TÜRKİYE’YE DÖNÜP PARTİ KURMAK İSTEYEN OSMAN ÖCALAN, APO’NUN YEDEK TAŞERONU MU?

Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın kardeşi ve örgütün eski yöneticilerinden Osman Öcalan, bir süre önce Taraf gazetesine ilginç bir açıklama yapmış ve “Devlet adına bir grubun kendisiyle görüşerek Türkiye’ye dönüp siyaset yapmasını istediğini” belirtmişti.

AKP’den bazı milletvekillerinin de “açılım” kapsamında, PSK (Kürdistan sosyalist Partisi) kurucusu ve eski lideri Kemal Burkay, DEP eski lideri Yaşar Kaya, sanatçı Şıvan Perwer ve daha birçok kişi ile de yurt dışında görüşerek, onları, cezai takibata uğramayacakları yönünde güvence verip Türkiye’ye dönmeye davet ettikleri biliniyor.

Akabinde ise 2004 yılından beri “PKK dışında” olduğu iddia edilen Osman Öcalan, Türkiye’ye dönüp parti kurma hazırlıkları bağlamında, PSK eski lideri Kemal Burkay, KADEP lideri Şerafettin Elçi, kapatılan DEP eski lideri Yaşar Kaya, Yüksekova eski Belediye Başkanı Necdet Buldan gibi şahıslarla Duhok’ta görüşmeler yapıyor. PKK’dan ayrılmış olan Avrupa’daki bazı kişilerle, PWD yetkilileriyle ve Güneydoğu’daki bazı dindar-muhafazakâr Kürt kesimlerle de temas kuruyor, yeni parti için destek istiyor.

Osman Öcalan, bu arada Türk basınına da ilginç beyanlarda bulunarak, DTP’den ayrı bir parti kurma gerekçesini şu şekilde ifade ediyordu:

“Kürt sorununu çözmek için en büyük cesareti Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti gösterdi. Türkiye'ye dönüp muhafazakâr-demokrat çizgide bir Kürt partisi kurmayı planlıyorum. Hükümetin dört aydan bu yana sürdürdüğü demokratik açılım projesi bizim bu isteğimizi güçlendirdi ve bize cesaret verdi. Kurmayı düşündüğüm parti AKP benzeri bir parti olacak. Çünkü DTP hala kendi kişiliğini bulmadı ve PKK'nın gölgesinde hareket ediyor. Bağımsız irade ve siyaset yapamıyor. Bu da onun daha olumlu bir rol oynamasını engelliyor. DTP, sosyal demokrat bir partidir. Ben ona Kürtlerin CHP'si diyorum. Yani üretken bir parti değil. Solcuların ve Alevi vatandaşların çoğunlukta olduğu bir partidir. Yönetimde ve kitlesel yapıda da böyledir. Aynen CHP gibidir. Kürt halkının siyasi tercihi ise sosyal demokrasiden çok muhafazakâr demokrat bir doğrultudan yana. Bugün AKP, bunu kısmen karşılıyor. Eğer muhafazakâr demokrat bir Kürt hareketi doğarsa hem DTP'yi hem AKP'yi geriletir. Yüzde 10'ları aşan bir parti haline gelir. Muhafazakâr demokrat çizgide bir Kürt hareketinin gelişip siyasette etkili olması mümkündür. Eğer olanak bulursam Türkiye'ye gelir, Kürt toplumu içerisinde muhafazakâr demokrat çizgide siyaset yaparım."(25.11.2009, Bugün, Evrensel)

Osman Öcalan, PKK ile arasındaki farkı da Erbil’de çıkan bir dergiye verdiği demeçte şöyle vurguluyordu: “PKK sosyalisttir, ben demokratım. PKK soldur, ben sağım. PKK, İran ve Suriye'nin dostu olmak istiyor, ben Avrupa ve Amerika'nın dostu olmak istiyorum.” (Rastaré, Sayı:5, Eylül 2009, Erbil).

Şimdi, konunun diğer boyutuna bakalım.
Bu gelişmeler, “açılım” projesinin gündeme gelmesinin ardından, Abdullah Öcalan’ın bizzat kaleme aldığı ve bazı taleplerde bulunduğu 160 sayfalık “yol haritası”nı hükümete iletmesi sonrasında yaşandı.

Kapalı kapıların ardında neler konuşulduğunu, ne sözler verildiğini veya verilmediğini bilmiyoruz. Fakat DTP’nin birden bire çark edip İmralı’yı adres göstermesi ve muhatabın Abdullah Öcalan olduğunu söylemesi, hükümetin de buna olumsuz bakması sonrasında Osman Öcalan’ın aniden ortaya çıkması bir tesadüf mü?

Osman Öcalan’ın basına yaptığı açıklamalar aslında önemli mesajlar içeriyor ve İmralı’daki ağabeyinin adeta yedekte tutulmuş bir taşeronu konumunda olduğunu gösteriyordu.

