Bağlantılar:
[1] https://politikadergisi.com/pd-uye/vedat-kocal
[2] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/bilimkuramsal
[3] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/eko-politik
[4] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
[5] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/ic-siyasa
[6] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/tarih
[7] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/teror
[8] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/toplumsal
Yorumlar
Sayın Vedat Koçal’ın yazılarının içeriği ile ilgili yorum
Yazımın hemen başlangıcında bir konuya özellikle dikkat çekmek isterim. “Kürt Sorunu” denen sorunun Türkiye’nin kader sorunu olduğu konusunda Sayın Vedat Koçal ile tamamen aynı düşüncedeyim. Bu nedenle kendisine, böyle bir portalda bu konuyu tartışmaya açtığı için özellikle teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten de “Terör” sorunu ile birlikte “Kürt Sorunu” denen sorun, ülkemizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısı olarak sadece gelecekte ülkemizin bölünmesi, bu vesile ile bir iç savaşın çıkması tehlikesi bakımından değil, günümüzde AKP iktidarının “hukuk” devletini ve demokrasiyi tasfiye politikasının temelinde de bu sorunun büyük ve birincil rol oynaması bakımından da olağanüstü önem taşımaktadır.
Sayın Vedat Koçal ile sadece sorunun ciddiyeti üzerinde değil daha birçok konuda da ortak düşünüyoruz. Bu ortak düşünceleri şu biçimde sıralayabilirim:
1)Yöntem olarak nesnel koşulların öznel politik program ve talepleri, kişi ve kurumların eylem ve söylemlerini belirlemesi;
2) Milliyetçi Kürt hareketinin(Kendisi “Kürt siyaseti” olarak adlandırıyor) "Bölücü" karakteri;
3) Kürt milliyetçiliğinin ve PKK'nın BOP çerçevesinde emperyalizmle işbirliği içinde olması.
Ancak Sayın Vedat Koçal ile ayrıldığımız noktalar da var. Özet olarak onları da şu noktalarda sıralayabilirim:
1)Kürt milliyetçilerinin ve PKK'nın hedefinde ve siyasetinde temel değişiklik olmamıştır; sadece taktiksel değişim vardır;
2)”Kürt bölgelerinde”(!) kapitalistleşme sürecinin hızlanmasına rağmen halen bu bölgelerde “feodalizm” egemendir. Bu kapitalistleşme sürecinin itici ve belirleyici gücü “iç” dinamikler değil, “dış” dinamiklerdir(emperyalizm);
3)Bağımsız Kürt devletinin kurulması kesin değil, olasıdır.
AYRILDIĞIMIZ NOKTALARDAKİ GÖRÜŞLERİM
1)Birinci ayrıldığımız konudaki düşüncelerimi ilk yorumumda anlatmıştım.
2)Kürt bölgelerinde “kapitalistleşme” sürecine gelince… Sayın Vedat Koçal bu savını özellikle Diyarbakır’daki sanayileşme, GAP ve Kuzey Irak’taki inşaat sektöründeki canlılıkla desteklemeye çalışmış. Bir defa Diyarbakır’daki sanayileşme hafif sanayinin ötesinde değildir. Bu sanayileşme tek başına kendi kendine asla yeterli olamayacak bir sanayileşmedir. Kaldı ki Dıyarbakır dahil bütün bölgesdeki finans sektörü(Bankacılık, sigortacılık vs.), büyük ticaret ve kısmen tarım işletmeleri tamamen Türkiye ekonomisin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye’de Türk -ulusal anlamda- alt ve üst yapısından görece bağımsız saf olarak ne bir Kürt pazarı, ne bir Kürt üretimi ne de bir Kürt ekonomisi oluşmuştur. Olup bitenin özü, emperyalizmin desteğinde ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğinin, terörle, yani zorla Türk burjuva devletine Kürt uluslaşmasının temellerini attırmaya yönelik bir çatışmadır. AKP ise bu sürece zaman zaman göz yummakta, zaman zaman aktif katkı yapmaktadır.
