Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Alternatifsizleştirme Projesi
- Ba(*)baya Mektup
- Gerçeklerle Yüzleşmek
- Canımı Seve Seve Vereceğime And İçtim!
- "Utanıyorum!"
- Bir Tarih Kitabı
- Ayamayanlar Beni Aydınlatamaz
- O Dediğin Şey Bayrak Değil, Trafik Işığı!
- Şiir
- Benden Adam Olmaz...
- Yüksek bilinç(!)
- PKK Derhal Silah Bırakmalı
- Gökçek ve Kılıçdaroğlu Düellosu
- HES ler kimleri besler?
- Dini Şahsi İhtiraslarınıza Alet Etmekten Vazgeçiniz
Tuttuğunuz Yol Şeriat, Bu Topraklardan Geçmez Hemşerim...
Egemenlik, tam bağımsızlık adına yedi düvele meydan okumak, üç kuruşa satılacak vatan toprağım yok benim diyebilmek, şahsi çıkarların için vatanı kediye köpeğe yem etmemek...
Küresel tekelci sermayeye BİAT et, devletin ekonomisini küresel tekelci sermayeye açık hale getir. Vatandaşını üç kuruşa sefil et, ama din elden gidiyordu, kurtardık diye de fetva ver. Ne ala memleket...
Halife müslümanları öksüz yetim bıraksın, kurda kuşa yem etsin,
Sen canını ortaya koy, vatanı savun, sonrada yönetimi halifeye devret halk kölelik etsin,
Yok öyle üç kuruşa beş köfte...
Allah’ını seven şeriat demesin...
1961 Anayasası ile sağlanan sendikal haklar ile temel hak ve hürriyetlere, 20 Eylül 1971 tarih ve 1488 sayılı Kanunla ve 15 Mart 1973 tarih ve 1699 sayılı Kanunla sınırlamalar getirilmiştir. Amaç dünyada yükselen sosyalizmin önünü siyasal islam ile kesmektir.
Bu sınırlamalar sonucu meşru zeminde siyasi mücadele imkânı kalmayan Kemalistlerin “YASA DIŞI” olarak tanımlanan gösteri ve eylemleri güvenlik güçleri tarafından katliama dönüşmüştür. ‘Siyasal islamcı yamaklığını’ Atatürkçülük diye tanımlayan zevatın Kemalistleri Anarşist ilan etmesi sonucu iç çatışmaya dönüşen gösteri ve eylemler, akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.
Demokratik, laik bir hukuk devleti, Kemalist düşünce ve ideolojiye siyasi mücadele imkânı tanımamıştır.
1982 Anayasası ile Kemalistlerin Türkiye’nin siyasi yelpazesinde yer almamaları için her türlü Hukuksal tedbir alınmıştır. Siyasi islamın 1978 den beri ‘Atatürkçü’ kisvesi altındakilerle işbirliği, 1980 sonrası tek alternatif olmalarını sağlamıştır. 1980 sonrası devletin mali uygulamaları ve rantçı ihaleleri nedense siyasi islamcıları zenginleştirdikçe zenginleştirmiştir. Radikal islamcıların ağzını sulandıran bu gelişme, radikal islamcıları ılımlı görünmeye sevk etmiştir.
Siyasal islamcılar hedefe emin adımlarla ilerlerken, Türkiye’de sol- az beri de - merkezin bir adım gerisinde -üç parmak solda gibi kavramlarla boğuşmakta hatta demokratik sol, daha da saçmalayarak liberal sol bile olmaktadır. Kemalizm YOK HÜKMÜNDE, sosyalist düşünce yıkılmıştır. Paranın kokusunu alan sol, siyasal islamın peşine çoktan yapışmıştır. Çarşaf açılımı ve hoca efendinin taziye mesajı kensine sol diyenlerin gözünü yaşartmıştır.
Siyasette nabza göre şerbet modası yayılmış, siyasilerin KIVIRANI makbul hale gelmiştir.
