Şiir, Toplumsal Kan Bağını Yitirirse...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Önce uzunca bir giriş ki gerekli :

"Osmanlıca" benim neslime, benden önceki nesle de şimdiki nesle de hep "tu kaka" diye öğretilmiştir okullarda. Bunun siyasal temelini epey anlattım burada ben.

İnönü Cumhuriyeti, kendisine temel olarak BATI kültürü(Hırsitiyan kültür) temellerini -Yunan / Latin- alınca, bizim üzerinde var olduğumuz Türk-Arap-Fars kültürü aşağılanmış, Batı kültürü erişilmesi gereken kültür olarak sunulmuştu bize. (Aaa emperyalizm de bunu istemez mi?)

Biz Selçuklu ve Osmanlı kültürleri üzerine kurmamış mıydık Cumhuriyet'i, öyleyse bu kültür temeli üzerine "laik burjuva demokratik devrimi" (Mustafa Kemal devrimi) ekleyecek, yeni bir sentez oluşturacaktık. Gerçek demokratik devrim de bu değil miydi. Batı burjuva demokratik devrimleri yıktıkları aristokrat kültürü red mi etmişlerdi? Yoksa onları halklaştırmışlar mıydı? Elbette ikincisi. Allah aşkına söyleyin "opera /bale" ye kim giderdi, aristoklar değil mi? Batı demokratik devrimiyle işte bunları halklaştırdı. Ya hu Balzac resmen aristokrat ve kralcıdır. Fransızlar devrim sonrasında red mi etmişlerdir Balzac'ı ? Hâlâ Fransa'nın en büyük romancılarından biridir...

Biz bunu yapmadık ya da yaptırmadılar. Biz şeyimizi Batı'ya dayayınca, Batı da bize kendi kültürünü "evrensel kültür" diye 'ittiriverdi'. Yahu bu ülkede klasik Türk Musikisinin (Sanat Müziği), halk müziğinin (türküler) çalınması yasaktı, İnönü Cumhuriyeti'nin "batılılaşma anlayışı" gereği...

Şimdi şiir...:

Bu "Batılılaşma anlayışı" elbet "ŞİİR" e de yansıyacaktı, yansıdı da... Önce kafiye ve redif kovuldu şiirden, sonra vezin, bunun sonucu da "ritm"... Şiir ezberlenmeyen bir şey olup çıktı. Laf cambazlığı yapmak, bilmece yazmak şiir sayıldı.

Yok yok, "şiirde serbest nazım" savunmak değildi amaç. Bizde ilk "serbest nazmı" Nazım Hikmet yazmıştır. Yanılmıyorsam taa 1925 yılında. O şiirde bunlar olurken hapisteydi. Tek mısrası bile yasaktı.

Kim sahip çıktı "Türk şiirinde serbest nazma" bildiğiniz Orhan Veli... İnönü Cumhuriyeti'nin kültür danışmanı Nurullah Ataç, yerlere göklere sığdıramadı Orhan Veli şiirini... Aklına da "Nazım'a haksızlık yapıyorum." diye bir düşünce hiç gelmedi...

Böylece şiirimizde ilk kan bağı koparılıyordu. Kafiye yok, redif yok, vezin yok. (Ha bu arada söyleyeyim, "serbest nazım" deyince bazılarımız, kafiye de redif de olmayacak anlıyor. Değildir. Aruz vezni veya hece vezni kullanmadan şiir yazmaktır. İlk serbet nazım yazan, Nazım Hikmet'in şiirinde kafiye de vardır redif de)

Biçimce (şekil) klasik şiirimizden kopan Türk şiiri bir de içerik (muhteva) olarak klasik şiirden koparılacaktı. Artık şiirde ulusal içeriklerden çok , gelişmiş toplumun içerikleri söz konusu olacaktı.

Ortaya adı Türk şiiri olmanın dışında hiçbir "ulusallığı" olmayan bir (özür) "piç şiir" çıktı. Biçimi Batı'dan, içeriği Batı'dan eh işte dili (o da anlaşılabilirce sözde öz Türkçe kullanmaktan) Türkçe bir şiir...

Şimdi işte bu şiire özenilerek şiirler (!) yazılıyor, bir de "klasik şiirimize söverek"...

Yahu hiç olmazsa "geldim seni görmeye" gibi devrik cümle kurup şiir diye bize sunmayın. Ya da bir sözcüğün her harfini alt alta yazıp da... (Bunu İlhan Berk yapardı, o da Mallerme, Baudlearie, Verlaine'den öğrenmişti Buradakiler İlhan Berk'ten... Taklidin taklidi yani, ne diyeyim)

Ayıptır...

 

 

Ufuk KESİCİ

 

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.