PD Okur Yazısı ve/veya Okur Yazarı Araması

İçerik ve/veya yazar araması için lütfen tek bir kelime kullanarak arama yapınız.

Fırat Çakıroğlu

Yazar: 
Emine SONSUZ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
21 Şubat 2015

Tarih : FIRAT ÇAKIROĞLU

Günlerden 20 şubat 2015 cuması..

Olay yeri;   Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önü.

Olay ;

1991 Doğumlu , FIRAT ÇAKIROĞLU isminde genç   öldürüldü.

Mezuniyetine 3 ay kala …

Atar damarına vurdular hançeri.

Onu öldürdüler.

İç Güvenlik Yasası İle Ne Yapılmak İsteniyor?

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20. 02. 2015

Kuşkusuz, hükümetin ve kamuoyunun birinci gündem maddesi çözüm sürecidir. Hükümet, 13 yıl boyunca terör örgütü PKK ile Oslo’da, Kandil’de ve İmralı’da görüşmeler yapmaktadır. Bu merkezlerden gelen talepler doğrultusunda Büyük Türk Milleti’ne yeni yasalar yapmaktadır. BDP’nin, Bebek Katili Öcalan’ın ve Kandil Dağı’ndaki canavar Murat Karayılan’ın ifadelerine göre hükümet kendilerine bir takım sözler vermiştir ve şimdi bu sözlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde milyonlarca Kürt ayağa kalkacak ve büyük bir iç savaş başlayacaktır. Hükümetin PKK’ya verdiği sözler arasında ‘Özerk Kürdistan’ ve Bebek Katili Öcalan’ın salıverilmesi bulunmaktadır. Hükümetin PKK’ya verdiği bu sözler, yandaş basın ve medya organlarınca yıllarca Türk Milleti’nden saklanmış; hatta hükümet, bu görüşmeyi yapanları da yaptı diyenleri de ‘alçaklıkla’ suçlamıştır. Ancak gerçekler asla gizli kalmayı sevmediğinden, Oslo görüşmeleri hiç umulmadık bir anda ortalığa saçılmış ve hükümet büyük bir şok yaşamıştır. Bu şoku üzerinden atmayı başaran hükümet; artık terör örgütü ve lideriyle görüştüklerini rahatlıkla söylemeye başlamıştır. İmralı, adeta yolgeçen hanına dönmüş; oradan gelen teklifler hükümetin önüne konmuş ve gereğinin yapılması talep edilmiştir ve halen bu durum devam etmektedir. Hükümet yetkilileri ise; gayet pişkin bir eda ile inisiyatifin kendilerinde olduğunu iddia etmektedir. Bu pişkinliğe Türk Milleti olarak artık gülmeye başladık. Nihayet Türk Milleti anladı ki; inisiyatif hükümete değil, Bebek Katili Öcalan’a geçmiştir.

Uluslararası İlişkiler Literatüründe Savaşın, Yerini Barışa Bırakması Mümkün Mü?

Yazar: 
Merve Gülçin GÜLEÇ
Yazının Yazıldığı Tarih: 
7.01.2015

Özet

   Bu makale savaş teorileri ile ilgili olarak, Immanuel Kant ve Rousseau'nun devletler arası barış ve savaş üzerine görüşleri konusunda bir karşılaştırma yapmayı amaçlamaktadır. Makalenin başlangıcında Van Clausewitz'ın savaş kavramının tanımı yer alacak ve sonrasında "Uluslararası ilişkiler literatüründe savaşın, yerini barışa bırakması mümkün mü?" sorusuna yanıt aranacaktır. Devletler arası barış sorununa doğrudan doğruya eğilen en önemli düşünür Kant'tır. Ebedi barış kavramı, Kant ile literatüre girmiştir. Devletler arası iletişim, bağımlılık ve rekabetin savaşlara neden olduğunu öne süren Rousseau ve rekabetin çatışmaya yol açmayacağını, aksine barış ve uyumu gerçekleştireceği görüşünü savunan Kant, devletlar arası ilişkiler konusunda iki uç düşünür olarak karşımıza çıkar. 

Türk'ün Türkçe ile İmtihanı

Yazar: 
Emine SONSUZ

Çok Sayın Cumhurbaşkanımız, anlaşıldığı üzere yine halk olarak çok da anlam veremediğimiz büyük işlerin başında.

Bir zaman geldi;

Bu millet dinini; özgürce utanmadan yaşasın dendi.

Zahir evvelden Müslümanlar korkak ve utanmaz olarak adlandırılıyordu.

Zorunlu din dersi getirildi.

