Türkiye-Suriye Savaşı Kaçınılmazdır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Efe Sönmez
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31 Ağustos 2013

Suriye’de Esad rejimine başlayan ve başta emperyal güçler olmak üzere de birçok ülke ve şirketten destek gören muhalif ayaklanma, git gide iç savaşa dönüştü ve ülkeyi uzun yıllar peşini bırakmayacak bir felaketin başlangıcı oldu.

Bu iç savaşta ve her savaşta olduğu gibi yine dezenformasyonlar havada uçuştu. Ve her gün savaşın en acı yüzü bebek cesetlerinin fotoğrafları, insanların acı içinde bir yerlere kaçıştığının, çeşitli güçlerce katliamlar gerçekleştirildiğinin haberleri gelmekteydi.

Bu iç savaşın doğal olarak bir sonucu da mülteci akımıdır. Bugüne kadar ölümün kol gezdiği Suriye’den milyonlarca insan haklı olarak çevre ülkelere kaçtı. Suriye’nin kuzey komşusu Türkiye’ye de yüz binlerce Suriyeli akın etti.

Türkler her zamanki insani refleksleri göstererek gelenlere yardım ettiler. Sınırda kurulan çadır kentlerde barınan Suriyeli mültecilerin her ihtiyaçları karşılanmakta, vatan hasreti çekseler de güvenli bir barınma imkanına kavuşmalarının sevincinde hayatlarını sürdürmektedirler.

Ancak tüm bunlar yaşanırken “Düşman Kardeşler”i oynayan Şam-Ankara hattında bugünlere gelinmesinde en büyük etken, kuşkusuz Türkiye’nin ÖSO’ya verdiği inanılmaz destektir. Esad’a karşı girişilen silahlı mücadelenin çatı örgütü konumundaki “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO), başta Türkiye olmak üzere tüm emperyalistlerden para, silah ve teknoloji desteği görmektedir.

Şam ise ÖSO ve benzeri silahlı muhalefet oluşumlarını, “terörist” olarak nitelemekte. Yani Ankara, Suriye’nin “terörist” ilan ettiği bir yapılanmaya aleniyetle yardım etmekte ve Şam’a göre “düşmanla işbirliği” yapmaktadır.

Gelen haberlere göre, Esad’a bağlı ordu birlikleri ÖSO’ya savaşın başında kaybettiği yerleri geri almakta, yavaş yavaş ilerlemektedir. Diyelim ki Esad, Suriye’de yeniden iktidarını sağlamlaştırdı, ÖSO ve çeşitli silahlı muhalefet gruplarını bertaraf ederek yeniden güçlendi. Böyle bir durumda Esad’ın ilk hedefi Türkiye olmayacağını kim garanti edebilir. İç savaş süresince Batılı devletlerle aynı safta yer alarak silahlı muhalefete açık açık ve sınırsız destek veren Ankara, Şam’ın bir numaralı hedefi haline gelecektir. Bugün siyasilerin savaş isteği biraz da bunları doğrulama niteliğindedir. Böylesine bir durumda Esad’ın Türkiye’ye saldırmayacağını söyleyemeyiz.

Diğer bir senaryo ise gündemdeki olası saldırıyla bağlantılı. ABD cephesinden, gerek Başkan Obama, gerekse Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye’ye saldırının “rejimi caydırma” ve “Şam’a gözdağı verme” niteliği taşıyacağının altını çiziyor. Eğer ki; Fransa, ABD ve Türkiye’nin ortak operasyonundan beklenen başarı sağlanamazsa, Esad’ın Türkiye’ye savaş ilan etmesi kaçınılmaz olabilir.

İki seçenekte de Ankara’nın “savaş” ihtimali yüksek görünmekte. Belki de siyasilerin “kapsamlı müdahale” çağırısı tüm bu ihtimalleri göz önüne alınarak yapılıyordur. Ancak, bölgeye yeniden ABD’yi sokmak, daha doğrusu yeniden saldırmasına “yeşil ışık” yakmak, beraberinde çok acı sonuçları getirebilir. Sonuç olarak, olası bir emperyalist saldırı yeni katliamları da beraberinde getirecektir.

 

Efe SÖNMEZ

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Savaş Çığırtkanlığı Yerine Barış İsteyelim!

Sayın Efe Sönmez, yazısında Türkiye ile Suriye arasında savaşın kaçınılmazlığını, iki tezle açıklamaya çalışmış:

1)Türkiye, başından beri Suriye'deki teröristlere yardım ettiği için, Esad Türkiye'den intikam almak maksadıyla Türkiye'ye saldırabilir.

2) "Fransa, ABD ve Türkiye’nin ortak operasyonundan beklenen başarı sağlanamazsa, Esad’ın Türkiye’ye savaş ilan etmesi kaçınılmaz olabilir."

