Referandumla Yargının Tasfiyesi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hakan TOĞA

Türkiye, hükümetin anayasa değişikliği paketinin kabulü/reddi için sandık başına gitmeye hazırlanıyor.12 Eylül 2010’da Türk milleti seçmen kitlesi sandık başında yeni anayasaya evet ya da hayır diyecek. Referandum söylentilerinin çıktığı ilk günden beri bu pakete karşı olanlar ve taraf olanlar sıkı bir propaganda çalışması içindeler. Hangisinin hayırlı olacağı konusunda emin olduğumuz noktalar var elbette, ancak ben kendi görüşlerimden değil referandum ve anayasa taslağı ile ilgili genel görüşü değerlendirmek ve hükümetin amacına değinmek istiyorum.

Öncelikle anayasa değişikliği gündeme sürekli “80 darbesinin intikamı” şeklinde lanse edilmektedir. Bunun en büyük nedeni bu değişiklik ile 1980 darbecilerinin yargılanmasını engelleyen geçici 15. Maddenin kaldırılması ve dolayısıyla darbecilerin yargılanacağıdır. İşte anayasa konusundaki esas tartışmalar bu madde üzerinden ve bu konuda alevlenmeye başlamıştır. Öyle ki bu paket konusunda bazı, kendini “eski ülkücü” olarak tanıtan AKP destekli ve Yusufiyeli Ülkücüler teşkilatının adını kullanan kimseler 80 darbesinde ülkücülerin çektiği çileyi göstererek anayasaya bodoslamasına evet diyeceklerini açıklamıştır. Bu açıklamayı yapan kişilerin aslında ülkücü hareketin içinden gelmediği ve anayasayı hazırlayanlara muhtaç kimseler oldukları aşikârdır. Halkın bir kısmı da anayasa değişikliğine sadece 80 darbesinin sorumlularının yargılanması olarak bakmaktadır ve bu yüzden evet demektedir, ancak anayasa değişiklik paketi içerisinde incelenmesi gereken özellikle de yargı ile yakından ilgili önemli değişiklikleri içeren yasa taslakları bulunmaktadır. AKP ve taraftarı olan kesimin “demokrasi ve adalet” naralarıyla, şiddetle savunduğu bu anayasa değişikliği paketinde çok belirgin bir şekilde demokrasi ve adaletle çelişen değişiklikler bulunmaktadır. Demokrasinin ve adaletin koruyucusu olan yargı üzerinde oynanması planlanan oyunlardan bir kaçına göz atalım isterseniz.

İlk önce Anayasa Mahkemesinden başlamak istiyorum. Bu anayasa paketinin kabulü halinde Anayasa Mahkemesinin 11 olan asil üye sayısı 17’ye çıkartılacak. Bu arttırılan 6 üyeden 3’ünü bir yıl içerisinde Meclis seçecek. Bu yıl içerisinde emekliye ayrılacak olan 4 asil üyenin yerine de gelecek kişileri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül belirleyecek. Anlayacağınız Anayasa Mahkemesi bu değişikliğin kabulü halinde hükümetin yani AKP’nin mahkemesi haline gelecektir. Bu hususta dikkat çekmek istediğim bir diğer mesele de Yüce Divan. Bildiğiniz gibi Yüce Divan hakimini Anayasa Mahkemesi asil üyeleri belirliyor. Yani yaklaşık 8 yıldır iktidarda bulunan AKP’li bürokratların dokunulmazlığı kalktığında yolsuzluk vb. suçlardan Yüce Divan’da yargılanmalarını AKP’nin seçtiği Anayasa Mahkemesi asil üyelerinin belirlediği Yüce Divan hakimi yapacaktır. Yüce Divan’la ilgili yapılacak değişikliği inceleyecek olursak;

Madde 148: Yüce divanla ilgili maddenin eski hali

“Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.

Yüce Divan kararları kesindir.”

Yapılması istenen değişiklik:

Yüce divan yetki ve göreviyle ilgili 148. Maddenin sonundaki “Yüce Divan kararları kesindir” ifadesi , “Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun bu başvuru üzerine verdiği kararlar kesindir.”ifadesi ile değiştirilmiştir.

Gördüğümüz gibi hükümet üyelerinin, bürokratların Yüce Divan’da yargılanması dolaylı yoldan yine hükümete verilmiştir. Yüce Divan’ın kararı kesinken bu maddenin geçmesi yani referandumun “evet”le sonuçlanması sonucunda dokunulmazlık zırhına güvenip yolsuzluk yapanlar belki de cezasız kalacak. Burdaki adalet ve demokrasi hususları konusunda kimse milletin gönlünü rahatlatacak bir neden öne süremez. Açıkça görülmektedir ki hükümet üyeleri kendilerini kurtarma derdindedir.

Gelelim bir diğer önemli değişime yani HSYK ve Anayasa Mahkemesinin hükümet kontrolüne geçmesine.

