Bağlantılar:
[1] https://politikadergisi.com/pd-uye/vedat-kocal
[2] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/guncel
[3] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/ic-siyasa
[4] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/tarih
[5] https://politikadergisi.com/category/icerik-kategorileri/toplumsal
Yorumlar
Doğrudur, söylediğiniz aşağı
Doğrudur, söylediğiniz aşağı yukarı benim Cumhuriyet ve Kemalizm hakkındaki genel tezimle örtüşüyor. Bununla birlikte, en azından erken dönemde, modern anlamıyla, yani sınai kapitalizm-işçi sınıfı bağlamında gelişmiş bir burjuvazi-proleterya çelişkisinden söz edemeyebiliriz. Yine de bu şablonla uyuşur biçimde köylü-toprak ağası-tüccar ve bürokrat burjuvazi güçbirliği çelişkisi kuşkusuz egemendir. Dolayısıyla, Bağımsızlık Savaşı ile sonrası arasında sınıfsal nitelikli bir ayrım önermesinin en azından artık belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu bağlamda, Gramsci'nin apaçık gösterdiği siyasal-toplumsal iktidar (hegemonya) kavramları, Cumhuriyet'in bürokratik önderliği ile burjuvazinin buluşmasını saptamada bir anahtar, yol göstericidir. Şu halde, sorunumuz, doğal sürece maddi-nesnel neden-sonuç ilişkilerini gözeten bilimsel bir bakışla değil, milliyetçi-duygusal ve bu nedenle "kişisel" gözlüklerle bakmamızdan kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak, Bağımsızlık Savaşı ile çiçeği burnunda burjuvazinin, elindeki bürokrasi aygıtını olanca gücüyle kullanarak zaferin sonuçlarına el koyuşu olarak Cumhuriyet (Klasik Kemalizm) süreci arasında derinlikli bir ayrım modelini artık üretmek zorundayız. Bu, Reform-Rönesans çağının gecikmiş Türkiye ayağı olarak Kemalizm'in bu temel özelliğinden kaynaklanan genel ilerici çizgisini görmeyi engelleyen neo-liberal bir yaklaşım değildir; bununla birlikte, toplumsal altyapıda yaşanan gerçekliği olduğu gibi saptamaya dönük bilimsel bir çözümlemenin çağrısı olarak değerlendirilmelidir. Özetle, çağrım budur.
Selamlarla..