Dikkat edilirse her iki tezde de Esad saldırgan olan taraf olarak sunulmuş. Her ikisinde de Esad intikam için Türkiye'ye saldırıyor.

Bu tezlerin hiç bir mantığı yoktur.

Bir defa, bu fikirler sadece bir teoridir. Yani gerçekle ilgisi yoktur.

Ayrıca Esad, eğer Türkiye’ye saldırma niyetinde olsaydı,  bunu çoktan yapardı.Çünkü Türkiye, ÖSO 'ya ve diğer teröristlere yardımı iki buçuk seneden beri sürdürmektedir.

İkincisi, Esad'ın Türkiye’ye saldırması için deli olması lazım. Çünkü Türkiye NATO üyesi, daha iki gün önce NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Türkiye'ye saldırı olursa yanındayız dedi. Yani Esad'ın Türkiye’ye saldırması demek, aynı zamanda 27 NATO üyesine saldırması demektir.  Bunu hangi çılgın yapabilir?

Kaldı ki iç savaş bir ülke için yıkım demektir. Bugün Suriye'de 100 bin insan ölmüş,  yüz binlercesi sakat kalmış, 3 milyon insan ise yerinden yurdundan olmuştur. Esad iç savaş sonrası, bu yaraları saracağına tutup NATO üyesi Türkiye'ye saldıracak öylemi? Esad bu kadar ahmak olamaz!

Son tezde ise Efe Sönmez; sanki Fransa, ABD ve Türkiye Suriye'ye karşı ortak operasyonları garanti imiş gibi bir görüşe sahip. Hatta bu tez, biraz zorlanırsa, Esad'a karşı "sınırlı" değil, "kapsamlı" bir dış müdahaleyi destekleyen bir tez olarak yorumlanabilir.

Savaş bu! Kompüter oyunu değil; Savaş!!!

Savaş demek ölüm demek, ayrılık demek, yıkım demek, acı demektir!!!

Savaş çığırtkanlığı yerine barış isteyin, barış!!!

Değerli yazarlarımızla

Değerli yazarlarımızla polemiğe girmek istemiyorum ama bu cevabı yazmak zorunda hissettim kendimi.

Mehmet beyin, öne sürdüğüm tezleri "mantık dışı" olarak yorumlaması, herhalde yorumu okuyan herkesi biraz gülümsetmiştir. 

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Mehmet beyin iddia ettiği üzere ortada savaş çığırtkanloğı falan yoktur. Yazıda -eğer ki dikkatle bir daha okursanız- göreceksiniz ki Suriye'ye olası bir emperyalist müdahale sonrasında çok daha kan akacağının altı çizilmiştir.

Türk hükümetinin politikası başıdan beri iç savaşta muhalifleri desteklemektir. Bu politika bana göre çok yanlıştır. Ve bunun sonucunda da bugünkü duruma gelinmiştir. 

ABD Başkanı Obama'nın son açıklamalarını bugün gazetelerde okuduk. Büyük ihtimalle Kongre'den onay alınacak ve emperyalizm yine mazlum uluslara bomba yağdıracaktır. Buna bölgede en hevesli ülkerin başını da Türkiye çekmektedir. 

Yazıda Esad'ın "saldırgan" tutum içinde sunulduğu iddia ediliyor. Ancak bugün emperyalizmin ve bölgedeki işbirlikçilerinin yaptığı tutumu saldırgan olarak nitelendirebiliriz.  

Ayrıca yazıda "kapsamlı" bir müdahaleye destekleyen tezler sunduğum savunuluyor. Ben başından beri, Irak'ta da diğer Ortadoğu ülkelerinde de emperyalist saldırganlığa karşı durdum. O sebeple bana itham edilmiş bu iddiayı deli saçması olarak yorumluyorum. 

Yazıda -Allah korusun- olası bir Türkiye-Suriye savaşının Ankara'nın izlediği tutumun olası sonuçları arasında gösterilmektedir. Mehmet bey bence yazıyı tekrar okusun.

Yanlış anladığım için özür dilerim!

Sayın Efe Sönmez,

Sizinle, açıklayıcı bu son yorumunuzdan sonra, tamamen aynı fikirdeyim. Sanırım; ben sizin yazınızı biraz kötümser yorumladım. "Savaşın kaçınılmaz olduğu" ifadesi beni bu yoruma itti. Üzgünüm. Bence Savaş, bir doğal felaket değil, insan eseridir. Yani savaş olmak zorunda değildir. Üstelik Mustafa Kemal Atatürk'ün de ifade ettiği gibi "Meşru savunmanın dışında yapılan her savaş bir cinayettir."

Ama sonuçta ikimizin de barışta buluşması, güzel bir şey! Yanlış anlamamdan dolayı özür dilerim.

Saygılarımla

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.