Türkiye'de Toplumun Apolitikliği

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Hakan TOĞA
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20/12/2010

Sosyal bilimlerin en önemli özelliklerinden biri de kavramların çeşitli tanımlamalara ve değerlendirmelere tabi olmasıdır. Bir konuyla ilgilenen ne kadar çok düşünür varsa o kadar da tanımlamanın var olduğu su götürmez bir gerçektir. Ancak bu tanımlamaların ötesinde bir de toplumların algıları ve bakış açıları da farklılık göstermektedir. Örneğin İngiltere, Amerika, Çin, Arabistan veya Afrika toplumlarının sosyal bilimlerin ana konularından olan siyasete bakışlarında oldukça farklı yaklaşımlar mevcuttur. İşte kavramların tanımlanması kadar önemli olan bir diğer husus ta toplumların yaklaşımıdır.
 
Türk toplumunda siyasetin önemli bir yeri vardır. Uzunca bir tarihe sahip olması, 16 devletin mirasçısı konumu, devletin ve kurumlarının kutsal varlığı ve çoğaltabileceğimiz birçok geleneksel nedenden dolayı aslında siyaseti halk arasına indirgeyebilmiş bir toplumdur. Hemen her kahvehanede gencinden yaşlısına her insanın ülke gündemiyle ilgili bir konuda söz söylemesi, fikir beyan etmesi, haberleri izlerken adeta konuşan kişiyle aynı ortamdaymış gibi tartışmaya girilmesi toplumun nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Türk tarihinde, biraraya gelen her 3-4 erkeğin beylik kurma kararı alması ve devlet meselelerini konuşması da bugün yaşanılan durumun çok yeni olmadığını göstermektedir. Ancak toplumların politikayla fazla ilgilenmesi, bilinçlenmesi, yapılanların kendisi için ne yönde etki doğuracağına dair izlenimler elde edebilmesi özellikle sömürge imparatorluklarının ve bu imparatorluğun sömürdüğü devletlerin yöneticilerinin istemediği ve engel olmak için mücadele ettiği hususlardır. Türk toplumunda da bunu rahatça görebiliyoruz. 1960’ın sonlarına doğru alevlenen ve 1980 darbesiyle son bulan gençlik olayları 1980 sonrası gençliğinin ve ailelerinin siyaseti lanetlemesine neden olmuştur. Özellikle 1980 öncesini yaşayan ailelerin çocuklarına büyüdüklerinde, üniversiteye gittiklerinde yaptıkları en sık uyarı siyasete asla karışmamaları konusunda olmuştur. İlk başlarda yalnızca partilere, gençlik kollarına, sivil toplum kuruluşlarına katılım kastedilerek yapılan bu uyarılar zamanla politik kitapların okunmasına, düşünce kuruluşlarının (ki bunlar siyasi bir örgüt değil STK’dır ) faaliyetlerine katılmaya da sıçramıştır. Oysa burda bir terslik göze çarpmaktadır çünkü darbe döneminden uzaklaştıkça Türkiye demokrasiye geçişi sağlamış insanların siyasal faaliyetlerde bulunmalarının önü açılmış ve kolaylaşmış, okullara siyasi gazetelerle girilmek doğal karşılanır olmuş, gençlerin kampüslerde ellerinde komünist parti manifestosu, dokuz ışık ya da bir başka ideolojik kaynakla gezmesi bile dikkat çekmez hale gelmiştir. Peki herşeyin bu kadar normalleştiği bir dönemde toplum neden gittikçe apolitikleşmektedir? Bunun en önemli nedenlerinden biri dünyayı yönetmek isteyenlerin oluşturmak istedikleri dünya toplumunun demokraside sadece temsilci seçme özelliğine sahip olmasını istemesi ve aktif bir faaliyette hatta fikir bazında dahi politikaya müdahil olmalarını istememesidir.
 
Konuyu biraz daha özelleştirip Türkiye açısından değerlendirecek olursak, Türk toplumu üzerinde yapılmak istenenler, oynanan oyunlar artık herkesin görebileceği şekilde gerçekleşmektedir. İşte toplumun apolitik olması demek, yapılanları görmezden gelmesi, siyasal eğilimleri ya da fikirleri doğrultusunda değil de belli bir maddi karşılık veya düşünmesini engelleyecek hassas konuların istismarıyla bir siyasi partiyi desteklemesi demektir. Politikadan soyutlanmış toplumların kaderi bir kuklanınkinden farksızdır. İplerinizin elinde olduğu kişiler ne derse, sizi hangi yönde etkilerse menfaatlerinize aykırı da olsa o doğrultuda faaliyette bulunursunuz. Toplumun bu şekilde bir yola sapması sömürge toplumu olma yolunda atacağı en büyük adımlardan biridir.
 
