Türk’ün Özünde, Kadının Yeri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hakan YAVUZ

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü için, tüm kadınlarımıza ithaf ediyorum.

Dede Korkut hikâyeleri, Oğuz Türklerinin toplumsal ve iktisadi hayatları, gelenek ve görenekleri hakkında önemli bilgiler veriyor. Dede Korkut, Hanın kızı Banu Çiçek'i diğer “boy”un kağanı Bamsı Beyrek’e ister. Aileler rıza gösterir; fakat kararı, gençlerin karşılaşıp kavgaya tutuşmaları, ok atıp yarışmaları sonrasına bırakırlar. Banu Çiçek yanındaki atlı kızlarla, Bamsı Beyrek savaşçılarıyla ve tesadüfen bir orman kenarında karşılaşırlar. Banu Çiçek ve Bamsı Beyrek, güreş tutar, ok atar, birbirlerini sınarlar. “IX yüzyılda İbn Rüşd ya da XI yüzyılda el-Bekri gibi Müslüman yazarlar Türk kızlarının eşlerini seçmekte özgür olduklarından söz ederler.[1]

Dede Korkut hikâyelerindeki kadın, toplum yaşamında söz sahibidir. Kadın da hanlık edebilir. 13. yüzyılda Hindistan Türk İmparatorluğunda Şemseddin II-Tutmış tahtını, “çocuklarının en yeteneklisi” olan kızı Raziye’ye bırakmış ve Raziye 1236–1240 yıllarında dört yıl saltanat sürmüştür. [2] Osmanlı’ya gelindiğinde de benzer bir durum görülür. Kanuni de “sultan”dır, Hürrem de.

Türkler için göçebe kültürü çok basit bir ifadeyle; özgürlük demekti. Bu özgürlük, doğanın çetin koşullarına karşı mücadele edilerek kazanılmıştı. Mücadele kadınla erkeğin omuz omuza sürdürdüğü türdendi. Beraber kazanılan özgürlüğün, diğer cins karşısında terk edilmesi söz konusu değildi… Öyle ki; Türkler özgürlüklerine, “hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!” diyebilecek kadar bağlıydılar. Özgürlük ruhunun hüküm sürdüğü bir toplumda, toplumun bir yarısının gem altında tutulması düşünülemezdi. [3]

Kadınlar büyük bir serbestliğe sahiptiler ve özel görevler üstlendiklerinde erkeklerin yapabildiği her işi yapabilirlerdi. Ata binebilir, avlanabilir, dövüşebilir, Şaman ayinleri düzenleyebilirlerdi. Kadınların klanlar içinde çok etkili oldukları, devlet içinde yüksek görevlere geldikleri dönemler de olmuştur. Bu göçebe toplumu hermafroditizmi en ideal biçimiyle yaşamaktaydı, her iki cins de birbirine tamamen eşitti, cinsiyet ayrımı asla gözetilmiyordu.[4]

921 yılında İslam’ı tebliğ etmek üzere Volga civarında yaşayan (Bulgar) Türkleri ziyaret eden İbn Faldan, gözlemlerini şöyle anlatır: “Kadınları erkeklerinin ya da başka erkeklerin önünde örtünmez. Ayrıca kadın, vücudunun hiçbir kısmını hiç kimseden gizlemez… Zinadan haberleri yoktur, ama birinin bu tür bir iş yaptığını öğrenirlerse, onu aşağıda anlattığım şekilde ikiye ayırırlar.[5]

Bin yıl önce Türk kadını, bez parçasıyla şekli bir örtünmeye ihtiyaç duymuyor; fakat Türk toplumu zinayı ağır bir suç kabul edip, aile bağına ve sadakate önem veriyordu. Bugün ise, kanunları AB’nin istediği yönde değiştirerek zinayı serbest bırakanlar, ahlakı bir bez parçasına indirgeyip, kadınımıza şekli örtünme dayatması yapmaktadırlar.

İşin ilginç tarafı, kadın özgürlüğünden bahseden ve sözde “modern” Batı kaynaklı bir hareket olan feministler de, kadını örtünme baskısı altına almaya çalışan sözde “İslamcı” harekete, “demokrasi” adına destek vermektedirler. Kısacası günümüz Türk kadınının yaşam tarzı, bir yanda Haçlıdan, bir yanda da Vahhabilikten gelen dayatmalarla karşı karşıyadır.

Geleneksel olarak toplumsal konumu erkekle eşit olan Türk kadını, örtünme gibi şekli dayatmalarla, kendi başına yaşam tercihlerini bile yapamayan ikinci sınıf insan konumuna düşürülmektedir. Toplumun iki yarısının arasına, zihinlerde beton duvarlar örülmek istenmektedir.

Sanki bütün hedefleri, millî şairimiz Mehmet Akif’in “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!” dizelerine cevap vermek içindir. Toplumun bir yarısına zincir vurulmakta, akıllar, zihinler, sözde bir “din” adına teslim alınmaktadır. Sonrasında, kadınları teslim alınmış bir toplumun geri kalanını esir etmek, hiç sorun olmayacaktır.