HSYK ile ilgili eski madde;

Madde 159:

“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bagımsızlıgı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Kurulun Başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı kurulun tabii üyesidir. Kurulun üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıstay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından bir başkanvekili seçer. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; adli ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. Adalet Bakanlığı’nın, bir mahkemenin veya bir hâkimin veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar. Ayrıca anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.”

Teklif metni:

“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmibir asıl ve on yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır. Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun, dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yüksek öğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, bir asıl ve bir yedek üyesi Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından Anayasa Mahkemesince, üç asıl ve iki yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, bir asıl ve bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.”

Gördüğümüz gibi Yüce Divan’dan sıyrılmanın yolunu anayasa değişikliğinde bulan hükümet HSYK’yı da kendine bağlamak için yasa değişikliğine başvurmuştur. Bu yasa değişikliğinin gerçekleşmesi sonucunda HSYK bir nevi AKP hükümetinin kurumu durumuna gelecektir ve Yüce Divan’dan sonra HSYK ile de yargının bağımsızlığına büyük bir darbe vurulmuş olacaktır.

Son olarak Anayasa Mahkemesinin bu paket değişikliği ile tasfiyesine daha doğrusu AKP hükümetinin kurumu haline getirilmesi çabalarına göz atalım.

 

Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddenin şu anki hali:

 

Madde 146 :

“Anayasa Mahkemesi onbir asil ve dört yedek üyeden kurulur. Cumhurbaşkanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asil ve bir yedek üyeyi Danıştay, birer asil üyeyi Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asıl üyeyi ise Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri içinden göstereceği üç aday arasından; üç asil ve bir yedek üyeyi üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından seçer. Yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri ile üst kademe yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asıl ve yedek üye seçilebilmeleri için, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim kurumlarında en az onbeş yıl öğretim üyeliği veya kamu hizmetinde en az onbeş yıl fiilen çalışmış veya en az onbeş yıl avukatlık yapmış olmak şarttır. Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir başkan ve bir başkanvekili seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri, aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar.”

Teklif Metni:

“Anayasa Mahkemesi ondokuz üyeden kurulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her bos yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının avukatlar arasından gösterecekleri üçer aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her bos üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla oy alan aday üye seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay, bir üyeyi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her bos yer için gösterecekleri üçer aday içinden; üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumları öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; beş üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar veya Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından; iki üyeyi ise yüksek öğrenim görmüş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasından seçer. Yargıtay, Danıştay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay genel kurullarından, Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde de her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir ve en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış olması şarttır. Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve üç daire başkanı seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmi veya özel hiçbir görev alamazlar.”

 

Anayasa Mahkemesi ile ilgili bu kanun teklifinin kabul edilmesi referandumdan evet oyunun çıkmasıyla gerçekleşecektir. Burada da gördüğümüz gibi diğer iki maddedeki aynı politikalar izlenmiş ve teklif metni bu şekilde hazırlanmıştır. Genel bir değerlendirme yapacak olursak;

Tüm bunlardan bihaber halkımız daha doğrusu seçmenlerimiz referandumda tabii ki siyasi düşüncesine göre oy kullanacaktır. Bu teklif metinlerinin halk tarafından incelenmesi, irdelenmesi ve samimiyetinin sorgulanması çok nadir karşılaşabileceğimiz bir durumdur. Aslında anayasa değişikliği konusunda sadece darbecilerin yargılanması kısmının ön planda tutulması bir nevi halkı kandırma ve uyutma çabasıdır. Yasa değişikliklerine dönecek olursak AKP hükümeti bu değişikliklerle yargıyı siyasallaştırma yolunda en büyük adımı atmış olacaktır. Devletin siyasi kolundan yani hükümetten bağımsız olması gereken yargı hükümete bağlı bir kurum haline getirilecektir. Yargının şu anki durumu, ideolojik görüşü ya da işleyişi yanlış olabilir, yeterince adil ve demokratik olmayabilir; ancak bu yanlışı başka bir yanlışla kapatmaya çalışmak daha büyük bir yanılgıya düşmek demektir. Burda savunduğumuz sadece yargının bağımsız olması gerektiğidir. Karşı olduğumuz nokta ise hükümetin bu kanun değişiklikleri ile kendini garantiye almak istemesidir. Yüce Divan, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ni kendi şahsi menfaatleri için kontrol altına almak isteyen ve bunun için anayasa değişikliğine giden hükümetin demokrasi adına bir adım attığını söylemek imkânsızdır. Referandumdan evet oyunun çıkması Türkiye’yi demokratikleştirmeyecek, milletin yararına olmayacak; aksine milletin sırtından nemalananları, yolsuzluk yapanları, hırsızları temize çıkaracaktır. Her ne olursa olsun ülkemiz ve milletimiz için en hayırlı sonucun çıkması dileğiyle…

 

Hakan TOĞA
iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.