Müslüman gençler yetiştirilmeye başlandı!

Millet olarak anladık, anlamaya çalıştık.

Sonra ‘gençler arşivler okunacak, tapular çözülecek, Osmanlıca öğrenilecek dendi.

Liselerde zorunlu "Osmanlıca" dersi koymaya karar verildi.

Dersim Olaylarının Sonucuna Bir de Böyle Bakın

Yazar: 
Gökhan Cebeci

Bir önceki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesi ile başlayan ‘Dersim’ tartışmaları, Sezgin Tanrıkulu’nun, partisi (CHP) adına bu özüre katılması ile olanca hızıyla devam ediyor.

Mevcut Başbakan Davutoğlu da 1937-38 yıllarında bölgede yaşananlar için Kerbela benzetmesi ile vites yükseltmiş durumda.

Televizyon ekranları ve gazete sayfalarında yazan, çizen, konuşan sözüm ona aydın-akademisyen-gazeteci tayfası ise zaten bu tartışmalarda aldıkları görevi çok öncesinden yerine getirmeye başladılar. Suçluyorlar, iftira atıyorlar ve apaçık yalan söylüyorlar. Hem de hiç utanmadan…

Müezzin Fuat Yıldırım-BİR CAMİİ H.İ.K.A.Y.E.S.İ

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
23-11-2014

Burası, Dolmabahçe'deki Bezmialem Camii…

Tarih, 31 Mayıs 2013 Cuma, akşam saatleri…

Haziran eylemlerinin belki de EN tartışmalı anı…

“Camide İÇKİ içtiler” denilen AN ve denilen YER…

 

Peki, ne mi oldu?

 

Okuyalım mı?

 

O gece Camii’de yaşananların ardından Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görev yeri değiştirilen ama bu değişime itiraz eden Müezzin Yıldırım’ın İstanbul 4. İdare Mahkemesi'ne verdiği dilekçeyi…

 

Küçük notlar halinde ilerleyelim…

Resimler çizsin her söylenen…

O geceyi netleştirsin…

Kelime kelime…

Türkiye’deki Kripto Pakraduniler

Yazar: 
Koray KAMACI
Yazının Yazıldığı Tarih: 
14.11.2014

    Pakradunileri bilmeden, öğrenmeden, tanımadan modern Türkiye’yi anlamak mümkün değildir. Sadece Pakradunileri değil, diğer Kriptoları da bilmeliyiz. Düşmanlık yapmak için değil, bilmek öğrenmek için… Üç kimlikli, sır içinde sır, gizli mi gizli, görünmez bir grup! Onların yanında Sabataycılar apaçık bir cemaattir.

     Evet, Türkiye’de yaşanan birçok olayda onların olduğunu biliyoruz. Bu memlekette, daha önceki yazdığım birçok yazıda ikili oynayan Kripto teşkilatlardan bahsetmiştim. Lakin Pakraduniler ise üçlü oynuyor. Dıştan Müslüman görünüyorlar… Bir alttaki ikinci kimlikleri Kripto Ermenilik… En alttaki kimlikleri ise Yahudilik!

     Pakradunilerin 2500 yıllık tarihi ve macerası hakkında yabancı dillerde yazılmış birkaç araştırma kitabı var. Doğu Anadolu’da bir zamanlar bağımsız devletler bile kurmuşlardır. Sonra ise izleri silinmiş… Dıştan Ermeni görünürken bir kısmı Kürt ve Müslüman kimliğine bürünmüştür. Kürtlükleri ve Müslümanlıkları ne kadar samimidir? İşte orası muamma…

Kerbela Olayı ve Düşündürdükleri

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
29.10.2014

Kerbela olayı, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) soyunu yok etmeye yönelik vahşi faaliyetlerin adıdır. Aradan asırlar geçmesine rağmen bu büyük acı Müslümanların yüreğini halen kanatmaktadır. Hz. Muhammed (s.a.v.) 632 yılında vefat edince Müslümanların başına bir halife seçilmesi zaruret olmuştur.

Müslümanlar, ileri gelenlerin oluşturduğu şurada aldıkları kararla Ebubekir Sıddık’ın halifeliğine karar vermiştir. Hz. Muhammed, (s.a.v.) kayınpederi Hz. Ebubekir’e sadakatinden dolayı ‘Sıddık’ unvanını vermiştir. Ebubekir Sıddık; Resulullah’ı mağarada yalnız bırakmamış, Resulullah’ın olma-dığı günlerde Müslümanlara imamlık yapmış ve savaşlara katılmıştır.