Osman Öcalan’ın bu ani çıkışı birçok soruyu da beraberinde getirdi. Kürtlerin çoğunluğunun destek vermediği DTP’den umudunu kesen Abdullah Öcalan, hapisten kurtulmak için AKP benzeri geniş yığınların desteklediği muhafazakâr bir Kürt partisinin gücüne mi ihtiyaç duyuyor? Kardeşi Osman Öcalan, taktik gereği mi 2004’ten beri örgütten uzak tutuldu? Osman’ın şimdi ortaya çıkıp legal siyasete hazırlanmaya karar vermesi, PKK/DTP’nin tıkandığını gören Apo’nun yeni bir manevrası sonucu mu? Perde gerisinde hangi hesap var? Bu soruların cevapları, yine Osman Öcalan’ın açıklamalarının satır aralarında gizli.

Osman Öcalan, DTP’nin ısrarla savunduğu “Kürt sorununun çözümünde muhatap Abdullah Öcalan’dır” söylemini hatalı buluyor ve Apo’nun serbest kalması için bakınız nasıl bir yöntem öneriyor:

“Çözümün anahtarı İmralı’da değil, demokrasi yanlısı Kürtlerin elindedir. Bir milletin sorununun çözümü, tutuklu bir başkana bağlanmamalıdır. Zindandaki birisi nasıl olur da cellâdı ile müzakere eder? Yapsa da, ne kadar başarılı olabilir? Kürt sorunu, Öcalan sorununun önüne geçmeli ki, yasalar çerçevesinde çözülebilsin. Bu barışçı, siyasi ve yasal çözüm çerçevesinde Başkan Apo'nun da tahliye kararı çıkar.” (Rastaré, Sayı:5, Eylül 2009, Erbil).

Osman Öcalan’ın Türkiye’de kurmayı planladığı “muhafazakâr-demokrat bir Kürt partisi” projesinin asıl mimarı hiç kuşkusuz Abdullah Öcalan’dan başkası değil. 2004’ten beri “PKK’dan ayrıldı” denilen Osman Öcalan’ın, legal siyasete soyunduğu bir dönemde bile Abdullah Öcalan’a hala “Başkan Apo” demeye devam etmesinin ve PKK terörünü “büyük bir hizmet” diye sunmasının bir anlamı olmalı.

Osman Öcalan’ın PKK’ya dair son değerlendirmesi şöyle: “PKK, yaptıklarıyla Kürtlere tarihi ve büyük bir hizmet sunmuştur. PKK'nın tarihi rolünü kimse küçümseyemez. PKK, Kürtlerin Türkiye'de öldüğü bir zamanda ortaya çıkmış ve Kürtleri ihya etmiştir. Söyleyebilirim ki, PKK Kürtleri ihya devrimini gerçekleştirmiştir. Ayrıca örgüt, Kürdistan'ın diğer parçalarına da hizmet etmiştir, özellikle de federal Irak Kürdistan'ına. Ama bana göre, örgüt bu şekliyle kalmamalı, program ve çizgisini değiştirerek yeni dünyaya ayak uydurmalıdır.” (Rastaré, Sayı:5, Eylül 2009, Erbil).

Osman Öcalan, Apo’ya ve PKK’ya olan bağlılığını, Apo’nun ve PKK’nın “Ergenekoncu” diye itham ettiği bazı eski örgüt mensuplarına yönelik aynı yaklaşımı sergilemekle de göstermiştir. Mesela, Abdullah Öcalan’ın avukat görüşmeleri notlarında “Ergenekoncu” diye gösterilen Şemdin Sakık ve Sait Çürükkaya gibi isimler, Osman Öcalan tarafından da; “Ergenekon’un PKK içindeki uzantıları olmak, ordunun üst yöneticilerine bilgi sızdırmak ve PKK'yı çizgisinden saptırmakla” suçlanmaktadır (25.11.2009, Bugün). Osman Öcalan, 33 askerin şehit edilmesi olayı da dahil, PKK’nın gerçekleştirdiği birçok terör eylemini de “Ergenekoncu” dediği Şemdin Sakık ve Sait Çürükkaya’ya mal ederek PKK’yı aklamaya çalışmakta ve Apo’nun adeta sözcüsü gibi konuşmaktadır.

Şimdi başa dönelim ve soralım: Erbil’e gidip Osman Öcalan ile görüşen ve onu parti kurup siyaset yapması için Türkiye’ye dönmeye davet eden devlet görevlileri veya AKP yetkilileri kimlerdir? Yıllarca PKK yöneticiliği yaparak bölgede terör estirip kan döken Osman Öcalan’ın bir terör suçlusu olduğu bilinmiyor muydu? Osman Öcalan’a “af edilme” sözü verildi ise, bu affın, binlerce cinayetten sorumlu olan Kandil’deki şebeke şefleri için de emsal teşkil edeceği düşünülmedi mi? Osman Öcalan’ın affedilmesini ve Türkiye’ye dönüp parti kurmasına izin verilmesini, Abdullah Öcalan mı AKP’den istedi acaba?

Sinan Sungur/Araştırmacı

iletisim@poltikadergisesi.com [2]