Türkiye’nin Taşeron Örgütlerle İmtihanı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
06.02.2014

Son zamanlarda Ortadoğu’da taşeron örgütler çoğaldı. Özellikle baktığımız zaman sınırımızda meydana gelen birçok olayda bu örgütlerin parmağını görmek mümkündür. Peki, sınırımızda Suriye bu kadar yangın yeriyken üstüne benzin dökenlere karşı Türkiye nasıl bir önlem almaktadır işte orası meçhul. Irak’ta da olduğu gibi, Suriye’de de Türkmenler yaşamaktadır. Özellikle iki Devlet’inde kuzeyinde meydana getirilmeye çalışılan sözde Kürt Federe Devleti (Türkiye’nin G.Doğusu da dahil) birçok emperyalist güç tarafından kollanırken, biz daha oradaki Türkmenleri silahlandırıp teşkilatlandırmayı akıl edemiyoruz bile… Bu arada son zamanlarda ki Tır olaylarından yola çıkarak ‘’O Tırlarda Türkmenlere Silah gidiyordu’’ yalanına kimse beni inandıramaz.

Hattı zatında görünen köy de klavuz istemez. Gelinen nokta da Irak’ın kuzeyindeki Türkmenlerin durumu ortada. Barzani denen ne olduğu belli olmayan adam kadar değerleri yok Türkmen kardeşlerimizin! Olsaydı ne Çuval olayı olurdu ne de bugün bu yapılanlara göz yumulurdu. Biz zamanında Trablusgarp’ta ki aşiretleri Mustafa Kemal Paşa önderliğinde nasıl silahlandırıp teşkilatlandırdıysak, bu zamanda da aynısını bölgede ki Türkmenlere yapabilseydik, bugün her şey daha farklı bir seyirde ilerleyebilirdi. Ama biz anca ABD askerlerinin sağ salim eve dönmesi için dua ettik, Türkmenlerin öldürülüşüne seyirci kaldık. İçerinin taleplerini dışarıya yansıtan değil, dışarının isteklerini içeriye hazmettirmeyi misyon edindikçe Ülke olarak hep kaybetmeye mahkum kalacağız. Türkiye’nin, sonu Süleymaniye çuvalı olayına kadar giden süreçte, İskenderun’dan Habura kadar, ülkemizin 70 bin kilometrelik coğrafyası Amerikan askerlerine devredildi. İskenderun’a ve Mersin limanlarına Irak’ı vuracak silahların taşındığı yüzlerce gemi yanaştı. İşgal gibi görüntülerle Anadolu’ya indirilen silahlar, tezkereli ya da tezkeresiz, gizli ya da açık Türk topraklarından Irak’a sevk edildi. İncirlikten kalkan uçaklar tam 120 bin sorti yaptılar Irak’a… Nato’ya ait üsler Amerikalılara tezkeresiz açıldı. Türkiye topraklarından kalkan uçakların bombaladığı Irak’ta ölen onlarca genç, yaşlı ve çocuk masum insanların vebali ne olacak acaba! Bunları asla unutmadım ve unutmam da! O yüzden sakın bana Tırlar da Türkmenlere silah gidiyor demeyin. Bu Tır olaylarına fazla girmiyorum zülfiyare dokunur yoksa! Kulağıma gelen bilgiler bu işin sadece Türkiye’den ibaret bir olay olmadığını, işin içinde iş olduğunu ve küresel kaoscuların da parmağı olduğu söylenmektedir.

Evet, sevgili dostlar hal böyle iken, Suriye’de de gönüllü bir şekilde Türkiye’nin ABD ve İsrail’in ekmeğine yağ sürecek bir biçimde hareket etmesi de oldukça manidardır. El-Kaide, El-Nusra gibi sözde cihat eden ama aslında kimlere hizmet ettiği bilinen taşeron örgütlere ses çıkartılmaması gayet önemlidir. Kimlerle hareket edildiğine bakmak şarttır. Daha düne kadar oradaki Türkmen kardeşlerimizin mallarına ve karılarına tecavüzü hak diye gösteren fetvalar yayınlayan sözde cihatçı olan bu fitneci örgüte ses çıkarılmaması kabul edilir gibi değildir. Bu arada taşeron örgütler ve sözde bağımsız Devlet isteyen piyonlar sınırlarımızda cirit atarken, Türkiye ikinci bir Sevr sendromu ile karşı karşıya kalmış vaziyettedir. Yeni örgütlerde bu noktada ortaya çıkmaya başladı. IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) adı altında özellikle son dönemde meydana çıkan örgüte de dikkat etmek lazım. IŞİD ( her ne kadar küresel cihad hareketine mensup olduğunu iddia etse de) yönetim konseyinde bulunan 13 kişinin tamamı Iraklılardan müteşekkildir. Son dönemde Örgüt Türkmenler üzerine yaptıkları saldırılar ile dikkat çekmektedir. IŞİD örgütünün son zamanlarda yaptığı saldırılardan sonra ilginç bir olay vuku buldu ve El-Kaide bu örgütün eylemlerinden sorumlu olmadıklarını ve bu örgütün kendilerine bağlı olmadığı açıklamasını yapmıştır.