Müslümanların çoğu bu özelliklerinden dolayı Hz. Ebubekir’i halife seçmiştir. Hz. Ebubekir, hastalığı sırasında bir rüya görmüş; rüyasında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kayınpederi Ömer Bin Hattab’ı halife ilan etmesini istemiştir. Hz. Ebubekir’in gördüğü bu rüya ile Ömer Bin Hattab, Müslümanların ikinci halifesi seçilmiştir.

Dünden Bugüne Egemenlik ve Milli İrade Anlayışı

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.11.2014

Genel olarak milli irade, halkoyu ile seçilerek parlamentoya girip, ülkeyi yönetme yetkisini ele geçirmek şeklinde izah edilmektedir. Milli iradenin anlamını ve uygulanış şeklini görmek için tarihin sayfalarını birer birer aralayıp, günümüze kadar irdelememiz gerekmektedir. İyi bir araştırma yaptığımızda, milli irade anlayışının göründüğü gibi uygulanmadığını; geçmişten günümüze kadar, egemenlik ve milli irade kavramlarının nasıl yorumlandığını ve kimler tarafından nasıl akamete uğratıldığını görebiliriz.

Bilindiği üzere; 15. ve 17. yüzyıllar, Avrupa’nın Rönesans ve reform hareketleriyle sarsıldığı yıllardır. Tüm Avrupa’yı kuşatan bu iki önemli gelişme, egemenlik ve milli irade anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. İtalya’da başlayan Rönesans hareketlerinin temel amacı, Orta Çağ anlayışı ile yenilikçi (Reformist) anlayış arasında bir köprü kurmak olmuştur.

Yeni Saray Yeni Türkiye

Yazar: 
Tamer Yazar

Tam tamına 1 milyar 370 milyon TL, eski parayla 1 katrilyon TL’nin üzerinde para harcanmış…

2015 senesi için bu SARAY denen AK noktasına ayrılan BÜTÇE’yi ise şimdilik es geçelim…

Ne de olsa her şeyden kısarken, 2015’te milletvekillerine ZAM’mı da konuşacağız yine…

Memur’a, İŞÇİ’ye ve tabi ASGARİ olana damlatırken, bunları yine taşıracağız…

Ama “ŞÜKÜR ETSİNLER”, ki “BU DA OLMAYABİLİRDİ” diyeceğiz…

Diğerleri için de “DEVLET BÜYÜĞÜDÜR” diye ekleyeceğiz…

Beslensin ki İYİ YÖNETSİN’e inanmayı sürdüreceğiz…

Çocukla Suç İlişkisi ve Rehabilitasyonu (Çocuk Destek Merkezleri)

Yazar: 
Sedat Ergenç
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20.10.2014

1.       Çocuk ve Bütçe


Hiçbir sorun yoktur ki Devlet çözümünde harcama yapmasın. Bu bakımdan konuya bütçe ile başlayacağız.


Toplam nüfusumuz içindeki çocuk nüfusunun payı %31 dir. TC Bütçesi içinde suçlardan arındırma eğitim, iyileştirme yapılması için ayrılan bütçenin %31’in çok altında olduğu görülmektedir.


TC.Bütçesi içerisinde çocuk cezaevi harcamaları 31 Milyon Tl. iken, çocuk gözetim ve iyileştirme işlemleri için ayrılan pay 5 Milyon Tl.dir. Çocuk iyileştirme için ayrılan payın çocuk ceza sistemi için ayrılan paya oranla çok düşük olduğu görülmektedir.

Çalışma Hayatının Aileye Etkileri

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
30.10.2014

Çalışma Hayatı ve Aile Bütünlüğü Kişiler ailesine, çevresine, topluma ve kanunlara karşı sorumludur. Sorumluluk duygusuyla yaşayan kişiler, faydalı ve nitelikli bireyler olarak kabul edilirler. Kişiler, ailelerinin geçimini sağlamak için kazancının bir kısmını ihtiyaçları için harcarlar. Harcanan paraların bir kısmı vergilere, bir kısmı satıcılara ve bir kısmı da üreticilere gitmektedir. Böylece paralar, ekonomiye katılmış olur. Ekonomiye katılan paralar ne kadar çok olursa, ekonomik büyüme de o kadar büyük ve hızlı olur. Yeni istihdam alanları açılır ve işsiz sayısı azalır. Arz ve talep arasında kurulan dengeler, rekabeti artırdığı gibi üretime de olumlu yönde etki eder. Rekabet, kimi zaman merdiven altı üretimle, kimi zaman kaliteli üretimle kendini gösterir. Kuşkusuz kaliteli üretim, gelişmiş teknolojilerle ve üretim tecrübesiyle sağlanır. Vergi kaçırarak, sigortasız işçi çalıştırarak kalitesiz mal ve hizmet üretenler, para ve hapis cezasına çarptırmalı ve Türkiye’nin ‘yüzkarası işadamları’ olarak teşhir edilmelidir. Bu durumda; mal ve hizmet üretenler, kaçak işçi çalıştıramayacak, kalitesiz mal üreterek halkın sağlığı ile oynayamayacaktır.

