Salon Sporlarında Tarih Yazıyoruz

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Gökhan Cebeci

Şike, teşvik, mahkeme… Son zamanlarda futbol adına başka bir şey konuşulamadı ülkemizde. Yıllardır Türk sporunda süregelen futbol egemenliği, geride bıraktığımız yıl yaşananlar nedeni ile doruk noktaya ulaştı.

Oysa biz futbolun çirkinliklerine boğulurken diğer spor dallarında inanılması güç başarılar geldi ardı sıra. Gerek kulüpler gerek de ulusal takımlar çok büyük başarılara imza attılar. Yüz yıllık futbol tarihimizde elde edilen en büyük zafer olan Galatasaray’ın kazandığı UEFA Kupası bugün bile aynı heyecan ile konuşuluyorken, çok daha büyük başarılar kazanılan salon sporları hak ettikleri ilgi ve takdiri göremediler ne yazık ki.

Basketbol, voleybol, hentbol takımlarımız son yıllarda elde ettikleri başarılar ile göğsümüzü kabarttılar. Ayrı ayrı tarih yazdılar. Beşiktaş erkek basketbol takımı Euro Challenge Kupası’nı kazanarak, Efes Pilsen’in 16 yıl önce havaya kaldırdığı Koraç Kupası sonrası ikinci Avrupa Şampiyonluğunu ülkemize kazandırdı. Ancak bu başarı Koraç Kupası kazanıldığında yaşanan sevincin ve basının gösterdiği ilginin yarısına bile ulaşamadı. Çünkü tek konuşulan konu futbolda yaşanan karmaşaydı. Anlayacağınız gündem yoğundu ve memlekette daha önemli işler vardı.

Bundan üç sene önce de Galatasaray kadın basketbol takımı Euro Cup’ı kazanarak Avrupa Kupası kazanan ilk ve tek bayan basketbol takımımız oldu. Hatırlamakta güçlük çekmeyenimiz var mı? Yine bu sene ülkemizde düzenlenen, kadın basketbolunda Avrupa’nın bir numaralı kupasının çeyrek finallerinde, iki Türk takımı, Galatasaray ve Fenerbahçe yer aldı. Basketbol ve voleybol ulusal takımlarımız da, kulüp takımlarımız gibi, büyük başarılar elde ettiler. 2001’de Avrupa ikincisi olan erkek basketbol ulusal takımımız 2010’da dünya ikincisi olurken, kadınlarımız ise 2005’te elde ettikleri Akdeniz Oyunları şampiyonluğuna 2011 yılında bir de Avrupa ikinciliği eklediler.

Kadın voleybol ulusal takımımız da 2003’te elde ettiği Avrupa ikinciliği ile bizlere aynı gurur ve sevinci yaşattılar. Voleybolda kulüp takımlarımızı ele aldığımızda Vakıfbank Türk Telekom’a ayrı bir yer açmak gerekir. Son 7 yılda kazanılan 3 Avrupa Kupası ile tarifi olanaksız bir başarıya imza attı kulüp. Bir tanesi Avrupa’nın en büyük kupası olmak üzere tam 3 Avrupa Kupası… Ayrıca iki de Avrupa ikinciliği. Gerçekten inanılmaz. Kaçımız onlara bu başarılarından ötürü hak ettikleri değeri verebildi?

Geçen sene Vakıfbank Avrupa’nın en büyüğü olurken yarı finalde Fenerbahçe ile birlikte iki, çeyrek finalde ise Eczacıbaşı ile birlikte 3 takım ile temsil ediliyorduk. Vakıfbank’ın kazandığı bir numaralı kupayı bu sene Fenerbahçe Universal kazanırken ise, yıllarca özlemini çektiğimiz bu başarıyı üç sihirli sözcük ile anlatıyorduk: ‘Kupa Türkiye’de kaldı.’ Düşünebiliyor musunuz, geçen sene Vakıfbank Türk Telekom’un kazandığı Avrupa’da kadın voleybolun en büyük kupasını bu sene de Fenerbahçe alıyor ve kupa Türkiye’de kaldı diyoruz. Harika bir duygu.

2012’nin Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan Fenerbahçe, Vakıfbank’ın şampiyon olduğu 2011’de Avrupa üçüncüsü, 2010’da ise Avrupa ikincisi oldu. Yine aynı Fenerbahçe, 2011’de düzenlenen Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası’nı kazanarak Dünya Şampiyonu oldu. 2009 yılında Fenerbahçe kadın voleybol takımının üçüncü olduğu Avrupa CEV Kupası’nda, bu sene Galatasaray final oynadı ve altın sette kaybederek ikinci oldu. Galatasaray 2010’da da Avrupa Challange Kupası’nda üçüncü olma başarısı gösterdi. Erkeklerde ise, henüz 11 yıl önce kurulmuş olan Arkas voleybol takımı, 2009’da Avrupa Challenge Kupası’nı kazanarak, kupa kazanan ilk erkek voleybol takımımız oldu. Arkas bu sene başarısına bir yenisini ekledi ve erkek voleybol takımlar tarihimizde yine bir ilki gerçekleştirerek, erkek voleybolunun en önemli kupası Şampiyonlar Ligi’nde dörtlü final oynadı. Takım sporlarında, Türk spor tarihinin en büyük başarılarını ise hiç kuşku yok ki Galatasaray tekerlekli basketbol takımı elde etti. 2005’te kurulan takım bugüne dek üç kez Şampiyonlar Ligi şampiyonu, üç kez de Kıtalararası şampiyon oldu. Üstelik bu altı şampiyonluğun beşinde hiç yenilmedi.

Beşiktaş tekerlekli basketbol takımı, 2012’de Avrupa’nın üç numaralı kupasını kazanırken bir önceki sezonun da iki numaralı kupasının şampiyonuydu. Böylece 2011 yılında, yıllarca her sporseverin hayalini kurduğu başarı gerçekleşti ve aynı sezonda Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Galatasaray ve kupa-2’yi alan Beşiktaş -aynı branşta- ülkemize Avrupa’nın en büyük iki kupasını kazandırdılar. Bir rüya daha gerçek oldu. Muratpaşa Belediyespor kadın hentbol takımı da son iki sene üst üste Avrupa Challenge Kupası’nda final oynadı. Bir gün mutlaka gelecek olan kupanın kulpundan iki kere tutmasına karşın hem geçen yıl hem de bu yıl ikincilik ile yetindi.

2012 Londra Olimpiyatları öncesi ise bütün bu başarıları taçlandıran zaferler kadın basketbol ve voleybol ulusal takımlarımızdan geldi. Kendi branşlarında bir ilki gerçekleştirerek olimpiyatlara katılma hakkı kazanan Filenin Sultanları ve Potanın Perileri, aynı zamanda bir hasrete son verecek ve tam 52 yıl sonra ülkemizin olimpiyatlarda takım sporlarında temsil edilmesini sağlayacaklar. Voleybolcularımızın söylediği gibi ‘Atatürk’ün kızları’ olimpiyatta ülkeleri için ter dökecekler.

Bu başarılara imza atan bütün sporcularımızı yürekten kutluyor ve kendilerine çok teşekkür ediyorum. Onlar her defasında gösterdiler ki, zeki, çevik ve de aynı zamanda ahlaklı olan Türk sporcusunun elde edemeyeceği başarı yoktur. Çünkü Atatürk’ün çocukları bilmektedir ki, muhtaç oldukları kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

Gökhan CEBECİ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.