Banu Çiçek’e ya da Kurtuluş Savaşımızda cephede savaşan Nene Hatun’a “sen sus be kadın” demek mümkün müydü? Denir miydi? 75 sene önce dünyada ilk kadın jet pilotu unvanını hak eden Sabiha Gökçen’e, “sen ne anlarsın bu işten?” diyebilecek bir babayiğit var mıydı?

Mersinli çiftçi Kemal Öncel’e “al ananı da git” diyebilmek ve toplumu bu ifadeleri kabullenir hale getirmek için, önce kadınlarımızın esir edilmesi gerekiyor. Önce zihinlere kelepçe takılması gerekiyor. İşte Batının Haçlısıyla, Vehhabinin tarikatçısı bu noktada birleşiyor, bu hedef için ortak oluyor.

Bir yandan feminizm marifetiyle, diğer yandan, hurafelerle, sözde din adına, sözde Müslümanlık adına üretilmiş cehaletle, toplumu “kadın” ve “erkek” olarak bölüyorlar. Misafirlikte bile, kadınla erkeği ayrı odalarda oturtan, el bile tokalaştırmayan fesat yüklenmiş bir zihniyetle, bir toplumun birliği, büyük seferberliği mümkün olabilir mi?

Böyle bir fesatla ayrıştırılmış bir toplumla, yeniden bir Kurtuluş Savaşı verilebilir mi? Banu Çiçek ve Bamsı Beyrek gibi, her şeyden önce “delikanlı” olmadan, toplumsal bir atılım yapılabilir mi?

Ve çare, Banu Çiçek ve Bamsı Beyrek’i anlamakta ve her alanda, her konuda Türkleşmekte saklı olabilir mi?

Sosyolog Hakan YAVUZ

Silivri, Mart 2010

iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Dipnotlar:

[1] Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi Pasifikten Akdenize 2000 Yıl, s.252, Kabalcı, İstanbul, 2007.

[2] Jean-Paul Roux, a.g.e., s.235.

[3] Hakan Yavuz, Türk’ü Bilmek, Türk’ü Sevmek, s.168, Cem Matbaası, Çorlu, 2008

[4] Jean-Paul Roux, a.g.e., s.138

[5] İbn Faldan, Bin Yıl Önce Türkler ve Ötekiler, s.19, İstiklal Kitapevi, İstanbul, 2005

 

Yorumlar

İslam dini Türk'e ayakbağı

İslam dini Türk'e ayakbağı olmuş türk'ü gerileştirmiştir. bunun açıkça ifade edilmesi zorunluluğu vardır. istesek de istemesek de Arap'ın dini islam, bize biraz yerleşik uygarlık konusunda verdiği ilerlemeden başka, toplumda, hukukta, yönetimde, anlayışta geriletmiştir. o günün ve Arabın şartlarında ileri bir sistem getiren Muhammed'in düzeni Türk'e yaramamıştır. İnsanalrın inançlarını küçümsemek, hor görmek alışkanlığım değildir fakat İslam dini evlerin içine yani kişisel'e çekilmediği sürece topluma ve bireylere zarar vermektedir. Sert bir laiklik uygulamadan bu zulüm bitmez... Büyük Atatürk'ün ruhu şâd olsun!

Akıl dini olan İslam, yanlış

Akıl dini olan İslam, yanlış içtihatlarla bugüne gelmiştir. İslam şekilciliğe takmamıştır fakat Garaudy'nin tabiriyle "çöl fıkhı" İslam'ı esaret altına alınca böyle bir manzara çıktı. Netice itibariyle Müslüman olduktan sonra da kadınlaırmız toplum hayatında varlardı. Ancak, gün geçtikçe bize sirayet eden Emevi zihniyeti kadınlarımızı bir öcü gibi görmemize neden olmuştur. hapislere tıkılmış, itelenmiş, ötelenmiştir. En başta kadınlar olmak üzere, bu konuda da Gâzl Mustafa Kemal'e şükranlarımızı sunmalıyız.

Ülkün çok yaşasın BÜYK GAZİ!

Tüm hanımlarımızın kadınlar gününü de kutlarım.

Syg

Osman Şen Bey'e

Söylediğinize gerçekten inanıyormusunuz bilmiyorum ama gerçekten yorumunuzu okuyunca ülkemizin neden gerilediğini anladım.Tarihe bir bakın İslamiyeti kabul etmemiş Türk devletlerinin adları bile bilinmez günlük ömürleri olmamıştır.Kuran'ı okuyunuz ilimde,medeniyette,insanlıkta O kitaptan daha üstün bir kaynak varsa söyleyiniz lütfen? Ve İslam dinini benimseyipte zarar gören tek bir toplum gösterebilirmisiniz?Bu ülkenin en büyük zararı budur işte sizin gibi düşünenler yüzünden anadolu insanı Atatürkü ve O'nun inkılaplarını din karşıtı olarak görüyor bunun sonucunda da diyorsunuz ki AKP nasıl %50 oy aldı.Ha bir de ufak bir hikaye:Bir gün kör bir adamı filin yanına götürmüşler fil nedir demişler.Adam filin bacağına dokunmuş fil direktir demiş,gövdesine dokunmuş fil duvardır demiş,hortumuna dokunmuş fil borudur demiş

SORUN İSLAM DEĞİL, VAHHABİLİKTİR.