Bayrak Sevgisini Sıfırlayanlar

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
19.10.2014

Vatan ve Bayrak Sevgisi Türk Bayrağı indirilirken tepki gösterenler ve seyirci olanlar: Türk Milleti, tarihin her döneminde Bayrağına, vatanına, özgürlüğüne, dinine ve kültürüne bağlı olarak yaşamıştır. Kutsal bildiği bu değerlere saldıranlara da gereken cevabı hiç tereddüt etmeden vermiştir. Tarihi hakikatler böyle iken; ‘Çözüm Süreci’ masalı süresince Türk Bayrağı’nı yakmak-yırtmak ve gönderden indirmek görsel bir şova dönüşmüştür. Bu menfur saldırılar yapılırken; sürecin eş başkanları ve yetkililer, suçu birbirine atarak kamu vicdanında aklanmayı düşünmüştür. Duyarsızlar ve PKK Terör Örgütü için Türk Bayrağı bir bez parçasından ibarettir. İndirilen Türk Bayrağı yerine, sözde Kürdistan bayrağı ile Batı Emperyalizmin bir kuklası olan Bebek Katili Öcalan’ın posterleri asılmaktadır. Türk Bayrağı’na saldıranlar tespit edildiği halde maalesef cezalandırılmamıştır. 

IŞİD ile Son Tango

Yazar: 
Meçhulyolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
15.10.2014

Dünya ülkeleri, birden ortaya çıkartılan IŞİD Terör Örgütü’nü konuşuyor. IŞİD, Suriye ve Irak üzerinden Türkiye sınırına doğru, katliam yaparak ilerliyor. Kendini dünyanın jandarması olarak gören; işgal ettiği her ülkeye adalet, demokrasi ve hoşgörü götürdüğünü iddia eden ABD, dünyayı ve özellikle de İslam Coğrafyasını bu IŞİD denilen canavardan kurtarmak için kolları sıvamıştır. IŞİD Terör Örgütü’nün saldırılarının artması sonucunda; Kuzey Irak’ta ‘Çakma Kürdistan’ın lideri Barzani, Batılı ülkelerin ve Türkiye’nin desteklediği Peşmerge ordusunu IŞİD canavarının önüne dikmiştir. İki canavardan en büyüğü olan IŞİD, Barzani’nin ordusunu sinek gibi ezerek ilerleyişini sürdürmektedir. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Ayn el Arap’ın (Kobani) bazı bölgelerini işgal edip, bayrağını dikmiştir. Suriye ve Irak’ta pek çok köyü ve kenti ele geçiren IŞİD Terör Örgütü’nün önünden kaçan savunmasız Türkmenler, Ezidiler ve Kürtler, mülteci kampına dönen Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştır. Türkiye’de bulunan PKK ve onun siyasal uzantısı HDP; TSK’nin, IŞİD’e karşı YPG, PYD ve Peşmerge kuvvetlerini korumasını; hatta PKK, YPG ve PYD’nin silahlandırılıp TSK ile birlikte IŞİD Terör Örgütü’ne karşı savaşma-sını teklif etmiştir. HDP-PKK ve Bebek Katili Öcalan şaşırmış olmalı ki; düşman bellediği TSK’dan medet umar hale gelmiştir.

Son Osmanlı'nın Atatürk Hakkında Söyledikleri

Yazar: 
Gökhan Cebeci

   Bugün sırf Atatürk düşmanlığı nedeni ile Osmanlıya sarılan ve özlem duyan bir kesim var Türkiye’de.

   Atatürk’e nereden saldırabilirim, O’nun devrimlerine nasıl karşı gelebilirim düşüncesi ile ipe sapa gelmez yöntemler ve fikirler geliştiriyorlar.

 

   Yanlış anlaşılmasın. Osmanlı padişahlarına öyle çok muhabbet duyduklarından değil, basit iki-üç nedenden ötürü bunu yapıyorlar.

   Ya Osmanlı’da egemen olan köhnemiş yapı sayesinde sahip oldukları rantı Cumhuriyet döneminde kaybettiklerinden…