Son bir aydır yaşanan savaş “ılımlılarla radikallerin savaşı” gibi sunulsa da aslında IŞİD ve İslami Cephe'nin ideolojik farkları yok denecek kadar azdır. İslami Cephe de IŞİD gibi, “Nusayri ve Şii'leri Şam'dan temizlemek ve Şeriat devleti kurmak” için savaştığını açıklamıştı. İttifakın oluşturulduğu deklarasyonda özgür seçimler ve laiklik reddediliyordu. Taraflar arasındaki savaş daha çok bölge kontrolüne dayanan sorunlara yaslanıyor. Ancak daha önce IŞİD ile müttefik olan grupların, bu örgüte savaş açmasının asıl nedeni Katar ve Suudi Arabistan'ın ABD'yi vekâlet savaşını sürdürmeye ikna etmeye çalışmalarıyla alakalıdır. Her iki ülke de bu amaçla, “kontrolden çıkan” IŞİD gibi unsurları tasfiye etmeye çabalıyor.

Bu arada geçtiğimiz günlerde Suriye’deki IŞİD ve Özgür Suriye Ordusu arasındaki çatışmalar sırasında bir havan mermisi Türkiye sınırına düşmüştü. TSK’da IŞİD konvoyuna ateş açtı ve bazı konvoyları vurdu. Bunun üzerine IŞİD’in Türkiye üzerinde de bir ‘’Bombalama’’ eylemi tasarlaması muhtemeldir. Zira saldırgan ve kontrolden çıkan bir örgüt olan IŞİD, TSK’nın bu müdahalesinden sonra ülkemizde bir eylem planlıyor olabilir. Özellikle MİT’in bu iki hafta içinde çok dikkatli olması lazımdır. Şahsi kanaatim gereğince böyle bir bombalama eylemin olması kuvvetle muhtemeldir. Bu örgütler ile kaos düzeninin mimarları oyuncak gibi oynarken, bazen kontrolden çıkmalarını da engelleyemeyebilir. Tedbirli olmakta fayda var. Bu arada, ısrarla her yazımda belirttim ve üstüne basa basa Suriye’nin kuzeyindeki PYD önderliğinde ki oluşuma dikkat edilmesini söyledim. Gelinen noktada bırakın dikkat edilmesini, daha geçen gün PYD eş başkanı Asya Abdullah, BDP grubunu ziyaret amacıyla meclise geldi. Bu nasıl iştir anlamak mümkün değil. Üstüne üstlük bu kadın bir de açıklama yapıyor ve aynen şöyle diyor: ‘’ Rojavadaki başarıyı Türkiye Kürdistan’ı da elde etmelidir’’ Bende diyorum ki avucunuzu yalarsınız. Üzüldüğüm nokta ise, böyle açıklamalar yapması ve bizim de ne kadar bundan bi haber ve vurdumduymaz olmamızdır. Yani bu kadar rahat olunmasını anlayamıyorum. Türkiye öyle bir hale geldi ki maalesef, bu oluşumu ilk tanıyacak Devlet konumuna geldi. Bir zamanlar kırmızı çizgilerimiz vardı ama bunlar son zamanlarda iyice pembe çizgilere dönmüş vaziyettedir. Dolayısı ile bizim bir an önce kendimize gelmemiz lazım. Yeter artık bu Milleti kandırmayın, hiç kimse sabrımızı denemeye kalkmasın. Türk’ün ayranı kabardı mı sonucuna katlanırsınız. Öyle varile bayrak diktim bağımsız oldum, ey Türkiye’nin G.Doğusu sende hazır ol bağımsızlığını ilan et gibi kışkırtıcı cümleleri kuranlar unutmasın ki o cümleler tek tek boğazlarında kalır. Herkes aklını başına devşirsin. Türkiye’de ki sözde değil özde Vatanseverlere sesleniyorum; bunları unutmayın, unutan toplumların sonu Tarihte mevcuttur. Bu topraklarda biz özümüz var oldukça, sözümüz de hiçbir zaman bitmeyecektir. Her şeyin zamanı vardır, son gülen iyi güler.

Ve son söz: ‘’ Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’’ Mustafa Kemal Atatürk.

 

Koray KAMACI

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.