ŞEHİT KARDEŞİM

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Melike Kurtuluş
Yazının Yazıldığı Tarih: 
9 Aralık 2009

Öncelikle, Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti devletini, vatanı, bayrağı, toprağı, birliği ve beraberliği, şehidin anasının, kardeşinin yüreğindeki sızıyı, gazinin yarasını HİSSEDEBİLMEK gerekir. Bunları hissetmek demek açılım diye bir kavrama inanmamak, açılımın konusunu etmemeyi, edememeyi yaşatır zaten. Açılım diye inleyen siyasetçilerin, gazetecilerin, TV programı sunucularının kardeşleri, yeğenleri, akrabaları şehit olmadıkları için, gururla şehit verip, oğlunu gurursuzca terörle barışmayı kabul etmenin ne acı bir şey olduğunu anlayamazlar. Vatanını seven bizler şehit olan her TÜRK askerini kendi kardeşimiz, yeğenimiz olarak gördüğümüz için bunun ne acı bir durum olduğunu anlıyor ve açılım patavatsızlığını kabul etmiyoruz.

25 yıldır bu terörün ülkemizde devam etmesinin en güçlü kaynaklarından birisinin, bugüne kadarki gelmiş geçmiş hiçbir milletvekilinin, bakanın, başbakanın, danışmanlarının, meclis başkanlarının, valilerin aslan parçası evlatlarının şehitlik mertebesine ulaşıp ailelerine evlat acısını yaşatmamalarıdır. Ailelerinde bu acıdan korkup çocuklarına 21 günlük askerlik yapabilme imkânlarını sağlamalarıdır. Bu durum yukarda bahsettiğim HİSSEDEBİLMEK eksikliğini yaşamalarına neden oluyor. Aldıkları bugün 3 şehit 5 şehit 7 şehit var haberlerine Türkiye’de maalesef bunlar yaşanan durumlar tepkisi vermekle yetiniyorlar.

Yer yer bu şehitlere kelle demekten de utanmıyorlar, sıkılmıyorlar, çekinmiyorlar, sonra bu durumun sahibi insanlar açılım diye bir şey ortaya attığında da: ‘Ya adam namaz kılıyor, Müslüman adam’ diyen hacı dedeler, belediyelerinde ihale alan eskinin solcuları, işe sokulmayı ümit eden ya da işe sokulmuş çaresiz 1000 liralık maaş ümidi bekleyen yoksul insanlar, buğdayını, ununu, şekerini senelik hiç sıkıntısız alan birçok anlamda fakirleştirilmiş halk, vergi borçlarının kaçakçılıklarının denetlenmesinden korkan gazeteler, ailelerindeki herhangi bir özel hayatlarının yanlışının deşifre edilmesinden korkan gazeteciler de bir üst kademelerindeki siyasetçiler tarafından (il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanı, vali, başbakan, cumhurbaşkanı) ezberletilen açılım olsun, barış olsun tepkisiyle karşılaşıyorlar ne yazık ki...

Barış ne demektir?

Biz kiminle barışacağız, kiminle kavgalıydık ki barışacağız sorusunun cevabı Kürt bu insanlara göre. E benim halamın oğlu Kürt, sınıf arkadaşım Kürt, çok yakın arkadaşım Kürt, işyerimde çalışan kişi Kürt, karşı marketin sahibi Kürt. Ben hiç biriyle kavgalı değilim ki barışıyım. Benim bir kavgam yok onların da benle yok çünkü biz TÜRK’üz ve aynı vatandayız. Bunu kabul etmeyen market sahibi, sınıf arkadaşım, işçim, patronum varsa 80 yıldır aşılanamayan duygular bu saatten sora hiç aşılanamaz. ‘Buyursun T.C. vatandaşlığından çıksın, ülkemden de çıksın’ tepkisini demokratik yollarla vermek zorundayız, bu da bir gerçek! Yapılması istenen barış Kürt İle değil Pkk ile.

Öyle bir barış da mümkün olamaz.

Ben kardeşim gibi hissettiğim, şehit edilmiş TÜRK askerinin kanlısıyla barışamam...

Melike KURTULUŞ

iletisim@politikadergisi.com

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.