Bağlantılar:
[1] https://politikadergisi.com/pd-uye/m-kerem-doksat
[2] http://www.sjsu.edu/faculty/watkins/corporatism.htm
[3] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/bilimkuramsal
[4] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
Yorumlar
Korporatizm
http://www.sjsu.edu/faculty/watkins/corporatism.htm [2] şu link te önemlidir diye düşünüyorum.
Korporatizm çok geniş bir alanı kapsar ve kesinlikle sadece faşizmden ibaret değildir. Faşist Korporatizm ile Solidarist Korporatizmin farkları vardır.
Kemalizmin solidarist korporatizme dayandığını, onun da Ziya Gökalp'in Dayanışmacılığına dayandığı, Ziya Gökalp'in de sosyoloji biliminin kurucusu olarak kabul edilen Emile Durkheim'a dayandığı bilinmektedir.
Taha Parla'nın kitabını okudum. Kendisinin kitap içindeki yorumlarına tamamen katılmamakla birlikte, kitaptaki bilgiler çok ufuk açıcıdır. Ayrıca Prof. Mustafa Aysan'ın ''Atatürk'ün Ekonomi Politikası'' incelendiğinde de tamamen Atatürk'ün tamamen solidarist bir korporatizmden bahsettiği görülecektir. Zaten Atatürk için ne liberal, ne de sosyalist diyemeyiz.
Bu korporatizme Sosyal Demokrasi, Sosyal Liberalizm gibi ideolojik atl başlıklar da dahil edilebilir. Zira 1929 buhranı ardından kabul edilen New Deal, tamamiyle bir korporatist antlaşmadır.
Keza daha 1999'da Fransa'da Sivil Solidarity Paktı kabul edilmiştir.
İsmet İnönü'nün ortaya attığı ve Ecevit'in geliştirdiği, Marksizmi reddeden bir sol olan ''Ortanın Solu'' buna iyi örneklerden bir tanesidir.
Bugün Avrupa Birliği, sosyal alanda ne kadar liberal politikalar izliyorsa, ekonomi alanında da o kadar denetimci ve Solidarist Korporatisttir denilebilir. Misal, İsveç, Fransa, Almanya... Çünkü etatizm, solidarizm gibi kavramlar Avrupa'da güncelliğini korumaktadır.
Buradaki esas sakatlık muhtelif nedenlerden ötürü korporatizm = faşizm gibi bir algı yaratılması. Evet faşizm korporatizme dayanır lakin her korporatizm faşizm değildir. Bugün korporatizmi kullanan pek çok ülke vardır, örtük ya da açık bir biçimde. Sosyal devletin yapısında zaten korporatizm mevcuttur.
2008 kriziyle birlikte, bu daha da çok seslendirilmeye başlandı.
Son olarak bir diğer bana göre sorun, 3. Reich yönetiminin ırkçı politikaları yüzünden, Nasyonel Sosyalizme, Faşizme bir damga yapıştırılmasıdır. O dönemde ABD de zencilere karşı ırkçılığın en âlası yapılmaktaydı. Norveç'te kısırlaştırılan gayri İskandinavlar, Cezayir'de Fransa, Kongo'da Belçika... Demek istediğim, ırkçılıkla korporatist görüşlerin bir tutulması yanlışı ve böyle bir ön sav geliştirilmesidir. Bu da nesnelliğin, dolayısıyla bir dogmanın bilimsel görüşe sirayet ettiği anlamına gelir.
Bilhassa ABD kaynaklı yoğun bir propoganda yapıldı korporatizm aleyhine çünkü, korporatizm açıkça güçlü ve büyük burjuvaziyi kontrol eden bir devlet yapısını amaçlamaktaydı.Bu da doğal olarak büyük burjuvazinin sınıfsal çıkarına aykırıdır.
Özetle her korporatist sistem, Faşizm demektir diye bir kaide yoktur. Ancak bir entelektüel, Faşizmi ve Nasyonel Sosyalizmi de ön yargısız, avantaj/dezavantaj sarkacında inceleyebilmelidir diye düşünmekteyim. Bir Liberal yahut bir Sosyalist, kesinlikle aynı zamanda Atatürkçü olamaz. Önce Solidarist Korporatizmi öğrenmesi lazım gelmektedir çünkü 6 ok'un temelleri burada yatar. Ve Atatürk'ün korporatizminin de faşizmle alakası yok. Özel yaşama hep saygılı olagelmiştir Atatürkçülük. Faşizm ve Nazizmde ise, özel yaşam da devletin hizmetine sokulmuştur. Bu farkı iyi algılayabilmek lazım çünkü bu gözden kaçan bir sosyo-kültürel nüanstır.
Ve açıkçası hem faşist, hem de solidarist korporatizm, iktisadi liberalizmin yarattığı travmayı büyük ölçüde pek çok toplumda giderebilmiştir. Ayrıca bir orta sınıf yaratmıştır ve sosyal adaleti tesis etmiştir. Bugün Avrupa devletlerinin hemen hemen hepsinin geçmişinde korporatizm bulunur. Eğer Avrupa işçileri, dünyanın geri kalanına göre daha iyi şartlarda yaşıyorlarsa bu, korporatizmin sayesindedir.
Saygılarımla