve doğalgaz aranmasının önünün açılmasıyla ormanlarımız ve milli parklarımız yok olacaktır.

g-) Petrol şirketlerinin ödemekle yükümlü oldukları %55’lik vergi oranı, yeni yasayla %40’a düşürülecektir. Bu durumda devletimiz %15’lik bir gelir kaybına uğrayacaktır.

I-) Petrol şirketlerinde çalışan yabancı personel sayısının iki katı oranında yerli personelin çalıştırılması şartı eklenmelidir.

Yeni Petrol Yasası’na siyasi partilerden de tepkiler yağmaya başladı. İşte o tepkilerden iki örnek:    

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, hükümetin beş yıl önce veto edilen yasayı yeniden düzenleyip yılın son gününde TBMM’ne sevk ettiği yeni Petrol Yasası Tasarısı’nın TPAO’nun idam fermanı olacağını söyledi.

Erdoğan Toprak, beş yıldır bekletilen tasarıda, İşletme ruhsat sürelerinin ve devlet hissesinin mevcut yasadaki şekli ile korunuyor olmasına karşın, TPAO için öngörülen radikal değişikliğin dışında, ciddi yanlışlar ve Türkiye açısından ulusal çıkarları zedeleyecek, zarar verecek düzenlemelere tasarıda yer verildiğini kaydetti. Ankara, mevcut yasada yer alan “Devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma görev ve yetkilerinin kaldırılması 60 yıla yaklaşan bir süreden beri TPAO’nun ifa ettiği bu görev neden TPAO’dan alınıyor?Enerjide Türkiye’nin giderek artan ölçüde dışa bağımlı hale geldiği, enerji ithalatının ekonomimiz üzerindeki ağır yükü göz önünde bulundurulduğunda Milli Petrol Şirketinin devlet adına arama, sondaj, üretim faaliyetlerinden dışlanması, bu yetkilerinin kaldırılması, enerjide dışa bağımlılığı daha da üst noktalara taşıyacak, bağımlılığı artıracak bir düzenlemedir. Buna gerekçe olarak da “özerkleştirme” gösteriliyor. Aksine bu düzenleme TPAO’nun idam fermanı demektir”

MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Petrol kanunu ile birlikte TPAO’nun çalışmalarının önemli ölçüde aksamaya uğrayacağını kaydetti. AKP’nin özelleştirme meraklı politikaları nedeniyle milli kuruluşların kan kaybettiğine dikkat çeken Akçay, sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP, özelleştirme konusunda çok meraklı. Ülke değerleri ve kazanımları konusunda hoyratça davranıyor. TPAO’nun durumu da PTT gibi olacak. AKP, kurumun petrol arama çalışmalarına önemli bir darbe vurduğunun farkında değil. TPAO, milli bir değer. Eğer kuruma sahip çıkmazsanız yurt içi ve yurt dışındaki petrol ve doğalgaz arama çalışmalarını nasıl sürdüreceksiniz? Büyük şirketlerin maddi olanakları çok fazla. Devlet desteği olmadan bu büyük şirketlerle nasıl rekabet edilecek?”

Akçay, TPAO’nun özellikle yurt dışında önemli enerji kaynaklarının bulunduğu yerlerde de arama yaptığına dikkat çekti. Akçay, “TPAO şu anda Kuzey Irak’ta arama yapıyor. Orada arama yapmak isteyen bir çok yabancı şirket de var. Eğer devlet desteği arkasından çekildiğinde TPAO’nun arama kaynakları azalacak ve buradaki aramalar BP gibi şirketlere ya da Amerikan şirketlerine geçecek. Aynı zamanda uluslararası boyutu olan da bir konu” diye açıklamada bulundu.

Türkiye’nin enerji kaynakları birer birer elden çıkartılıyor. Konuyu uzmanlardan ve siyasetçilerden takip eden vatandaşlar eminim ki, bu özelleştirmelerden oldukça rahatsız olmaktadır. Tüm bu özelleştirmeleri, Kanuni’n Fransızlara tanıdığı özel imtiyazları; yani Kapitülasyonları, AKP’nin eli ile tüm yabancı ülkelere tanıdığı imtiyazlara benzetmek herhalde yanlış olmasa gerek.

Siyasi partiler, hükümetin milli menfaatleri zedeleyecek; Türkiye’nin menfaatlerini yabancıların insafına bırakacak her türlü kanunları yargıya taşımak zorundadır. Parti liderlerinin ve sözcülerinin çıkıp, meclis kürsüsünden atıp-tutması milletimizi tatmin etmemektedir. Milletimiz, muhalefetten icraat beklemektedir. Hatırlayalım: MHP Adana’da, Bursa’da ve İzmir’de ‘Bayrak’ ve ‘Milli Değerleri Koru ve Yaşat’ temalı bir dizi açık hava toplantıları düzenleyerek milletimizi küresel oyunlara ve AKP politikalarına karşı uyarmıştı. Milliyetçiliği ve Mukaddesatçılığı hiç kimseye bırakmayan MHP, meclis içinden hükümete bağırıp çağırmayı bir tarafa bırakıp, konuyu doğrudan yargıya taşımalıdır. Ayrıca; ‘Madenlerine Sahip Çık’ temalı Açıkhava toplantılarıyla geniş bir kamuoyu oluşturmalı ve yeni petrol yasasının iptali için demokratik yollara başvurmalıdır.

Ulusalcılığı ve Kemalizm’i hiç kimseye kaptırmayan CHP’de, geniş halk kitlesini arkasına alarak; “Milli Servetlerimize Sahip Çıkalım” temalı mitingler düzenlenmeli, bu özelleştirmelerin arka planını Türk Milleti’ne anlatmalıdır. ‘Kapitülasyon’ yasasının bir an evvel iptali için demokratik yollara başvurmalıdır.

Yaptığı mitinglerde, bir besmeleyle tüm oyunları bozduğunu söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yaptığı hatanın farkına varmasını ve bu yasayı geri çekmesini istiyoruz. Ayrıca; bu sözüyle nefesinin derin olduğunu iddia eden Başbakandan, işsizlik sorununu da besmeleli nefesiyle halletmesini rica ediyoruz. Böylece ülkemiz ve milletimiz için hayırlı bir iş yapmış olur; işsizlerimizin ve aç insanlarımızın hayır dualarını alarak büyük bir sevap işlemiş olur.

Halit DURUCAN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.