İhaleye fesat karıştırmak, usulsüzlük, yolsuzluk, evrakta sahtecilik suçlarından İçişleri bakanlığınca yargılanmasına izin verilmeyen kaç belediye başkanı var?
Bir fener olayı var ki, yazılması konuşulması bile suç...
Devlete vergi verme, cemaat vakıflarına yardımda bulun yasası kime hizmet ediyor.
Cemaate muhabbetle hizmet etmeyene yaşama hakkı tanımayan vergi denetimleri sivilleşme süreci mi?
Basın yayın organlarının susturulması, tek tip habercilik anlayışı ve İktidarın resmi yayın kuruluşu TRT, demokrasi adına ne kadar geriler de olduğumuzu gözler önüne sermiyor mu?
Kemalizm’in özünü yakalamak, tam bağımsızlığın nasıl bir şey olduğunu algılamak, Kayıtsız şartsız egemenliği savunmak imkânsızdır.
Kemalistlere değil siyaset yapmak, yağmurlu havada su içmek yasaklanmıştır. Anayasa değişikliği ile kazanacak veya kaybedecek hiçbir şeyimiz yok...
İktidarın ŞERİATA giden yolunda güven oylamasına dönüşen referandumu Türk ulusunun doğru algılamasını isterim.
Ne ŞERİAT, ne DARBE sloganları ile meşru zeminde yapılan CUMHURİYET mitingleri bile bugün yargılanmaktayken; Kemalizm veya Sosyalizm adına düşünmek MÜCADELE PLANI, siyasi faaliyet ise örgütlü suç sayılmaktadır. TEKEL işçilerinin yasal eylemleri İnsan haklarına aykırı bir şekilde engellendi. Demokratikleşmek bu mu?
Seçmen kütüklerinin gerçekliği tartışma konusudur. Siyasi partiler Yasası DİKTATÖRÜN el kitabı niteliğindedir. Seçim yasası ile oluşturulan TBMM halkın %60’ını temsil etmektedir. Yüksek Seçim Kurulunun belirlediği Referandum tarihi, dini sömürü ve taktik aldatma adına mükemmellik örneğidir.
Demokrasi adına referanduma EVET çığırtkanlığı yapanlara tavsiyem, önce adalete teslim olun ve hakkınızda açılan davalardan beraat edin ki; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan KEMALİSTLER, sizlerin atadığı Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun, atadığı hâkimlere-savcılara güvensin...
Laiklik karşıtı eylemlerinizden, kadının erkek ile eşit olmadığını savunan söylemlerinizden ve Anayasanın 10. Maddesinde yapmayı düşündüğünüz “kadınlara karşı alınacak tedbirlerin, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı hükmünden” vazgeçin ki;
Ilımlı islam anlayışınızın Medine vesikasının akıbetine dönüşmeyeceğinden emin olalım...
“Güçleninceye kadar demokrasi, güçlendikten sonra katliam vaciptir ayeti kerimesi”
Bence komik ötesi...
Size inanmıyorum!
Size güvenmiyorum!
Değil oyumu, günahımı vermeyi düşünmüyorum.
Şeriatı savunanlar önce kendi geçmişleri ile yüzleşmeli,
Türklerin oluk oluk kanını akıtan, Türklerin kanı ile değirmenler işleten şeriat, insanlık suçunu, yalan ve riyanın en büyüğünü yüz yıllar önce işledi. Bunu duymaya da anlatmaya da yüzünüz yok da, anlatanlara kâfir deyip geçmeyi hak sayarsınız.
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini korumaya yeminli,
temel ilkelere dayanan laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti niteliğine sahip çıkan Kemalistlerin, demokratik meşru siyasi mücadele imkan ve kabiliyetini yok eden Anayasaya da, Anayasa değişikliğine de HAYIR!
Yorumlar
Yeni yorum gönder