Değerli yorumcular, sorunun Hz.Muhammed'in İslamından kaynaklanmadığını, İslamı yolundan çıkaran Vahhabilik gibi akım ve tarikatlara dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tevhid inancını ilk ve daim benimsemiş olan Türk kavminin, İslam'ı gerçek aydınlık yüzüne kavuşturacağına inanıyorum. Türk aydınlanmasının büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün, aynı zamanda İslam'a da büyük hizmet etmiş bir önder olduğuna inanıyorum.

Osman Şen'e katılıyorum...

Muhammed neden evlatlığının karısıyla evlenmiştir? Acaba müslümanlar buna bilmekteler midir?

Müslümanlar biliyorlar peki ya siz?

Bu konularda tartışmaya girmek bile adetim değildir ancak sordunuz bir müslüman(elhamdülillah) olarak hüküm kalmasın üzerimde,cevap vereyim.Bahsettiğiniz evlilik Peygamberimizin Hz. Zeynep ile olan nikahıdır. Hz Zeynep'i Zeyd (Peygamberimizin evlatlığı) ile Peygamberimizin kendisi evlendirmiştir zaten yani Peygamberimizin kötü bir amacı olsa Hz Zeyneple kendisi evlenirdi neden Zeydle evlendirsin.Ancak daha sonraları Zeydle Hz Zeynep'in arası açılınca boşanmak istemişlerdir(Hz Resul boşanmamaları için çok uğraşmıştır)ve boşanmışlardır.Daha sonra inen bir *ayetle Peygamberimiz Hz Zeynep'le evlenmiştir.Nedeni ise dul kalmaması,iftiraya kötü söze maruz kalmaması ve evlatlarının sahip kalmamasıdır.
*(AHZAB SURESİ 37.ayet (Resûlüm!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.)

Yeterince açıklayıcı olduğumu düşünüyorum ancak yorumunuzda bu olayı hatırlatarak neyi ima ettiğinizi anlamadım o yüzden eksik cevap verdiysem affola.Tekrar belirtirseniz gerekni yazarım.Saygılar

Sayın TOGA, bu yazdığınıza

Sayın TOGA, bu yazdığınıza kendiniz inanıyorsanız daha bir şey diyemem. Kimsenin inancına laf söylemek istemem ama zorlamayın bence. Allah peygamberin bu işleriyle uğraşacağına, evlenemeyen bir köle çocuğa helal kılsaydı Zeynebi. bu büyüklükteki minareye hiçbir kılıf uydurulamaz. büyük dönüşümler yapan Muhammed'in kendi ülkesine göre ileri bir sistem getirdiğine iman ediyorum ama kadınlara bakış konusu farklı. o bakış harem bakışıdır.

Daha fazla ileriye gidip insanları rencide etmek istemem eğer izin verirlerse bu konuda makale de gönderebilirim ama kimseyi germek istemiyorum.

Allah sizlerede 30 erkek gücü versin... Amin...

Gereken açıklamayı ben yaptım

Gereken açıklamayı ben yaptım bahsettiğiniz iftiralar asrı saadette de yapılmaktaydı Ebu Cehil,Ebu Leheb ve yandaşları tarafından.Anlamamakta ısrar ediyorsanız bu sizin bileceğiniz iş,siz soru sormuşsunuz ben de cevapladım.Uzatmak istemiyorum.Zaten boşa gidecek laf uğruna nefes harcamam.Makale göndermek için izne gerek yok istediğinizi yazabilirsiniz.

Banu Çiçek ve Bamsı Beyrek,

Banu Çiçek ve Bamsı Beyrek, güreş tutar, ok atar, birbirlerini sınarlar. Bu çok güzel bir uygulama. Peki bu uygulamayı zamanımıza uyarlarız?
Bir de doğan çocuğa isim verme konusu da çok akılcı kanımca. Çocuk doğar doğmaz isim verilmiyor onun kendini belli eden bir icraatı bekleniyor, ve o icraat üzre isim veriliyor.

banu çiçek le "örtünmeme"yi

banu çiçek le "örtünmeme"yi nasıl bağladığınıza hayret ediyorum.ki hikayeyi dikkatli okursanız banu çiçekte yaşmaklı(örtülü). hangi millet vardır ki kadınları örtünmemiş ve  aynı zamanda zinadan kaçınmıştır. sadece islamiyette değil diğer dinlerde ve kültürlerde de örtünme vardır.tarih bilgileriizi gözden geçirmenizde fayda var.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.