Peki toplumun politizasyonunu sağlamak için neler yapmalı bunlara da değinelim. Politizasyonun sağlanmasında siyasal iktidarların ve devlet kurumlarının belli çerçevede şeffaflığı, kişilerin istismarı lanetleyen karakterleri ve politikaları önemli noktalardır. Buna paralel olarak toplumda okuma oranının arttırılması, güncel konulara ilginin sağlanması, tarihsel gelişmelerle gündemin ve geleceğin yorumunun yapılabilmesi ve en önemlisi de politikanın partiler, örgütler ve hatta devletler üstü konuları içeren bir olgu olduğunun halka benimsetilmesi önemlidir. Bunun dışında politikanın devletin tekelinde olmadığının anlatılması ve bu şekilde “herkes kendi işine baksın, komünizm/faşizm gelecekse onu da biz getiririz” yaklaşımında olan kişilerin faaliyetlerine engel olunması sağlanmalıdır.
 
Sonuç olarak toplumun siyasete belli bir ölçüde aktif veya deaktif (pasif) katılımı hem toplumun eğilimlerinin siyasal iktidarın oluşmasına doğru yansımasına hem de katılımcı demokrasinin yerleşip gelişmesine imkân tanıyacaktır. Yazımı Eflatun’un bu konuda dikkate alınması gereken sözüyle noktalamak istiyorum. “Siyasetle ilgilenmeyen insanlar, cahiller tarafından yönetilmeye mahkûmdur.”
 
Hakan TOĞA
iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Sayın Hakan TOGA, Politize

Sayın Hakan TOGA, Politize olmak farklıdır. siyasetle ilgileniyor olmak farklıdır. Seksenli yıllarda toplum özellikle gençlik politize olmuştur. demokrasinin olduğu bir ülkede insanlar siyasetle ilgilenmeli, politik bilgi edinmelidir. ancak politize edilmemelidir!
seksenli yıllara kadar toplum politize edilmeye müsaitti. Bir partiyi kendine yakın görenler o partinin iktidar olması halinde bir şeylerin değişeceğine inanıyordu. zamanla insanlar anladı ki; iktidar değişsede bir şey değişmiyor! İnsanlar görmüşlerdir ki; partiler muhalefette iken başka, iktidar olunca bir başkadır!
Şunu anlamalıyız ki; sistem siyasetçiden önemlidir. Ülkeyi siyasiler yönetir ama, siyasete hükmeden de sistemdir. Kötü bir sistemde doğru söyleyerek iktidar olamazsınız! yalan söyleyerek iktidar olursanız. Bu seferde kalıcı olamazsınız.
Ne yazık ki, ne aydınlarımız, ne siyasilerimiz, nede toplumumuz sistemden anlamıyor!
Ülkede ki sistem, İktidarı egemen yapıyormuş gibi bir görüntü verirken, gerçekte güç sahiplerini egemen yapıyor! Ülkeyi yöneten siyasiler güç sahiplerinin güdümünde ülkeyi yönetiyorlar.
Çözüm; iktidarın sınırsız egemen olmasını sistematik olarak önlemektir.
iktidarın egemenliği azalırsa ne değişir?
Çok şey değişir. Aşırı iktidar olma arzusu ortadan kalkar, siyasi kavga makul düzeye gelir.
İktidarların egemenliği azalır ise, güç odsakları devletin kurumlarına etki edemezler. ülkenin soyulması zorlaşır.
İktidarın egemenliği kalkarsa, bürokratlar kral olur diyenler var. bürokratlar asıl bu gün kraldır! Üstelik bu gün bürokrat vatandaşa karşı kral, soyguncuya, arsıza yolsuza karşı kuzudur! Çünkü iktidrlar güç sahibi kişlere karşı zaaf içindedirler.
Sonuç olarak, sistem konusuna odaklanmalıyız! Bizim kadar iktidar değiştiren bir ülke yoktur. bu sonuncu değiştirmemiştir. değiştirmeyecektir.
iktidarların değişmesi sonucu değiştirmeyince toplum siyasete soğuk bakıyor. nasıl olsa bir şey değişmiyor anlayışı hakim oluyor. gerçektende değişmiyor.
Bu gün batı karşıtı olanlar, bu gün emperyalizma karşı olanlar, bu gün ulusalcı olanlar on beş yıl önce bu gün iktidarda olanların o gün ne söylediğine bir baksınlar!
Ne niyetlerin anlamı vardır. nede söylenenlerin! sistem neyi dayatıyorsa siyaset o zeminde manevra yapar.
Sistem ıslah olmadan hiç bir şey değişmez. Sistem ıslah edilebilirse, Türkiye değişir.
Saygılarımla. farkliturkiye@hotmail.com

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.