Recep Bey'in evde yaptığı hesap, çarşıya uymadı… Hesabını doğru yapamadan işini büyüten işadamı ne yapar?.. Bankadan ya da bulabildiği tefeciden borç alır.
Sonra borcunu nasıl öder?.. Bu sorunun yanıtı biraz karışıktır.
Evinde yaptığı hesap, çarşının gerçeğine uymayan işadamları, genellikle borçlarını ödeyemezler ve batarlar…
Peki, Recep Bey’in hesabı tutmadığında kimden borç alınıyor?.. Yama nasıl yapılıyor?..
PKK’nın lideri Karayılan açıklıyor:
- Devlet ile anlaştık!..
Peki, ne üzerine anlaştınız?
- 13 Ağustos’tan başlayarak, Eylül ayının sonuna kadar silahı “geçici olarak” bırakıyoruz. Yani?..
- 12 Eylül ortamında şehit cenazeleri kaldırılmayacak!..
Kılıçdaroğlu meydanlardan Başbakan’a haykırıyor:
- Çık açıkla yaptığın pazarlığı… Anlat halka!..
BDP zaten uzunca bir süredir;
- Anayasa paketine “Evet” demeyeceğiz… Ama, “Hayır” da demeyeceğiz…
Önümüzdeki “değişen” koşulları değerlendirecek ve sonra bir karar vereceğiz, diyor…
Yani, işin Türkçesi, pazarlık payını açık tutuyor…
Ve sonra, birden ve ortada hiçbir neden yokken PKK tek taraflı olarak silah bırakıyor!..
Hiçbir koşulu yok [gibi]…
Hiçbir talebi yok [gibi]…
Daha doğru bir ifade ile, talepler ve koşullar kapalı kapıların ardında saklı…
Ve Karayılan açıklıyor:
- Devlet ile anlaştık!..
Ortaya çıkan bu ani “durum-vaziyeti,” evetçilerin pilinin bittiğinin en sağlam delilidir…
Pil bitmiştir… Ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda şarj edilmeye başlanmıştır.
Yeniden doldurulmaya çalışılan pilin gücü, Türkiye halkının her geçen gün gelişen bilincine ve iktidara olan tepkisini söndürmeye yetecek midir?..
İçinde bulunduğumuz süreci aydınlatacak olan doğrusu budur…
Bu sorunun doğru ve gerçekçi yanıtı ise, yükselen toplumsal muhalefetin önünde geçici çarelerin bir sonuç sağlamayacağıdır…
Başbakan’ın meydanlara sığmayan öfkesinin temel nedeni, işte bu gerçeğin kendisine sunulan raporlarda ayan beyan yazılı olmasıdır…
Geriye bir tek olasılık kalmaktadır…
Ürkütücü, sonuçları riskli, tehlikeli bir olasılık:
- Ya verilen oyların sayımında hile yapılırsa!..
Tanrı bu ülkeyi böyle olasılıkların muhtemel sonuçlarından korusun…
Çünkü eğer siyasetin ibresi bu ölçüde yere düşer ve çamura saplanırsa, ülkenin ufkunda zaten birikmiş olan kara bulutların daha da koyulaşacağını tahmin etmek hiç de güç değildir.
Peki o zaman ne olacak?..
Yaşayıp, göreceğiz…
faruk.haksal@politikadergisi.com
Yorumlar