Kuzey Irak’taki yükselen inşaat çalışmaları daha çok Türk müteahhitleri tarafından yapılmaktadır. Bunun iki nesnel nedeni vardır:
A)Ekonomik neden: Bölge’de Kuzey Irak’ın komşusu olarak kapitalist ülke olarak, alt yapı çalışmalarını(yol, okul, hastane vs.) yürütecek ve hammadde, malzeme tedari bakımından ve nakliyattan dolayı düşük maliyetle çalışacak işletmeler Türkiye’de vardır.
B)Siyasal Neden: Kuzey Irak’ın diğer komşuları İran, Suriye emperyalizmin BOP çerçevesinde işbirliği yaptığı müttefikleri değil, tam tersine bu projenin hedef tahtasına oturtulan ülkelerdir. Emperyalizm BOP'da sadece AKP üzerinden siyaseti taşeron olarak kullanmıyor, aynı zamanda ortağı holdingçi büyük Türk sermayesini de bu süreçte, geleceğin Kürt devletinin alt yapısının inşaatında kullanmaktadır. Bu sürecin itici gücü bu anlamda emperyalizm taşeronu işbirlikçi yerli sermayedir.
Ancak bir çiçekle bahar gelmeyeceği gibi sadece inşaat sektörü ile kapitalizm bir sistem olarak oluşamaz. Kapitalizmin bir sitem olarak Kuzey Irakk'ta da oluşması için ekonomide sanayi, tarım, ticaret ve mali sektörün de hep birlikte topyekün gelişimi şart olduğu kadar, üst yapıda da siyaset, hukuk, kültürel birliğin sağlanması şarttır.
3)Sayın Vedat Koçal Türkiye’nin bölünerek Kürtlerin Bağımsız devlet kurmalarını kaçınılmaz görüyor. Ben ise kaçınılmaz değil, bunun gelişen koşullara göre bir ihtimal olarak görüyorum. Çünkü “ayrılıkçı” Kürt hareketinin arkasında dünyaya egemen emperyalist güçler var; en kötüsü de onların yerli işbirlikçilerinin ülkemizde iktidarda olmaları ve bu emperyalist projenin gerçekleşmesine ihanet derecesinde yardım etmeleridir.
Buna rağmen “Kürt Sorunu” denen sorunda “birleştirici” ve “kaynaştırıcı” çözüm bana göre olanaksız değildir:
A)Çünkü son yıllarda emperyalizm büyük bir krizin içindedir. ABD, AB emperyalistleri borç batağında çırpınmaktadır. Bir biri arkasında sistem içi kapitalist ülkeler iflasın eşine gelmekteler. Bu nedenle emperyalizm o eski askeri saldırganlığını sürdürecek durumda değil. İşgal güçlerini Irak’tan çekerken Afganistan’dan çekmeyi planlamaktadır. Kısaca artık emperyalizm artık birçok cephede birden savaşacak durumda değiller. Emperyalizm dişleri dökülmüş bir kaplan haline gelmektedir.
B)Ülkemizin çok şanlı bir antiemperyalist mücadele tarihi var. Çok güçlü bir ekonomimiz ve ordumuz var. CHP, MHP, DSP, İP ve daha birçok siyasi parti, kitle örgütleri teröre, emperyalizme, gericiliğe karşı ulusal birlik, vatan bütünlüğü, can ve mal güvenliği, demokrasi, hukuk üstünlüğü vb. amaçlar için mücadeleye hazırlar. Eksik olan bütün bu yurtsever güç örgütlerin eş güdümlü tek merkezli mücadelesidir. Bu büyük tehlikeyi gören, soruna doğru teşhis koyanların bilinçli ve birleştirici çabaları bu süreci pekala hızlandırabilir. Umut, davasında haklı olanların mücadelelerinde gerkli olan en büyük enerji kaynağıdır.
Saygılarımla