Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Bu Yazıyı Okuduktan Sonrada mı "Mutsuzum" Diyeceksin
- Sor, Sorgula!
- Toplum, Siyaset ve Din
- Radikal Dönemin Ilımlı Gazetesi
- Dokunulasıca Dokunulmazlıklarına Dokundurmaktan Korkanların Dokunulmazlık Oyunu…
- Cemaat, BOP ve Mısır
- Peki Barış’ta Bizi Görecek mi ?
- Bir Devrin Sonu Olarak Soma Katliamı
- Kimin Eli Rumların Boğazında
- Seçmene “Akıllı Sandık”
- Suriye’deki Ateş Lübnan’a da Sıçradı
- Kadın Partisi Girişimi
- Normalleşiyoruz (!)
- Cumhurbaşkanı Olacakmış!
- Bir Gün Herkes AK Partili Olacak, Bu Sevda Bitmez...
Savaş Severlerin Tatil Günü; 1 Eylül Dünya Barış Günü
Türkiye ve KKTC’de her yıl 1 Eylül’de kutlanan Dünya Barış Günü bildiğiniz üzere BM’nin aldığı kararla tüm dünyada 21 Eylül’de kutlanmaktadır. Tabi ki niyetim 1 Eylül mü, 21 Eylül mü kavgası değildir. Evvela barışı yalnızca 1 güne sığdırıyor olmak zaten kabul edilebilir değildir.
Suriye ile savaş arefesinde olduğumuz bu günlerde savaş çığırtkanlığında üstüne tanımadığım yandaş Türk medyası görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye devam ediyor. Bizler de Dünya Barış Günü’nü Suriye’ye atılacak olan bombaları beklerken geçiriyoruz.
Kapitalist küreselleşmenin halklar arasında nefret ektiği, ölüm biçtiği, silah sattığı, yeni pazarlar oluşturduğu bu günlerde mazlumların bir gün de olsa umutlandığı bir gündür Barış Günü.
Kirlenmiş ellerin meydanlara çıkmamıza dahi izin vermediği, kan ve işgallerin gölgesinde, acı ve gözyaşlarıyla geçirdiğimiz onlarca günün tesellisidir aslında Barış Günü.
Önce Bosna’da, dün Irak'ta ve şimdi Suriye’de uygulanmaya çalışılan emperyalist oyunda yarı-sömürge devlet konumuna gelen Türkiye’nin rolü artık az çok şekillenmiştir. Kendi halkıyla savaş halinde olan, orta doğunun her noktasına müdahale etmeye çalışan bir anlayışın Suriye’de maşa olarak kullanıldığı görünen bir gerçektir. Bizler bu anlayışla ne kadar barışabileceğiz ? Henüz bir kaç ay öncesine kadar üzerimize polisiyle saldıran bu iktidarla nasıl barışacağız ? Kürt halkı yıllarca gördüğü zulmün sonrasında ”barış süreci” adı altında atılmış sözde adımların devamının gelmediğini görünce, anadilde eğitimin düşünülmediği bir barışa ne kadar inanabilecek ? Düşüncesi uğruna okulundan,işinden, ekmeğinden, özgürlüğünden alıkonulan halk bu anlayışla nasıl barışacak ?
Ethem-Ali İsmail-Mehmet-Abdullah ve Medeni’nin kanı henüz kurumamışken, katilleri birer birer serbest bırakılıyorken kiminle ne için barışacağız ?
Türkiye’de Barış Günü kutlamak kara mizah gibi bir şey. Ayakkabısını Bağlayanlar Günü diye bir gün çıkarsak ve bunu kutlasak Türkiye’de emin olun Barış Gününden daha çok karşılığını bulacaktır. Barışın olmadığı topraklarda kan, gözyaşı ve zulüm dışında bir şey görmek mümkün değildir. Bırakalım Barış Günü’nü devlet erkanları kutlasın, bizler değil…
Hatta adı da Barış Günü olmasın. Savaş Severlerin Tatil Günü olsun…
Ufuk Emre BEKTAŞ
Yorumlar
Yeni yorum gönder