Toplum Siniyor, Deliller Siliniyor

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Taylan ÖZBAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
13.11.2011

Hrant Dink davasının iz sürücüleri tarafından, Dink’in ölüm yıldönümlerinde sorulan artık sembolleşmiş bir soru var:

"19 Ocak’ta ne olmuştu?"
Şimdilerde sorunun zaman kipini değiştirmenin tam vakti:
"19 Ocak’ta ne olacak?"

 
Türk halkı, toplumu bir arada tutan, devletin sürekliliğini sağlayan, ülkeyi var eden en önemli değerleri savunma refleksini çok zamandır kaybetmiş durumda.
Bunda toplumsal kırılma ve cepheleşmenin at gözlüklerine hapsolmanın etkisi şüphesiz…Ancak öte yandan, konuşanın, muhalefet edenin, tepki gösterenin, hak arayanın başına neler geldiğini gören insanlarımızın büyük çoğunluğu da, liberal dünya ile kapitalist ahlakın dayattığı ‘etliye sütlüye bulaşmadan günü kurtarma’ vurdumduymazlığıyla gözünü kulağını olan bitene kapamış durumda. 
Ve böylesi bir ortamda hak da hukuk da egemenlerin elinde bir oyun hamurundan farksızlaşıyor, tıpkı her kavram ve değerin olduğu gibi…
 
Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de sahip olduğu düşüncelerin; "Türkiye’nin milli ve manevi değerlerine" aykırı gören faşistlerin emriyle öldürüldü. Onunla demokratik ortamda tartışma cesaretini gösteremeyen aşağılık adamlar, Dink’i kahpece arkasından vurdu. Cinayetin ardından yaşanan süreç hepimizin gözleri önünde cereyan etmesine karşın biraz önce saydığımız cepheleşme yahut tümden olan bitene gözünü kulağını kapama refleksimiz nedeniyle, bu olan biten karşısında ‘mezar taşlarının suskunluğuna’ gömüldük… Ama artık gün gelmeli, devran dönmeli… İnsan haklarının ve o insan haklarına sahip çıkacak bir vicdana sahip olmanın değerinin solculuktan da, liberallikten de, ulusalcılıktan da, Kemalistlikten de, Kürtçülükten de üstün olduğunu görmeliyiz. Düşünce özgürlüğünü ve yaşam hakkını savunmaktan aciz bir insanın hiçbir politik kimlik altında değeri olamayacağını artık anlamalı ve hala anlamayanlara da anlatmalıyız. Hem her fırsatta, Yahudiler götürülürken sesini çıkarmayarak yaptığı hatayı sıra Naziler kendisini almaya geldiğinde anlayan o papazın hikâyesini anlatıp duran bizler değil miyiz?
 
Dink davasında yaşanan utanç verici hukuksuzluklara çok önemli bir halka daha eklenmek üzere… Cinayetin karanlık ilişkilerini ortaya çıkarması açısından büyük önem taşıyan cinayet gününe ait telefon görüşmeleri Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) talep edilmesine karşın, TİB bu kayıtları ‘özel hayatın gizliliği’ gerekçesine sığınarak bugüne dek mahkemeyle paylaşmış değil! Bir cinayet davasının aydınlatılması yolunda, TİB’in ‘özel hayatın gizliliği’ gerekçesine sığınarak kayıtları mahkemeyle paylaşmaması bir yana… Gelinen nokta daha da vahim: TİB tarafından en fazla beş yıl saklanan telefon kayıtları, 19 Ocak 2012’de bu beş yıllık sürenin dolmasıyla birlikte silinecek!
Ve belki de Dink cinayeti için en önemli delillerin yer aldığı bu konuşmalar bir daha erişilemeyecek bir biçimde ortadan kalkmış olacak!
Alın size hukuk!
Alın size adalet!
 
Şimdilerde internette açılan bir imza kampanyası ile milletvekillerine çağrı yapılarak, yasal bir düzenlemeyle bu sürecin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Ama eğri oturup doğru konuşalım: Faili meçhul cinayetler konusunda AKP hükümetinin tavrını görmek için Toplumsal Bellek Platformu üyelerinin Meclis kapısını çalıp, Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e faili meçhul cinayetleri araştıracak bir Meclis komisyonu kurulmasını istediğinde, iktidar partisinin ortaya koyduğu tavrı, konuyu nasılda ileri ve bilinmez bir tarihe ertelediğini hatırlamak yeterlidir.
Bu nedenle, beş bin, on bin kişiden internet ortamında toplanan imzaların iyi niyetini tartışmaksızın somut bir sonuç sunamayacağını şimdiden söylemekte yarar var.
Somut sonuç nasıl elde edilir?
Somut sonuç, hangi görüşten olursa olsun, vicdan sahibi insanların hukuk ve adalete sahip çıkacak birlikteliği ortaya koyduğunda elde edilir.
Bir cinayetin göz göre göre karartılması karşısında susmayacak, öldürülenin siyasi tavrına göre tutum belirlemeyecek onurlu insanların seslerini yükseltmesi, bu birlikteliğin her görüşten sivil toplum kuruluşu, vakıf, dernek, yayın organı eliyle örgütlenerek ortak demokratik tavra dönüşmesiyle elde edilir.
Hadi lafı uzatmayalım:
 
Hepimiz Ermeniyiz diyenle, Hepimiz Mehmetiz diyen yan yana geldiğinde,
Yan yana gelip sokaklara döküldüğünde, sokaklara dökülüp demokrasiye, hukuka, insan haklarına sahip çıktığında elde edilir…
 
Ülkemizin mevcut siyasal-toplumsal iklimine bakıldığında böylesi durumlarda, böylesi birliktelikler zor mudur?
Zordur…
Zordur ama Yahudiler götürülürken susmasının hatasını, Naziler kendisini almaya geldiğinde anlayan papazın hikâyesi de ortada durmaktadır!
 
19 Ocak’ta ne olacak?..
Halkımız ya bu kabul edilemez cinayet karartması karşısında sinecek ve delil içeren o telefon kayıtları silinecektir. Ki bu ülkemiz tarihinde en büyük utanç sayfalarından birine büyük harflerle not edilecektir.
Ya da insan hakları, düşünce özgürlüğü ve demokrasinin gerçek savunucuları, politik kimliklerini bir yana bırakıp bir araya gelecek ve bu cinayetin aydınlatılması için ortak irade koyacaklardır. Ki sonuç alınacaksa böyle alınacaktır…
 
Yoksa milletvekillerine umut bağlamak…
Hükümetten konuyla ilgili adım atmasını beklemek…
Yapmayın beyler!
Yapmayın hanımefendiler!
Yapmayın…
 
Taylan ÖZBAY
iletisim@politikadergisi.com
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.